Urfa Valiliği'nin kentte eylem ve etkinleri yasaklama kararının ardından direnişe devam eden Özak Tekstil işçilerine yönelik müdahaleler sürerken, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi'nden konuya ilişkin açıklama geldi. TBB, işçilerin eylem kararı almasından 2 gün sonra 29 Kasım'da başlayan açık alanlardaki eylem ve etkinlik yasaklarını işaret ederek, "Valilik kararı, kolluk tarafından yapılan müdahaleler ve adli kararlar, kamu gücünün, işçi ve işveren arasındaki bir uyuşmazlıkta işveren lehine kullanılması anlamına gelmektedir" açıklamasında bulundu.
Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan yetkili Öz İplik-İş’ten istifa ederek Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası'nda (BİRTEK-SEN) örgütlenmeye başlayan Özak Tekstil işçileri, 22 gündür direnmeye devam ediyor. İşçilerin sendika değiştirmesinin ardından 7 çalışanın işten çıkarılmasıyla başlayan süreçte işçiler arkadaşlarının işten çıkarılmasına tepki göstererek 27 Kasım'da iş bıraktı. Eylemlerine her gün TOMA'larla kolluk güçlerin müdahale ettiği işçiler için TBB İnsan Hakları Merkezi'nden açıklama geldi. Açıklamada, Özak işçilerine yönelik müdahalelere ilişkin olarak, "Mülki amirler, kolluk makamları ve adli makamların tutumları, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, ifade özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği gibi birden çok temel hak ve özgürlüğü ihlal etmiş, hukuka aykırı biçimde sınırlandırılmasına yol açmıştır" denildi.
TBB'nin açıklamasının tam metni şöyle:
"Şanlıurfa'da Valilik kararı, kolluk tarafından yapılan müdahaleler ve adli kararlar, temel hak ve özgürlükleri ihlal ediyor
Şanlıurfa ilinde faaliyet gösteren bir şirkete ait fabrikada çalışan işçilerin haklarını savunmadığı gerekçesiyle önceki sendikalarından ayrılarak yeni bir sendikaya üye olmaları ve sonrasında meşru hak mücadelelerini sürdürürken uğradıkları baskı ve müdahaleler kamuoyu tarafından hassasiyetle izlenmektedir.
İşçilerin, uğradıkları baskıları ve hak taleplerini dile getirmek için iş yeri çevresinde meşru biçimde toplanmalarına engel olmak üzere kolluk tarafından güç kullanılarak müdahaleler yapılmış, Şanlıurfa Valiliği tarafından 29.11.2023 tarihli karar ile, “oyun, temsil ve çeşitli şekillerdeki gösteri ve etkinliklerin, ticari kimliği bulunan özel hukuk tüzel kişiliklerinin ticari faaliyetleri hariç olmak üzere yapılması muhtemel her türlü açık alanlardaki eylem/etkinlikler (basın açıklaması, toplanma, yürüyüş, açlık grevi, grev eylemi, oturma eylemi, miting, stant açma, çadır kurma, bildiri/broşür dağıtma, afiş/pankart asma vb.)” ile Şanlıurfa ilinde eylem ya da etkinlik düzenlemek ve düzenlenecek olan eylem ya da etkinliklere destek vermek amacıyla bu ile gelecek kişilerin ve araçların girişleri yasaklanmıştır.
Sendikalı işçilerin hak mücadelelerini ve taleplerini dile getirmek için yaptıkları toplantıya yönelik müdahaleler sırasında sendikacılar da gözaltına alınmış hatta tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğine sevk edilmiştir.
Mülki amirler, kolluk makamları ve adli makamların bu tutumları, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, ifade özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği gibi birden çok temel hak ve özgürlüğü ihlal etmiş, hukuka aykırı biçimde sınırlandırılmasına yol açmıştır.
Anayasa’nın 34. maddesinde, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm doğrudan uygulanabilir niteliktedir. Yine Anayasa’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” kenar başlıklı 11. maddesinin ilk fıkrasında, “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” ikinci fıkrasında ise, “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” denmektedir. Bu hüküm uyarınca, Anayasa’nın öncelikle tüm kamu görevlilerini ve mülki amirleri bağladığından kuşku yoktur. Bu görevlerin Anayasa’ya sadakatle yerine getirilmesi gerektiği açıktır.
Türk hukukunun parçası olan ve Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca kanunlarla çelişmesi halinde öncelikle uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinde de “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir” denmektedir. Ulusal mevzuatın temel bir parçası olan bu kuralın da idare ve yargıyı bağladığında kuşku yoktur.
Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanılamaz hale getiren, hakkın özüne dokunan idari ve adli işlemleri hukuka aykırı bulduğu pek çok kararı vardır. Yetkili makamlar, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını, hukuka aykırı olarak ihlal etmeme yükümlüğünün yanı sıra, bu temel hakkın kullanılmasını güvence altına almak için gerekli önlemleri almak zorundadır.
Öte yandan, sendika mensuplarının gözaltına alınarak tutuklanma talebiyle adli makamlar önüne çıkarılması, haklarında adli kontrol kararı verilmesi de, kişi özgürlüğü ve güvenliği bakımından ihlal teşkil ettiği gibi, bu hakkın kullanılmasını engellemek, hak sahiplerini caydırmak için ceza muhakemesi araçlarının hukuka aykırı biçimde kullanılmasıdır.
Valilik kararı, kolluk tarafından yapılan müdahaleler ve adli kararlar, kamu gücünün, işçi ve işveren arasındaki bir uyuşmazlıkta işveren lehine kullanılması anlamına gelmektedir.
29.11.2023 tarihli Valilik kararı, diğer hak ve özgürlüklerin yanı sıra seyahat özgürlüğünü de belirsiz biçimde kısıtlaması bakımından ölçüsüz olup Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca, “Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin … gereklerine ve ölçülülük ilkesine” aykırıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Türkiye Barolar Birliği
İnsan Hakları Merkezi"
BİRTEK-SEN, Özak Tekstil patronunun "ricasıyla" yasak kararı alındığını söylemişti
Özak Tekstil işçilerinin örgütlü olduğu BİRTEK-SEN, yaptığı sosyal medya paylaşımında "Özak Tekstil patronunun özel ‘ricası’ üzerine, fabrikadaki tehdit, sendika değiştirme baskısı ve işten atmalara karşı Özak işçilerinin direnişini kırmak için yasak kararı aldı” demişti.