Aile ve Sosyal Hizmetler ile Milli Eğitim bakanlıklarının 2024 yılı bütçeleri TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, "Sayın Cumhurbaşkanı’nın, 'eğitim alanında başarısız olduk' sözleri bir itiraf olarak hafızalarımıza kazındı. 21 yıllık dönemde, eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırıldı, dinselleştirildi ve iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirildi. Milli Eğitim Bakanlığının tecrübeli ve nitelikli kadroları yok edildi. Eğitimin niteliği her geçen gün azaldı" dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporların görüşüldü. Genel Kurul'da 17 Aralık'ta başlayan görüşmeler, ertesi gece yarısına sarktı. Genel Kurul'da Aile ve Sosyal Hizmetler ile Milli Eğitim (MEB) bakanlıklarının 2024 yılı bütçeleri de kabul edildi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşmelerinde yaşananlar şöyleydi:
TIKLAYIN - Aile Bakanı Göktaş: Aileye yönelik her türlü tehdide karşı duruşumuz net
"Mülakat konusunu önemsiyoruz"
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan Gelecek-Saadet Partileri Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin, şunları söyledi:
"Mülakat konusunu Türkiye'nin geleceği adına önemsiyoruz. Türkiye'de liyakatlı bir sistemin inşa edilmesi adına önemsiyoruz. Seçim öncesi iktidarın bir sözü vardı, 'mülakatları kaldıracağız.' Seçimden sonra Sayın Bakan'ın belirsiz bir açıklaması hala zihinlerde bir soru işareti olarak duruyor. Bugün burada, kamuoyu önünde özellikle de bizi ekran başında bekleyen genç arkadaşlarımızı tatmin etmesini bekliyoruz. Seçimden sonra Sayın Cumhurbaşkanının sözünü de aşarak, 'mülakat gibi mülakat yapacağız' dediniz. Sizden önceki bakanlar 'mülakat gibi mülakat' yapmıyor muydu? Sizden önceki bakanlar gençlerimizin hakkını mı yiyordu? Bakanın bu konuyu cevaplaması şarttır.
Bizim istediğimiz çok açık, gençlere bir söz verildi bu sözün iktidar tarafından yerine getirilmesidir. Bizim için aslolan liyakatın esas alınmasıdır. Bizim için aslolan bu torpil düzenine bu kayırmacı düzene bir son verilmesi; adaletli, liyakatli, objektif kriterlere dayalı bir sistemin inşa edilmesidir. Vatandaş sizden Ak Partili öğretmen istemiyor, vatandaş sizden liyakatli öğretmen istiyor. Meclis idare amiri 'Meclis'i Kasım ayında 57 bin kişi ziyaret etti' dedi. Kaldırın bu mülakatı o 57 bin sayısı 27 bine düşecektir. Oğlunu, kızını zor şartlarda okutan anneler, babalar torpil aramak zorunda kalıyorlar, milletvekillerinin kapısını çalmak zorunda kalıyorlar. Size gelen görüşmelerin yarıdan çoğu torpil için geliyor. Vatandaşımızın bu düzene muhtaç kalmasını eleştiriyoruz. Bizim talebimiz 100 bin öğretmen atamasıdır, 30 bin öğretmen alsanız, 90 bin kişi mülakata girse 45 dakikayla çarptığınızda kaç ayda bitireceksiniz bu mülakatları? Gençler mülakatların sonucunu beklerken diğer KPSS'de gelecek. Gençlerimizi bu stresten kurtarmak zorundasınız.
İsa Mesih Şahin
"Türkiye'de eğitim niteliğinin artmasının temel sebebi eğitime ideolojik yaklaşılmamasıdır"
Söz siyasetçinin sermayesidir, bu sermayeyi tüketmeyin. Her gelen bakan bir eğitim sistemi değiştirirse biz yol alamayız. Milli eğitim gibi önemli bir alanda 9 tane bakan değişikliğini normal görmüyoruz, doğru bulmuyoruz. 9 tane bakan değiştirirseniz, her gelen bakan da bir sistem değiştirirse bu alanda biz yol gidemeyiz, nitekim gidemiyoruz. PISA 2022 sonuçlarında Türkiye OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor. Singapur bütün alanlarda birinci olmuş. Singapur 90'lı yıllarda eğitim sisteminde dev bir atılım yapıyor. Ülkenin en yetenekli öğrencilerini öğretmenlik mesleğine yönlendiriyor, öğretmenlik mesleğinin maaşlarını tatmin edici bir seviyeye çıkartıyor ve sonuçta da böyle bir sınavda bütün branşlarda birinci sıraya yükseliyor. Bu bir tesadüf değil. Eğer iyi bir eğitim ve eğitim de başarı isteniyorsa donanımlı, kaliteli öğretmenler yetiştirmek zorundayız. Bu da 45 dakika da mülakatla yapılacak bir sistemle olmaz.
Eğitim sistemini düzeltmek zorundayız. 'Şu kadar üniversite açtık' yerine, 'şu kadar amaca yönelik eğitim fakültesi açtık' diyebilirsek bu anlamda önemli bir adımı atmış oluruz. Eğitim fakültesinin kontenjanlarını sınırlandırmadan, eğitim sisteminde köklü bir reform yapmadan bu adımları da atamayız. Bu adımları atabilirsek; üniversiteden mezun olan öğretmenlerimizin gerçekten donanımlı bir şekilde mezun olmasını sağlayabilirsek iktidarın, 'mülakat seçicilik için gerekiyor' bahanesini elinden almış oluruz. Eğitimi sadece bina ve öğretmen sayısından ibaret görürsek büyük bir hata yapmış oluruz. Eğitimde ilerleme ancak niteliğin ve kalitenin artmasıyla mümkündür. Türkiye'de eğitim niteliğinin artmasının temel sebebi eğitime ideolojik yaklaşılmamasıdır. Geçmiş dönemlerde maalesef bu böyleydi, maalesef bugün de böyle. Sadece iktidar değişti ama bakış açısı değişmedi.
Okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Türkiye'nin her yerinde bu imkanlar oluşturulmalıdır. Derslik sayısı anlamında Türkiye'nin her yerinde sorunlar var. Eksiklik kapatılmalı, ikili eğitime son verilmelidir. Yaz saati uygulaması öğrencilerimiz, velilerimiz için büyük bir sorundur. Yaz saati uygulamasının da tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir."
Şenol Sunat
İyi Partili Sunat: Öğretmen liselerini açın, en zeki vatan evlatları öğretmen olsun
İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat, TBMM Genel Kurulu'nda; "Nitelikli öğretmen yetiştirme üzerinde durmalıyız. Yüze yakın eğitim fakültesi var. İhtiyaca uygun plan ve program yapılmadığından, kontenjanlar giderek artırıldığından her yıl ihtiyaç olmayan branşlarda mezun veriliyor. Ayrıca pedagojik formasyon da devam ediyor. Sonuç atanamayan yüz binlerce mezun. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında yüz bin öğretmen atamasını mülakatsız gerçekleştirin. 'Mülakatla ilgili benden öncekilerin sözleri beni ilgilendirmez' diyemezsiniz. Öğretmen liselerini açın, en zeki vatan evlatları öğretmen olsun” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat, şunları söyledi:
"Türk eğitim sisteminin giderek artan sorunları yıllardır devam ediyor"
"Ülkemizde eğitim sisteminden memnun olan bir kişi var mı? Türk eğitim sisteminin giderek artan sorunları yıllardır devam ediyor. Hiçbir öneri de dikkate alınmıyor. Sonuç; giderek nitelik açısından kötüleşen eğitim ve öğretim sistemi, fırsat eşitliğinin giderek yok olması, meslek liselerinin içler acısı durumu, öğretmenlerin maddi ve manevi büyük sıkıntıları, çağa uyarlanmayan bilimsellikten uzaklaşan eğitim programları, sınav odaklı eğitimin hala ısrarla devam etmesi, geçmişte var olan nitelikli okulların sayısını artırmak yerine hepsini başarısızlıkta eşitleyen zihniyet, liyakatsiz yöneticilerin yönettiği okullar. Sonuç, okul bitirmiş işsizler ordusu.
Düzgün giden alanları bozdunuz. Olan çocuklarımıza oluyor. 23 milyonu aşkın çocuk nüfusumuz var. Ekonomik krizle birlikte yoksulluk en çok kadınlara ve çocuklara vuruyor. Çocuklarımızın büyük çoğunluğu kahvaltı yapmadan, yemek yemeden okullarına gidiyor. Aynı iktidarın dokuzuncu bakanı Sayın Tekin, 'Okulumda sağlıklı besleniyorum' sloganıyla 'yeni süreçler geliştirdik' diyor. Trajikomik bir durum. 'Ekmek bulamıyorsanız, pasta yiyin' der gibi. Çocuklarımız aç farkında mısınız? Anneler çocuklarının beslenme çantasına bir şey koyamadığı için ağlıyor. Siz havuz medyasında göremezsiniz. Geçen sene Eurostat'ın araştırmasında Türkiye'de çocukların yüzde 44,3'ü yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında bulunmuş ve bu hızın yükseliş eğiliminde olduğu ifade edilmiş.
"Eğitimde kaliteyi yok ettiniz"
TÜİK'in verileri geçen sene çocukların yüzde 33,7'sinin ciddi maddi yoksun olduğunu ifade etmiş. Rüzgar Gülü projesini geliştirdik. Devlet okullarında ilkokuldan ve liseyi de içine alacak şekilde öğlen, sabah ve akşam yemekleri verilmeli sağlıklı ve dengeli beslenme için bunu çocuklarımız için yapmalıyız dedik. Ama maalesef bir öğünün bile bütçe kalemlerinde olmadığını görmekten de büyük üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Geçen dönem 5 milyon çocuğa yemek verileceği ifade edilmişti. İktidar sayıları abartmayı çok seviyor. Her konuda 2002'yle bugünü kıyaslıyorsunuz. Aradan 22 yıl geçmiş. Ben açıklamalarınızdan utanıyorum. Nüfus artmış, ihtiyaç artmış yapmayacak mıydınız? Olması gerekeni de yapamamışsınız. Beceriksizliğinizi sayılarla örtemezsiniz.
Eğitimde nitelik, nicelikten çok önce gelir. En önemlisi siz eğitimde kaliteyi yok ettiniz. Sayın Özer 5 yaş için okullaşma oranını yüzde 99 dedi. Milli Eğitim’in istatistikleri yüzde 85 oranında olduğunu gösteriyor. O zaman bir yılda 40 bin ana sınıfı hedefi konulmuştu, her ne kadar o hedefe ulaşılmasa da 2 bin 176 anaokulu açıldığı söylendi, 16 bin de ana sınıfı açıldığı söylendi. 27 bin öğretmene ihtiyaç var ama 8 bin 805 öğretmen atandı. Kölelik sisteminin örneği olan ve asgari ücretin altında ücret alan bu ücretli öğretmenlerle mi tamamladınız bu boşluğu? İlkokul ve ortaokulların bünyesindeki mevcut ana sınıfları, anaokuluna dönüştürüldü. Aynı bina içinde iki müdürlük olması zaten mevzuata aykırı bir durumken; sırf göz boyamak için var olan ana sınıflarını anaokullarına dönüştürmek yanlış bir tutum değil midir?
Mülakat çağrısı: Böyle komik bir meslek kanunu olmaz
Tarikat ve cemaatlerin merdiven altı okulları, ne idiğü belirsiz okulları denetliyor musunuz? Özel okullar ve devlet okullarımızı kimler denetliyor? Eğitim müfettişlerinin özlük hakları o kadar geriye gitti ki, artık öğretmenler müfettiş olmak istemiyor. 750 eğitim müfettiş yardımcısı kadrosuna sadece 260 kişi başladı. Başlayanların bir kısmı da istifa etti. Bir uzman öğretmen müfettiş olduğu zaman aylık geliri düşürüyor. Böyle bir çarpık sistem dünyada görülmemiştir. Eğitim müfettişlerinin statülerine uygun mali haklar derhal verilmelidir ve denetim mekanizması güçlendirilmelidir.
Nitelikli öğretmen yetiştirme üzerinde durmalıyız. Yüze yakın eğitim fakültesi var. İhtiyaca uygun plan ve program yapılmadığından, kontenjanlar giderek artırıldığından her yıl ihtiyaç olmayan branşlarda mezun veriliyor. Ayrıca pedagojik formasyon da devam ediyor. Sonuç atanamayan yüz binlerce mezun. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında yüz bin öğretmen atamasını mülakatsız gerçekleştirin. 'Mülakatla ilgili benden öncekilerin sözleri beni ilgilendirmez' diyemezsiniz. AK Parti'nin seçim beyannamesine bile girdi ama hiç kimse hakkaniyetinize artık güvenmiyor. Öğretmen liselerini açın, en zeki vatan evlatları öğretmen olsun. Eğitim fakülteleri alan kontenjanlarını azaltın. Bu kadar eğitim fakültesine ihtiyaç yok. Meslek kanununu tekrar ele alın. Böyle komik bir meslek kanunu olmaz.
"Ücretli öğretmenlik kalkmalı"
Ücretli öğretmenlik mutlaka ve mutlaka kalkmalıdır. Pedagojik formasyonu olan uzun yıllar ücretli öğretmenlik yapanları kriterler belirleyerek kadroya alın. Öğretmenleri uzman öğretmen, başöğretmen adı altında sınıflara ayırmanızın bir manası yok. Kıdemi gelene bu haklardan yararlanma imkanı verin. Öğretmen maaşları yoksulluk sınırının altında, ne yapsın öğretmen? Öğretmenlere güya 3600 gösterge verildi. Emeklilikte yaşları artacak. İnsanca yaşama koşullarına sahip olacaklardı, Ocak ayında 3600 ek gösterge verilen emekli eğitimciler şu anda diğer emekliler gibi perişan. Çünkü çalışan memurlara yapılan seyyanen zamlar emeklilere verilmedi. Bu yüzden verilen 3600 ek göstergenin de hiçbir anlamı kalmadı. Şu anda emekli öğretmenler 3000 ek göstergeyle emekli oldukları durumdan çok daha kötü durumdalar. Sadece eğitim müfettişlerinin değil, şube müdürlerinin, il milli eğitim müdür yardımcılarının da özlük hakları son derece geride kalmıştır.
Rehber öğretmen konusu çok önem arz ediyor. Akran zorbalığının, madde bağımlılığının, dijital bağımlılığın, istismar ve yoksulluktan kaynaklı sıkıntıların çocuklardaki yansımaları ve yönlendirilebilmeleri için rehber öğretmene ihtiyaç var. 20 binden fazla okulda rehber öğretmen yok. Aklımıza kötü şeyler geliyor Diyanet İşleri’yle Milli Eğitim Bakanlığı’nın Çedes protokolüyle imam ve vaizlerin manevi danışmanlığını yaygın hale mi getirmeye çalışıyorsunuz? Lütfen vazgeçin bu projelerden, okullarımız sizin arka bahçeniz değil. Andımızı tekrar mutlaka okutmalısınız. Öğrencilerimizin iyi yurttaş olabilmesi için, değerler eğitimi için bir adımdır andımız. 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' sözleri, 'ülküm; yükselmek, ileri gitmektir' sözleri, 'yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir' sözleri kimi rahatsız ediyor?
"Zorunlu eğitim fırsat eşitliğidir"
Okul dışında kalan çocukların nerede olduğu kamunun cevaplaması gereken bir sorudur. Zorunlu eğitim bir fırsat eşitliğidir. Özellikle ilköğretimde nerede bu çocuklar? Okul terklerinin minimuma inmesi ve okullaşma oranlarının artması için zorunlu eğitim çağındaki çocukların okula başlatılmaması durumunda hızlı ve sistematik takip gerekiyor. Cezai yaptırımları ve uygulamasına yönelik yasal düzenlemeleri hayata geçirin. Dünyada ilk 500 içinde bir üniversitemiz var. Gerileme giderek artıyor. 12. Kalkınma Planı'nda dünyadaki ilk 100 üniversitenin içine 5 üniversitemizin girmesini 2053 yılına ertelemişler. Yani 30 yıl sonrasına hedef koymuşlar."
"Çocuk yoksulluğunda dünya ikincisiyiz"
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal şunları söyledi:
"UNICEF verilerine göre çocuk yoksulluğunda dünya ikincisiyiz, çocuklardaki gıda yoksulluğunda ise dünya üçüncüsüyüz. Çocukları koruyamamakta, karanlıkta okula yollamakta mahiriz. Yaz saati uygulaması; sizin bakan olarak göreviniz çocukları karanlıkta okula yollamak değil, çocukların beslenme çantasının doldurulabileceği bir ülke inşa etmek. Yaz saati için geçtiğimiz günlerde tüm vekillerimizin verileri ortaya koymasına rağmen tam da burada Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı bu uygulamanın devam edeceğini üstüne basa basa duyurdu. Çocukları karanlıkta okula göndermek güneşten ve kahvaltıdan kesmektir. Gelişim bozukluğun ve stresin temelidir. Bu ülkede çocuklar beslenme çantalarında yiyecek olmadığı için karınlarını su ile dolduruyorlar. Bir önceki Bakan Mahmut Özer'in, okul öncesi 1 buçuk milyon öğrenciye vermiş olduğu ücretsiz öğün mevcut Bakan Yusuf Tekin döneminde kaldırıldı. Yine Mahmut Özer, 2023 yılı Mayıs ayında okul öncesi eğitimin ücretsiz olacağını söyledi ama 14 Ekim'de şu anki Bakan Yusuf Tekin okul öncesi eğitimde katkı payı uygulaması getirdi. Mahmut Özer 2 Nisan 2023 tarihinde tüm eğitim kademelerinde okullaşma oranının yüzde 99'a ulaştığı yönünde bir tweet atarak basın açıklamasında da 'eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranı yüzde 99'un üzerine çıkarıldı. Okullaşma oranımız; okul öncesi 5 yaşta yüzde 99,5, ilkokulda yüzde 99,5, ortaokul ve lisede 99,1'e ulaştı' demişti. Sayın Bakan Yusuf Tekin'in döneminde Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi sitesinde ilkokul düzeyinde okullaşma oranı yüzde 93,85, ortaokul düzeyinde yüzde 91,21, ortaöğretimde yüzde 91,7, yükseköğretim düzeyinde ise yüzde 46,2 deniyor. Siz birbirinizle çelişirken birinizin söylediğini öteki doğrulamazken biz hanginize inanacağız?
"Bu ülkede 6 yaşındaki bir çocuk evlilik adı altında yıllarca istismara uğradı"
Öğrenciler yoksulluk yüzünden okuldan kopuyor. Okul sırasında olması gereken çocuklar kayıt dışı çalıştırılıyor. Çocuklar bu ülkede değer görmedikleri için, güvencesiz hissettikleri için sanal bahse, uyuşturucuya yöneliyor. Bu bütçede çocukların suça, sanal bahse, madde bağımlılığına yönelmesini engelleyecek tedbir alınmasına dair bir kaynak yok. 21 yıldır yapboz tahtasına döndürdüğünüz eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamadınız, yoksulluğu çözemediniz. Bu ülkede 6 yaşında ki bir çocuk evlilik adı altında yıllarca istismara uğradı, kamuoyunun tepkisi üzerine konuya el atıldı.
"6284'ü koruması gereken bakan diyor ki, kadınlar uygulanmasını istemiyor"
8 Haziran 2012 yılında kabul edilen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi altında bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usül ve esasları düzenlemektir şeklinde belirtilmektedir. Bu tedbirleri almaktan sorumlu olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'dır. 6284'ü koruması gereken bakan diyor ki, 'kadınlar uygulanmasını istemiyor.' AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin seçim döneminde, '6284 bizim kırmızı çizgimizdir' demişti. Şimdi soruyorum Sayın Bakan neden sizin kırmızı çizginiz değil? Partinizin görüşü nedir? Biriniz, 'kırmızı çizgimiz' diyor, biriniz, 'kaldırılsın' diyor. Biz hanginize inanacağız?"
"Kadınların nasıl şiddet gördüklerini, katledildiklerini saklıyorlar"
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ayrılan bütçenin, "iktidarın kadın düşmanı olduğunun tescili olduğunu" belirtti.
Türkoğlu, bu kanun uygulanıyor olsaydı bu yılın 10 ayında 253 kadının katledilemeyeceğini söyleyerek, "Kadınların nasıl şiddet gördüklerini, katledildiklerini, yoksulluğa, işsizliğe, emek sömürüsüne nasıl maruz bırakıldıklarını saklıyorlar. Bu iktidar, çıkardığı yasalarla, kararnamelerle bunu itiraf etmiştir. Zannedilmesin ki bu veriler gizli kalacak; katledilen, yaşamları çalınan, her bir kadının hesabını kadın özgürlük mücadelemize olan inancımızla soracağız" dedi.
"AKP, zenginle yoksul arasındaki uçurumu derinleştirdi"
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya ise "Sosyal politikaların temel amacı, yurttaşlar arasındaki eşitsizliği gidermektir. 21 yıldır iktidarda olan AKP, eşitsizliği gidermek şöyle dursun, her geçen gün zenginle yoksul arasındaki uçurumu derinleştirdi" diye konuştu.
TÜİK'in dahi bu uçurumu gizleyemediğini belirten Kaya, TÜİK'in 2022 gelir dağılımı istatistiklerine göre, Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı payın bir önceki yıla göre 1,3 puan artarak yüzde 48'e yükseldiğini, en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı payın ise 0,1 puan azalarak yüzde 6'ya gerilediğini açıkladı.
"21 yılda 9 Milli Eğitim Bakanı değişti"
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, şunları söyledi:
"21 yılda 9 Milli Eğitim Bakanı değişti. Bakanların ortalama ömrü iki buçuk yıl oldu. Her yeni bakan döneminde bir öncekinin yaptıkları yerle bir edildi. Örneğin: Dönemin müsteşarı da olan mevcut Milli Eğitim Bakanlığı, daha bir önceki dönemde uygulamaya alınan ve minicik okul öncesi yavrularımızın ihtiyacı olan yemek uygulamasını tasarruf bahanesi ile kaldırdı. Hatta okul öncesi eğitim ücretsiz olacak diyen bir önceki bakanın tersine okul öncesi eğitime katkı payı getirdi. Selefinin ve Cumhurbaşkanının mülakatların kaldırılacağına yönelik seçim öncesi vaatlerini yok saydı. Mülakat gibi mülakat yapacağız diyerek bugüne kadar partizanca MEB kadrolarının doldurulduğunu da itiraf etmiş oldu.
"Piyasacı eğitim anlayışı sisteme hâkim oldu"
Sayın Cumhurbaşkanı’nın, 'eğitim alanında başarısız olduk' sözleri bir itiraf olarak hafızalarımıza kazındı. 21 yıllık dönemde, eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırıldı, dinselleştirildi ve iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirildi. Milli Eğitim Bakanlığının tecrübeli ve nitelikli kadroları yok edildi. Eğitimin niteliği her geçen gün azaldı. Piyasacı eğitim anlayışı sisteme hâkim oldu. Kamusal ve parasız eğitimden uzaklaşıldı. Nitelikli eğitim özel okullardan satın alınır hale geldi. Eğitiminin niteliğinin en nesnel göstergesi kuşkusuz uluslararası araştırmalar. 2023 PISA araştırmasına göre; Türkiye okuma becerilerinde 2003 yılında 35’inci iken 2022 yılında 36’ncı, matematikte 33’üncü iken 39’uncu, fen alanında ise 33’üncü iken 34’üncü olmuştur.
"2002 yılından günümüze 18 bin 432 köy okulu kapatıldı"
4 artı 4 artı 4 eğitim modelinin uygulanmaya başlamasından bu yana; ilkokul düzeyinde okullaşma oranı yüzde 98,9’dan yüzde 93,85’e, ortaokul düzeyinde ise yüzde 93,1’den yüzde 91,21’e gerilemiştir. 2002 yılından günümüze 18 bin 432 köy okulu kapatıldı. Öğrenci sayısı, 3 milyon 275 bin 579’dan 623 bin 902’ye geriledi. 2002 yılında 450 olan imam-hatip lisesi sayısı bin 714’e, 71 bin olan öğrenci sayısı ise 476 bin 739’a yükseldi. Yine 2013’te bin 99 olan İmam Hatip Ortaokulu sayısı 3 bin 432’ye 95 bin olan öğrenci sayısı yaklaşık 700 bine yükselmiştir. Bu tercihin sonucu olarak genel liselerde derslik başına 30, mesleki ve teknik liselerde 24, imam hatip liselerinde 12 öğrenci bulunuyor."
Genel Kurulda, bütçe üzerindeki konuşmaların ardından soru-cevap bölümüne geçildi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, bir ülke için güçlü ekonomi ve istikrarlı bir yönetim kadar sosyal politikaların başarılı bir şekilde hayata geçirilmesinin de çok önemli olduğunu vurguladı.
Bakanlığın çalışmalarını, insanı önceleyen, toplumu güçlendiren ve ihtiyaçları gözeten bir anlayışla yürüttüklerini, bugüne kadar hiçbir vatandaşı geride bırakmadıklarını dile getiren Göktaş, "Devletimizin şefkat elini 85 milyon vatandaşımızın üzerinden hiçbir zaman çekmedik. Ülkemizin her bir ferdinin sıkıntılarına çözüm üretme gayretinde olduk" ifadelerini kullandı.
Bütçe görüşmeleri sırasında sosyal yardımlarla ilgili yorumların olduğunu belirten Göktaş, şunları söyledi:
"Sosyal yardımlardaki artışın, yoksulluğun bir göstergesi olarak sunulması kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir. Bugün sosyal yardımlardan faydalananların yüzde 82'si çalışamayacak durumda olan, engelli, yaşlı ve çocuklardan oluşan vatandaşlarımızdır. Ayrıca nerede deprem, sel, yangın, terör saldırısı gibi afet ve acil durum meydana geliyorsa oraya koşuyoruz. Sosyal yardımlarımızı hızlı bir şekilde afetten etkilenen vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz. Bu yardımlar afet ve acil durumunun ortaya çıkardığı olumsuz etkileri azaltmayı amaçlayan tek seferlik yardımları da kapsamaktadır. Din, dil, ırk ayrımı gözetmiyoruz. Herhangi bir afet ve acil durum sonrası, devlet için herkes ihtiyaç sahibidir. İnsanlara can suyu olacak hizmetleri milletimize ulaştırmak en temel vazifemizdir. Biz işimizi büyük bir özen ve ciddiyetle yürütüyoruz."
Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunu bir kez daha vurgulamak istediğini dile getiren Göktaş, "Tekrar altını çiziyorum ki kadına yönelik şiddetle mücadele, kırmızı çizgimizdir. Sıfır tolerans ilkesiyle şiddetin her türüne karşı mücadelemizi kararlı bir şekilde yürütüyoruz" dedi.
"Her vaka bizim için fazla bir vakadır, bir vaka dahi fazla vakadır." ifadesini kullanan Göktaş, "Güçlü hukuki altyapımızla, KADES ve elektronik kelepçe gibi uygulamalarımızla, 82 Şiddet Önleme ve İzleme Merkezimizle (ŞÖNİM), 410 Sosyal Hizmet Merkezimizde (SHM) bulunan şiddetle mücadele irtibat noktalarıyla, kadın konukevlerimizle kadına yönelik şiddetle mücadelemizi etkili bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Türkiye’de konukevlerinin doluluk oranının yüzde 75 olduğunu, buralarda kadınların gerek psikolojik gerek ekonomik yönden güçlenmelerine yönelik çalışmalar yürüttüklerini aktaran Göktaş, "Kadınları her alanda destekliyoruz. Bu husustaki en önemli atılımlarımızdan biri de Mahalle Odaklı Kreş Modelimiz olacak. Bu modeli hayata geçirmekteki amacımız kadınların istihdam oranını artırırken, çocuklar için huzurlu, sağlıklı, güvenli bakım ve eğitim ortamları oluşturmaktır" ifadelerini kullandı.
Çocuklara yönelik çalışmalarla ilgili de bilgi veren Göktaş, şunları kaydetti:
"Çocuklarımızın iyilik hali her şeyden önce gelir. Bugüne kadar tek bir çocuğun dahi suiistimal edilmesine asla müsamaha göstermedik, göstermeyeceğiz. Tam aksi her vakaya müdahil oluyor, vakaları büyük bir titizlikle takip ediyoruz. Sorunların peşini bırakmıyoruz. Bırakmaya da niyetimiz yok. Spekülasyona, iddiaya dayanan yaklaşımlardan uzak durulmasını sizlerden ayrıca rica ediyorum. Çünkü söz konusu olan çocuklardır, kadınlardır, onların hayatları, gelecekleridir. Ne dün ne bugün ne de yarın kadınları ve çocukları mağdur edecek hiçbir düzenlemenin ve uygulamanın yanında olmadık, asla da olmayacağız. Türkiye Yüzyılı hedefimiz doğrultusunda sosyal politikalarımızı daha da ileri taşımak için aynı gayretle çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz."
"Mevzu parmak sallamak değil"
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bütçe üzerindeki konuşması sırasında hiçbir milletvekiline parmak sallamadığını ifade ederek, "Niyetim parmak falan sallamak değildi, meramını anlatmaya çalışıyorum. Sabah 11.00'den beri tüm milletvekillerini saygı ve anlayışla dinledim. Bana ayrılan süre içerisinde sorulara cevap vermeye çaba sarf ettim. Doğal olarak insicamımın bozulması, sorularınıza cevap vermekte eksik kalmakla ilgili endişelerim olduğu için belki heyecanlandım. Mevzu parmak sallamak değil" diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığının STK'lerle yaptığı protokollere ilişkin iddialara değinen Bakan Tekin, şunları söyledi:
"Defalarca söyledik; biz STK'lerle protokol yapıyoruz, aklınıza gelebilecek, Türkiye'de eğitim öğretim sürecine destek olabilecek bütün STK'lerle protokol imzalıyoruz. Ama hiçbir Allah'ın kulu şunu söyleyemez; 'Herhangi bir STK'ye bir tek kuruş kamu kaynağını ödediniz' diyen kimse olamaz, böyle bir şey yok. Arkadaşımız bu rakamı nereden uyduruyor, bilmiyorum. 'Yalan söylüyor' demiyorum, nezaketsizlik olmasın ama o rakamı nereden aldıysa gelsin bizimle paylaşsın, biz de kendisine söyleyelim. Biz burada size bütçemizin hesabını veriyoruz. Sizin söylediğiniz rakamı bir tarafa bırakın, 'bir tek kuruş dahi bahsettiğiniz herhangi bir STK'ye kaynak aktarılmamıştır.' diyorum. Başka nasıl izah edilir, bilmiyorum."
Bakan Tekin, bir soru üzerine kişisel kariyeriyle ilgili iddialar ve eleştirilere ilişkin de değerlendirmede bulundu.
"Bir defaya mahsus bu soruyla ilgili cevabımı vermek istiyorum" diyen Tekin, 1989 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine kayıt yaptırdığını, 1994 yılında mezun olduktan sonra bir üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladığını ve 2006 yılında doçent olduğunu söyledi. Çalıştığı üniversite profesörlük ilanı çıkmak üzereyken 2011 yılında bürokrasiye geçtiğini anlatan Tekin, şunları kaydetti:
"Milli Eğitim Müsteşarı olarak da burada bulundum, 5 tane bütçeye katıldım. Bu bütçelerin hepsinde, YÖK dahil üniversitelerin tamamının bütçesi tartışıldı ve dolayısıyla yükseköğretimle ilgili bütün süreçleri yakinen takip ettim. 2018 yılında müsteşarlığın kaldırılması sebebiyle benimle ilgili daha önce çalıştığım üniversiteye çıkan ilan üzerine profesörlük kadrosuna başvurdum, profesör olarak atandım. Yani yasa, kararname benim için falan değiştirilmedi. Ben değiştirilen kararnameden sonra rektör olarak atandım. Bunu bir defaya mahsus söylüyorum. TBMM'nin saygınlığı açısından konuyu özellikle sizlerle paylaşmak istiyorum."
Bakan Tekin, atamalarda mülakatın kaldırılmasına ilişkin de "Hukuk, hukuk devleti, bu kavramlara inanan bir insanım, şu anda ben Milli Eğitim Bakanıyım. Daha önce 'Ben şu anda öğretmeni istihdam edeceksem, mer'i mevzuata göre istihdam edeceğim.' dedim. Kullandığım cümle budur. Mer'i mevzuat nedir? Mülakat. Mülakat var ve şu anda öğretmen arkadaşlarımız doğrudan mülakat notuna göre atanıyorlar. Yani KPSS puanı değil, KPSS'den belli puanı alanlar mülakata dahil oluyorlar. Peki mülakatta ne veriliyor? KPSS skorunun aynısı" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil de şahsı adına yaptığı konuşmada, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesini eleştirerek, "Kadınlar, çocuklar, engelliler, yaşlılar için bütçeden ayırdıkları pay 334 milyar lira. Aynı bütçede faiz lobilerine, yandaş müteahhitlere ayrılan paysa bunun neredeyse 4 katı" dedi.
Konuşmaların ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kurumların 2024 yılı bütçeleri kabul edildi.
TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, birleşimi saat 11.00'de toplanmak üzere kapattı.