Yaşam

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nda kadına şiddet sunumu: Aile hukukunda arabuluculuk getirilmemeli

“Tedbir kararlarının kısaltılmış olması kadın ve çocuklar üzerinde olumsuz etki yarattı”

07 Mart 2019 18:31
Hülya Karabağlı

Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) dönem sözcüsü ve Trabzon Barosu Başkanı Sibel Suiçmez, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) bünyesinde kurulan “İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonu” son toplantısında, yürürlükteki 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun uygulamadaki hataları ve çözüm önerileri üzerine sunum yaptı. Şiddet konusunda uzlaşma ve arabuluculuk gibi alternatif metotlara karşı olduklarını ifade eden Suiçmez, “Her şeye rağmen aile kurumu ayakta kalmalıdır’ dersek o zaman işte kadının insan haklarının ihlaline yol açan süreci başlatıyoruz. Dolayısıyla aile hukukunda da ara buluculuğun getirilmesinden yana değiliz” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’nde olan ve henüz hayata geçmeyen ‘Tecavüz Kriz Merkezleri için bir an evvel pilot bölgeler kurulmasına dikkat çeken ve ısrarlı takip konusunun da ayrı bir madde olarak ceza kanuna konulması önerisinde bulunan Suiçmez, iş yükü altındaki aile mahkemelerinin verdiği koruma ve önlemeye yönelik tedbir kararlarının şablon kararlar olarak kaldığı ve şiddet mağdurlarına gerekli korumayı sağlamadığı uyarısında bulundu.

Kadını toplumda bir anne, kardeş, bacı  yerine birey olarak görmenin önemine değinen Suiçmez’in alt komisyonun son toplantısında dikkat çektiği başlıklardan bazıları şöyle:

TÜBAKKOM DÖNEM SÖZCÜSÜ, TRABZON BARO BAŞKANI AV. SİBEL SUİÇMEZ –Biz alana baktığımız zaman gerek 6284 sayılı Yasa gerek İstanbul Sözleşmesi’nin uygulamalarda birçok sorunu henüz daha ortadan kaldıramadığını görüyoruz, gözlemliyoruz. Zaten bir anda ortadan kaldırılmasını beklemek doğanın tabiatına aykırı çünkü aslında kadın erkek eşitsizliğini yaratan esas oluğunun cinsiyet ayrımına yol açacak bakış açısının olduğunu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin buna yol açtığını ve bunu ortadan k aldıracak olan esas kanunların yapımının değil, toplumda köklü bir zihniyet değişikliğinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, evet, kanunları elden geldiğince iyi yapmaya çalışıyoruz ama alanda yansımasını aynı ölçüde olumlu şekilde göremiyoruz.

“Aile mahkemelerinde şablon kararlar veriliyor”

- Dolayısıyla, kadını anne, kardeş, bacı olarak görmeden önce kadını bir birey olarak görmenin ve birey olarak algıladıktan sonra bu yasa hükümlerini uygulamanın çok önemli olduğunu altını çizerek belirtmek istiyoruz. Eğer biz k adını birey olarak görmezsek yasalarla sağlamış olduğumuz bu korumaları sağlamamız mümkün olmuyor çünkü birey olarak görmediğimiz zaman hâkimi de, savcısı da, kolluk görevlileri, avukat olarak bizler de o bakış açısına sahip olmadığımız zaman yasanın amacına uygun davranış ve korumaları maalesef sağlayamıyoruz.

- Şimdi aile mahkemeleri koruyucu ve önleyici tedbirleri veriyor ya az önce de bahsettiğim gibi bu tedbirler kişisel olmaktan çok uzak. Yani hepsine aynı şablon kararlar veriliyor, takip edilmiyor. Bu kararların takibi de kolluk güçlerinin elinde oluyor. Onlar da genellikle -onlar da tabii iş yükü altında- bizzat şiddet uğrayanın kendisine telefon açarak bu bilgileri almaya kalkmakta.

- Dolayısıyla aile mahkemeleri değişik iş üzerinden de bir sürü karar verdiği için gerçekten çok iş yükü ve siz de çok iyi biliyorsunuz ki artık hâkim ve savcıların yaşı son derece düştü yeni konum nedeniyle, Türkiye’nin geçirmiş olduğu süreç nedeniyle. Yeni alınan arkadaşlar stajlarını tamamlayamadan göreve atandılar ve maalesef Trabzon’da da örneği görüldüğü gibi, aslında yasanın ruhuna ve kendisine de aykırı olduğu gibi, mesela bekâr, yeni göreve başlamış bir kişi aile mahkemesine hâkim olarak atandı. Dolayısıyla buradan etkin, istediğimiz çözümlerin çıkması mümkün değil. O yüzden bu alanda, hukuk anlamında diyorum, ceza hukuk anlamında değil.

“Özel bir mahkemenin kurulmalı”

- Hukuk anlamında ayrı bir mahkemenin, özel bir mahkemenin kurulmasının son derece faydalı olacağını ve bu alanda görev yapacak hâkimlerin yetiştirilmesini ve bunların hâkim güvencesi altına alınmasını, sık sık görev yerlerinin değiştirilmemesi çok önemli diye düşünüyoruz yetişmeleri açısından.

- Alandaki problemlerden bir tanesi de özellikle gizlilik kararlarının verilmesi durumlarında mağdurların ve çocukların eğitim, sağlık ve sosyal yardım hizmetlerinden faydalanmalarının önünde büyük engeller çıkıyor uygulamada. Dolayısıyla bu konuda da eğitim verilmesi gerekiyor.

“Özellikle uyuşturucu kullanan, şiddet uygulayan kişilere karşı tedavinin zorunlu hâle getirilmeli”

- Bir diğer problem, özellikle önlemeye ilişkin tedbirler verilirken şiddet uygulayanın bu şiddetin yanı sıra uyuşturucu kullanıcısı olması durumunda sorun yaşıyoruz. Tedavinin rızaya bağlı olması bu konuda çok büyük problem çıkarıyor. O yüzden hani insan haklarına aykırı mıdır diye düşünen bir kesim olabilir ama öteden ki yaşam hakkı dikkate alındığı zaman özellikle uyuşturucu kullanan, şiddet uygulayan kişilere karşı tedavinin zorunlu hâle getirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

“Tedbir kararlarının kısaltılmış olması kadın ve çocuklar üzerinde olumsuz etki yarattı”

- Ayrıca son zamanlarda verilen tedbir kararlarının süresinin kısaltılmış olması sahada kadınlar ve çocuklar üzerinde olumsuz bir etki yarattı çünkü sürekli o tehdit, sürenin kısalması nedeniyle üzerlerinde bir tehdit oluşmakta, yeniden bir başvuru olmakta.

- Ayrıca tedbir konusunda diğer karşılaştığımız bir sorun da şiddet uygulayana tebligatların yapılması. Yani tedbir kararının tebliğ edilmesinde yaşıyoruz. Genelde kâğıt üzerinde kararlar verildiği için şiddet uygulayana tebligatta problem çıkıyor, tebligat edilmediği sürece de tedbir kararları uygulanamıyor. Dolayısıyla eğer biz bir özel mahkeme kurabilirsek yargılamanın da kâğıt üzerinde değil bizzat tarafların hazır bulunması suretiyle ya da şimdi mümkünse bu şe kilde yapılması ve özellikle şiddete uğrayana kararın alındığı sırada tebligatın mahkeme huzurunda yapılmasının tebligat sorununu ortadan kaldıracağını düşünüyoruz. Ama özel bir mahkeme, ihtisas mahkemesi gibi yapabilsek bu alanda bu dediğimiz sıkıntıların büyük bir oranda ortadan kalkmasına yol açacak.

“Kendi evinden uzaklaştırma kararı verdiği için o alt katta annesini ziyarete gelebiliyor”

- Evden uzaklaştırma kararlarında yine küçük yerlerde genelde apartmanlarda aile apartmanları veya işte bir üst katta eşin anne, babası, kardeşleri yaşaması durumunda kendi evinden uzaklaştırma kararı verdiği için o alt katta annesini ziyarete gelebiliyor ve bu, kadın için korkunç bir tehdit oluşturuyor, psikolojik baskı oluşturuyor. Dolayısıyla verilecek b u koruma kararlarının yeniden dizayn edilmesi ve sadece kendi konutundan değil ama gerekli. İşte hangi özel ilgilenilebilse bu kararları verecek ama şablon olduğu için bu da havada kalıyor. Şiddet uygulayan üç ay uzaklaştırılmış oluyor ama alt katta annesinin evinde ya da kız kardeşinin evinde üst katta duruyor. Böylece yasa gereği uzaklaşma sağlanmış oluyor ama kadının üzerindeki o baskı kalkmıyor.

- Adliye içerisinde yeterli koruma sistemi yok. Adliye içerisinde şiddet mağdurlarının oturup bekleyeceği yerler yok. Dolayısıyla buna da bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Ya şiddete yönelik olan davalara ilişkin kısımlarda en erken saate konulup ilk sıralara konulması yönünde bir düzenleme yapılması gerekiyor ki bu karşılaşmaların önünü kesebilelim diye.

- ÇİM’lerin yine her ilde kurulması gerekiyor. Ama siz de çok iyi biliyorsunuz ki ne kadar kurarsak kuralım, eğer bunların içerisinde yetişmiş, o zihniyet değişimini geçirmiş yeterli sayıda eleman yoksa sorunu çözmemiz mümkün olmuyor. Aslında onlardan da “superman” “superwoman” olmayı beklemek de çok büyük bir haksızlık oluyor. Dolayısıyla, ona açalım, buna açalım… Ona açtık, buna açtık ama yeterli sayıda uzman yoksa, yeterli sayıda çalışan yoksa bunun bir faydası olmuyor. O yüzden, bu alanlarda çalışan kişi sayısının artırılması gerekiyor.

“Nedense hemen hemen şiddet uygulayan erkekler çıldırmış oluyor, kriz geçirmiş oluyor”

- Medyanın şiddeti ele alış biçimi, kullandığı dil. Özellikle medya sürekli olarak olumsuz olayları veriy or ve verirken maalesef şiddeti uygulayanı değil, şiddete maruz kalanın haklarını bir kez daha ihlal edecek şekilde bir bilgi aktarımına, dil kullanımına giriyor. Nedense hemen hemen şiddet uygulayan erkekler çıldırmış oluyor, kriz geçirmiş oluyor gibi gi bi gibi…

Diğerinin de giyimi kuşamıyla ilgili yorumlar yapılabiliyor, yani aldatma, sevgili olma konumlarını dile getiriyorlar. Dolayısıyla medyanın kullandığı dilin ve görsellerin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. .Ayrıca, bazen spotlarda kullanılan artistlerimizin, sivil toplum öncülerimizin dayak yemiş hâllerinin kullanılmasının olumsuz etki yarattığını bireysel anlamda düşünüyorum. O bir caydırıcı olmuyor, tam tersi bence “Bunlara da böyle bir şey olabiliyorsa artık biz her şeyi yapabiliriz.” gibi bir alg ı yarattığını düşünüyorum. O yüzden, öyle, işte, ağzı kapatılmış, gözü morartılmış, saçı çekilmiş medyada öncü kişilerin yer almaması gerektiğini düşünüyoruz.

- Sayın Başkanım, ısrarla takipte de problemlerimiz çıkıyor. Israrlı takipte her defasında yenilendiği zaman, işte, tehditten, hakaretten tekrar suç duyurusunda bulunmak durumunda kalınıyor, tekrar mahkeme kapıları, işte, karakola gitmek durumunda kalınıyor. Dolayısıyla bu şiddete uygulayanı ayrıca mağdur ediyor. Biz ısrarlı takibin de TCK’de ayrı bir madde hâlinde de düzenlenmesini talep ediyoruz.

- ALO 183 hattıyla ilgili bir yakınmamız var. Bu ALO şiddet hattından dönüşüp bir genel hat hâline geldi. Dolayısıyla bu yüzden etkin kullanılmadığını düşünüyoruz. O yüzden eğitimli kişilerin görev alacağı, 7/24 saat görev alacağı, sadece şiddete yönelik bir hattın açılması gerekliliği mevcut.

- Tecavüz kriz merkezleri İstanbul Sözleşmesi’nde var. Henüz bu uygulamaya geçmedi. Çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bir an evvel pilot bölgeler olsa bile tecavüz kriz merkezlerinin kurulması gerekiyor. Hepiniz biliyorsunuz sığınma evlerinin sayısının yetersiz olduğunu, çalışanlarının yetersiz olduğunu, özellikle 12 yaşından büyük erkek çocuklarının anneleriyle birlikte kadın sığınma evlerine -parantez içerisinde konuk evlerine- alınmıyorlar. Bu durumda şiddete uğrayan kadımızı tercih yapmak zorunda kalıyor.

- Şiddet konusunda uzlaşma ve ara buluculuk gibi alternatif metotların uygulamaya sokulmamasından yanayız. Kimse aile kurumunun ortadan kalkmasını istemiyor, çok farklı düşündüğümüzü zannetmiyorum. Hangi kesimden, hangi ideolojiye sahip olursak olalım aile kurumu olmalıdır. Ancak her şeye rağmen olmamalıdır. “Her şeye rağmen aile kurumu ayakta kalmalıdır.” dersek o zaman işte kadının insan haklarının ihlaline yol açan süreci başlatıyoruz. Dolayısıyla aile hukukunda da ara buluculuğun getirilmesinden yana değiliz.