Christine Ro
Cinsel saldırıya maruz kalan insanların çoğu tecavüze uğradığını hemen kabul etmez. Bu insanlara farklı ve suçlayıcı gözle bakılmasının yanı sıra vücudun travma karşısında gösterdiği otomatik tepki de buna neden oluyor.
Araştırmalar, tecavüze uğramış 14 yaşından büyük genç kızların ve kadınların yüzde 60'ının bu durumla yüzleşemediğini gösteriyor.
Cinsel saldırıların ardından hemen polise başvurulmamasının en önemli nedenlerinden birinin bu olduğu, mağdurların başlarına geleni kabullenmeleri için zamana ihtiyaçları olduğu görülüyor.
Travma Sonrası Stres Bozukluğunun en önemli etkilerinden biri, travmayı hatırlatacak şeylerden uzak durmaktır. İngiltere'de tecavüz kurbanlarına destek sunan kuruluşlara başvuranların yüzde 75'inin olaydan en az bir yıl sonra başvuruda bulunduğu belirtiliyor.
Yani bu tür olayların polise bildirilme hızı ile iddiaların inandırıcılığı arasında bağ kurmaya kalkışmak yanlış olur. Cinsel saldırıya uğrayanların yaşadıkları şeyi anlayıp derhal harekete geçmelerini engelleyen bazı sosyal ve psikolojik etkenler söz konusu.
Mağdurların çoğu, yaşadıkları şeyin gerçekten tecavüz olup olmadığından emin değildir. Tecavüz tanımı ülkeden ülkeye, hatta eyaletten eyalete farklılık gösterebiliyor.
Bu kültürel olarak tecavüz anlayışında da karışıklık yaratıyor. Bu farklı bakış açıları mağdurun yaşadığı konusunda kafasının daha da karışmasına neden olabiliyor.
Tipik tecavüz anlayışı, kadının kamusal alanda bir yabancının cinsel şiddetine uğramış olmasını öngörüyor. Yaşanan şey bundan farklılık gösteriyorsa mağdurun da bunu tecavüz olarak kabullenmesi zorlaşabiliyor. Zira beyin, yaşanan tecrübeyi öğrenilen tanıma göre kategorize ediyor.
Ancak bu yaygın tanım bir mitten ibaret. Tecavüz olayları genelde sokağın ıssız bir köşesinde bir yabancının saldırısı şeklinde gerçekleşmiyor.
İngiltere'de iki yıl boyunca polise bildirilen 400 vaka 2016'da incelendiğinde, hiçbirinin bu yaygın tecavüz tanımına uymadığı görüldü.
Bilinç yitimi, korku, kıpırdayamama hali nedeniyle kurbanların çoğu tecavüze fiziksel olarak direnemiyor. 2017'de Stockholm'de bir klinikte kurbanların yüzde 70'inin yoğun korkudan kaynaklı geçici felç hali yaşadığı görüldü. Bu kadınlar pasif rıza göstermemiş, tehdide karşı vücutları normal biyolojik bir tepki vermişti.
Tehdide karşı bir diğer otomatik tepki de kopma veya ayrışma olarak ifade edilen durumdur. İnsanlar travma yaşadıklarında ondan fiziksel olarak kurtulma durumu söz konusu olmadığında bir tür psikolojik kaçışa başvururlar.
Beyin kopma haline geçerek o anı atlatmayı sağlar. Ancak bu durum kurbanların mücadele etme ihtimalini azaltır. Bu nedenle yaşanan tecrübe 'gerçek tecavüz' gibi gelmeyebilir. Bu durumdaki kadınların olayı polise bildirme ihtimali de azalır.
Kültürel olarak yaygın olan tecavüz anlayışına göre kurbanların sadece kadınlar olarak görülmesi de sorunludur. Bu nedenle çocuklukta veya yetişkin olarak cinsel istismara ve tecavüze uğrayan erkekler yaşadıkları olayı istismar veya tecavüz olarak görmeyebilir. Bir araştırmada, tecavüze uğrayan 323 yetişkin erkeğin sadece yüzde 24'ü olayı tecavüz olarak nitelemişti.
Kadınların yaşadıkları tecrübeyi tecavüz olarak tanımlamaması birçok nedene bağlı olabilir.
• Saldırgan 'tecavüzcü" beklentisine uymuyor olabilir ("Arkadaşımdı ve herkes severdi onu")
• Kendi tavırlarının 'normal' mağdur davranışına uymadığı konusunda endişeli olabilirler ("O kadar içki içmek benim suçumdu")
• Fiziksel şiddet veya direnmenin olmaması ("Dayak atmıyordu bana")
Yaygın tecavüz tanımı çatışma, savaş, göç ve doğal afet durumlarında daha geçerlidir. Tecavüz eski bir savaş silahıdır.
Bu durum kültürel olarak 'tecavüz' tanımının daha da daralmasına neden olabilir.
Çatışma bölgelerinde cinsel şiddet olayları ile ilgili bir proje yürüten İnsan Hakları İçin Doktorlar adlı kuruluşta uzman doktor Ranit Mishori, Kongo gibi uzun süreli savaş bölgelerinde "tecavüzün normalleşmesi" halinden söz ediyor. Böyle olunca tecavüz ciddi bir suç olarak değil, kadınların katlanması gereken bir durum olarak görülüyor. Ayrıca birçok ülkede erkeklerin cinsel hakları olduğu yönündeki anlayış da buna katkıda bulunuyor.
Ancak ne şekilde görülürse görülsün tecavüz ve cinsel saldırı ciddi travmaya neden olan bir olaydır.
Yaşanan bir cinsel saldırıyı doğru tanımlamadaki engellerden bir diğeri de mağdurların saldırganla ilişkilerini sürdürmesi, hatta yeni bir ilişkiye başlamasıdır. Tecavüzcüsüyle evlendirme yasaları oldukça eskiye dayanıyor. Mağdurla evlenmesi halinde tecavüzcünün ceza almaktan kurtulmasını öngören bu yasalar Cezayir, Filipinler, Tacikistan gibi birçok ülkede hala yürürlükte.
Bu tür yasaların etkisi dışında da bazen kurbanlar travmadan kurtulma ve kendi iradelerini tümüyle kırmış olan bir olay sonrasında yeniden kontrolü kazanma çabasıyla saldırganla ilişki yaşayabiliyor.
Böylesine travma dolu bir olayın ardından beyin bunun tecavüz olduğunu inkar yoluyla o travmayla baş etmeyi daha kolay bulabiliyor.
İnsanlar ilişkide oldukları partnerlerini veya çocuklarının babasını/annesini kolay kolay tecavüzcü olarak kabul edemiyor. Bu başkalarına karşı da kendileri açısından da zor bir kabul oluyor.
Psikolog Zoe Peterson'a göre, kadınların uğradıkları saldırıyı tecavüz olarak görmemesinde etkili olan faktörler şunlar:
• Kişiyi tecavüzcü olarak adlandırmak istememek("Önce üzüldüm, ama adam önemsediğim biri olduğu için olayı tecavüz olarak adlandırmak istemedim")
• Benzer erkekleri potansiyel tecavüzcü olarak düşünmek istememek ("Tanıdığım diğer erkekler gibiydi")
• 'Tecavüz' göz korkutucu bir kelime ("Yaşadığım ilk cinsel tecrübenin kendi tercihim olmadığını, zorla olduğunu söylemek beni daha az rahatsız ediyor")
Başta kız çocukları ve kadınlar olmak üzere mağdurlar neredeyse saldırgan adına özür dileme çabasına giriyor; saldırıyı 'iletişim kopukluğu' veya 'kötü seks' olarak adlandırıp olduğundan önemsiz göstermeyi seçiyor.
Kadınlar dedikodulardan ve suçlanmaktan kurtulmak, iş fırsatını yitirmemek, aile ve arkadaş çevresinden dışlanmamak amacıyla suçu farklı tarafa yöneltip olayı 'tecavüz' olarak adlandırmama yoluna başvurabiliyor.
Kendilerine şüpheyle bakılmasın diye utançlarını içselleştiren ve kendilerini suçlayan mağdurlar aslında böyle yaparak iyileşme sürecini de engelliyor. Bu suçlama özellikle alkol kullanılmışsa daha da belirgin oluyor.
Kadınların günlük hayatta sık sık karşılaştığı taciz ve tecavüze giren birçok olayı normal görmesi, vücudumuzun tamamen bize ait olmadığı fikriyle tacizlerin ihlal sayılmaması gibi nedenler etkili oluyor.
Ama mağdurların akıldan çıkarmaması gereken şudur:
Acı ve utanç, suçun yönünü saptırmaya neden olabilir. Ama tecavüz asla kurbanın suçu değildir.