Medya

Tayfun Atay: Hemcinslerinin saçını başını yolan AKP'li Enç, "Erkek gibi kadınmış" gibi iltifatlara mazhar olacak!

"Elbette siyasi kariyerinde de yolu açık, şansı bol olacaktır"

22 Ocak 2017 17:40

Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, Meclis’te kadın vekiller arasında yaşanan kavgada HDP’li Pervin Buldan ve CHP’li Şafak Pavey’i darp ettiği ifade edilen AKP’li Gökçen Özdoğan Enç'in "Erkek gibi kadınmış" şeklindeki iltifatlara mazhar olacağını ileri sürdü. Atay, "Elbette siyasi kariyerinde de yolu açık, şansı bol olacaktır. Çünkü o, siyaset denilen 'erkek oyunu'nun kadınlara çocukluktan başlayarak reva görülen 'evcilik oyunu' gibi oynanmadığının gayet bilincinde olarak oyunu kurallarına göre oynamayı becermiştir" görüşünü dile getirdi.

Tayfun Atay'ın "Erkek gibi kadın" başlığıyla yayımlanan (22 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Yıllar önce, daha AKP’nin liberal-demokratik pozlar kestiği zamanlarda, tam da bu liberal kisveye uygun, ama “samimi” bir ismin, devlet bakanı Prof. Mehmet Aydın’ın bir televizyon söyleşisindeki sözlerini hiç unutmam. 
İlahiyat tahsilini felsefe ile de tahkim etmiş Mehmet Aydın Hoca, hem Türkiye siyasetinde kadının yeterince temsil edilmediğinden, hem de Meclis dâhil olmak üzere memleketin “eril” siyasetine damga vuran kavgalardan yakınarak şöyle demişti: 
“Keşke hayatımızda ‘kadın dili’ne daha fazla yer verebilsek!..”

***

Aydın’ın bu sözlerini şimdi TBMM’de “kadına yönelik kadın şiddeti”ni hararetle tartışır olduğumuz şu günlerde acı acı anımsıyorum!.. 
Ama o sözler sarf edildiğinde de aynı yıllarda epey bir süredir futbol tribünlerini doldurmaya başlamış kadınların haline bakıp çok da iyimser olamamıştım doğrusu... 
Çünkü futbol sahalarına da holigan şiddetini ve dehşetini önleme yolunda kadın taraftar çekme uygulamasının sonucu, “eril şiddet”in kadın eli ve “dili”yle devralınıp sürdürülmesi olmuştu.

***

Yani Mehmet Aydın’ın zannettiği gibi, hayatın içinde “kadın dili”ne daha çok yer vermek, “erkek dili”ni (ve tabii elini, kolunu, ayağını, bacağını da) hizaya sokmaya, frenlemeye, terbiye etmeye yetmiyordu. 
Aksine “kadın dili” şirazeden çıkıyor, el-kol hareketleriyle de eril küfür ve şiddet, kadınlar üzerinden de hükmünü icra ediyordu. 
Daha çarpıcı deyişle “erkeklik”, yoluna “unisex” olarak devam ediyordu. 
Tıpkı (hâlâ istenen düzeye gelmemiş olmakla birlikte) eskiye kıyasla nispeten daha yüksek kadın temsilinin TBMM’de de siyasetin eril ve “ergen” tavrını aşmak bir yana, tamamen onun yörüngesine girmesi gibi... 
Aynı kaba şiddeti, sözel ve fiziksel olarak üretmekte “erkekten daha erkek” bir pratik sergiler halde olması gibi...

***

Aylin Nazlıaka’nın Meclis kürsüsünün mikrofonuna kendisini kelepçeleyerek gerçekleştirdiği “fantastik” protesto eylemi, Meclis’in “erkek-ergen” kültüründen gayet aşina olduğumuz fanatik bir reaksiyonla berhava edildi. 
Bunu yapanların biyolojik cinsiyetinin kadın olmasında şaşılacak bir şey yok. Onlar, “kültürel-cinsiyet”leri itibarıyla “erkek”tirler. 
Ortalığın tozunu atan, hemcinslerinin saçını-başını yolan, bir tanesini göğsünün ortasına tekmeyi yapıştırıp ciddi biçimde hastanelik eden AKP Antalya milletvekili Gökçen Özdoğan Enç’in şimdi boynunda boyunluk tekerlekli sandalyede oy kullanmaya gelip 11 gün rapor almış olmasına da takılmayın!.. 
O, kişisel tarihinde ve memleket erkekliğinin bağrında kendince hayli saygın bir yeni sayfa açmıştır artık. 
Meclis koridorlarından köy kahvelerine kadar açılan yelpazede artık o, erkek suratlarda alabildiğine genleşen sırıtışlar eşliğinde dillere destan olacaktır. 
“Helâl olsun, erkek gibi kadınmış” şeklinde “iltifat”lara mazhar olacaktır. 
Ve elbette siyasi kariyerinde de yolu açık, şansı bol olacaktır.

***

Çünkü o, siyaset denilen “erkek oyunu”nun kadınlara çocukluktan başlayarak reva görülen “evcilik oyunu” gibi oynanmadığının gayet bilincinde olarak oyunu kurallarına göre oynamayı becermiştir. 
Ayrıca, özellikle Gezi olaylarından bu yana çatışma ve şiddet temelinde iktidarını iyice pekiştirmiş, böylece “Yüzde 50”yi arkasında betonlaştırmış bir liderlik sultasında siyaset yapanlar, tepeden tırnağa, erkeğiyle kadınıyla elbette “erkek-ergen” bir üslûp ve tarzın temsilcisi, taşıyıcısı olacaklardır. 
Balık, baştan kokmaktadır. 
Ne Meclis’imizde, ne mekteplerimizde, ne de memleketimizde diyalog, empati, karşılıklı anlayış, hoşgörü, olgunluk ve de “erginlik” demek olan “kadın dili”ne yer vardır. Burası, “Yeni Türkiye”dir!.. 
Zaten o yüzden bir dönem AKP’nin İslâm adına liberal/demokratik bir umut sayılmasında en çok payı olanlardan Mehmet Aydın da “Keşke ‘kadın dili’ne siyasette yer verebilsek” sözleriyle, kaba-saba erkeklikle malûl dinbaz-politik kubbemizde bir hoş sedadan ibaret kalarak geçti gitti.