Bilim / Teknoloji

Tarihçi Richard Rhodes yorumladı: Nolan'ın Oppenheimer'ı gerçekle ne kadar örtüşüyor?

28 Temmuz 2023 17:42

T24 Dış Haberler

Yönetmen Christopher Nolan'ın, dünyanın ilk nükleer silahlarının geliştirilmesine öncülük eden ABD'li teorik fizikçiyi konu alan üç saatlik iddialı filmi Oppenheimer, 21 Temmuz'da gösterime girerek büyük beğeni topladı. Filmin gösterime girmesinden bu yana bilim dünyası, filmin atom bombası hikayesinin pek çok yönünü hakkını verip vermediği konusunda tartışıyor.

Film, iki ana anlatıyı iç içe geçiriyor: Biri, J. Robert Oppenheimer'ın (1904-67) İkinci Dünya Savaşı sırasında nükleer fizyonun keşfinden yararlanmak üzere bir grup önde gelen bilim insanını nasıl işe aldığı ve onlara nasıl liderlik ettiğiyle ilgili. Diğeri ise on yıl sonra gerçekleşen, ulusal güvenlik iznini kaybeden Oppenheimer’ın çöküşüyle alakalı. İlk bölümde, Oppenheimer'ın ABD ordusu generali Leslie Groves'un gözetiminde New Mexico'daki Los Alamos Laboratuvarı'nın temellerini attığını görüyoruz. İkincisinde ise, atom bombasından daha güçlü bir kitle imha silahı olan hidrojen bombasının yaratılmasına karşı çıkmasıyla, ABD Atom Enerjisi Komisyonu'nda önemli bir rolü olan sinsi politikacı Lewis Strauss'un onu hedef tahtasına oturtmasını görüyoruz.

Nature dergisinden Davide Castelvecchi, ilk nükleer silahların üretildiği hükümet programı olan Manhattan Projesi'nin önde gelen tarihçilerinden olan ve 1986 tarihli Pulitzer ödüllü “The Making of the Atomic Bomb” kitabının yazarı Richard Rhodes'la söyleşti.

* Film hakkında ne düşündünüz?

Genel olarak, gerçekten iyi bir iş. Bu hikayenin pek çok Hollywood versiyonunu izlemiştim. Neredeyse her şeyi yanlış yapan o rezalet Şişman Adam ve Küçük Çocuk (1989) filmini hatırlıyorum. Bu filmdeki hatalardan biri, ki bu Nolan'ın filminde hiç yoktu, fizyonun keşfinden sonra fizikçilerin bir şekilde bir araya gelip “Aman bunun üzerinde çalışmayalım, kimseye söylemeyelim, sessizce kendimize saklayalım" diyebilecekleri düşüncesiydi. Bu, bilimin nasıl işlediği konusunda çok cahilce bir yaklaşım. Marie Curie ile birlikte radyoaktivitenin ilk keşiflerinden bu yana, 40 yıldır herkes atomdaki enerjinin serbest bırakılmasından bahsediyordu. Kimsenin bu keşfi fark etmeyeceği düşüncesi çok saçma.

* Film, Oppenheimer'ı bu silahların yapımına yardım ettiği için pişmanlık duyan biri olarak resmediyor. Pişmanlık duyuyor muydu?

Evet. Filmde Oppenheimer, dönemin ABD başkanı Harry Truman'ı görmeye gidiyor ve ona ellerinde kan olduğunu söylüyor. Oppenheimer hem pişmanlık duyuyor hem de gururlanıyordu. Bunun ne kadar korkunç bir şey olduğunu anlamıştı.

Şimdi, filmde değinilmeyen bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Los Alamos yetkilileri Hiroşima ve Nagazaki'deki insanların bombalar atıldığında sığınaklarında olacaklarını düşünüyorlardı. Ölü sayısına ilişkin tahminleri gerçek sayıdan çok daha düşüktü. Böyle düşünmelerinin nedeni, Japonların B-29 uçak filosunun geldiğini duyduklarında her zaman sığınaklara gitmeleriydi. Ancak sadece bir ya da iki B-29 olduğunda (atom bombası atıldığı zaman),  uçakların sadece hava durumunu kontrol etmek için orada olduğunu varsaydılar. Sığınaklara gitmediler ve bu nedenle, diğer durumda ölecek olanlardan çok daha fazlası takip eden alev fırtınası nedeniyle öldü.

* Oppenheimer, yalnızca 38 yaşındayken, Los Alamos’u yönetmek için nasıl seçildi?

Bildiğim kadarıyla General Groves dışında kimse Oppenheimer'ın doğru seçim olduğunu düşünmüyordu. Oppenheimer'ın Nobel ödülü yoktu; laboratuvarda çok kötüydü. Ama Groves ne zaman cevap aradığı bir soru olsa Oppenheimer'a sorardı. Yani Oppenheimer onu etkilemiş ve belki de bu anlamda kendi kendisini işe almıştı. Oppenheimer gerçekten de sadık bir ABD vatandaşıydı. Nazi Almanyası’nın dehşetini anlıyordu, hatırı sayılır servetinin bir kısmını Yahudileri Nazi Almanyası’ndan ve Avusturya'dan çıkarıp Amerika Birleşik Devletleri'ne getirmek için kullanmıştı.

Bu görevi istemişti ve sanırım bilim adamlarının tek bir yerde toplanması gerektiğini Groves'tan bile daha net görmüştü.

"Oppenheimer, megatonlarca güç üretme potansiyeline sahip hidrojen silahının bir saçmalık olduğunu düşünüyordu, çünkü böyle bir silah için meşru bir askeri hedef yoktu."

* Filmin esin kaynağı olan kitabın ortak yazarı Kai Bird New York Times gazetesinde, Oppenheimer'ın aklandığı davanın “bilim insanlarına siyasi arenada boy göstermemeleri için bir uyarı” olduğunu ve bunun Oppenheimer’ın esas trajedisi olduğunu yazdı. Sizce filmde bu mesaj veriliyor mu?

Mesaj bu ve bunun kasıtlı olduğuna eminim. Oppenheimer'ın çöküşünün ana nedeni, Lewis Strauss'un ona karşı beslediği kişisel husumet dışında, ABD hava kuvvetlerinin müdahil olmasıydı.

Oppenheimer, megatonlarca güç üretme potansiyeline sahip bu devasa hidrojen silahının bir saçmalık olduğunu düşünüyordu, çünkü böyle bir silah için meşru bir askeri hedef yoktu. Bu, temel olarak salt bir kitle imha silahıydı. Dolayısıyla, hava kuvvetleri silahı geliştirmek için onu aradan çıkarmak istedi ve bu Oppenheimer'ı yok etme girişiminin önemli bir parçası oldu.

* Manhattan Projesi Oppenheimer olmadan yürütülebilir miydi?

Herkes Oppenheimer'ın Manhattan Projesini yönettiğini düşünüyor. Elbette yönetmiyordu: Los Alamos Laboratuarını yönetiyordu. (Oak Ridge, Tennessee ve Hanford, Washington'daki diğer büyük tesisler, bu geniş kapsamlı çabanın bir parçası olarak plütonyum ve zenginleştirilmiş uranyum üretti ve filmin odak noktası olmadı.)

Oppenheimer olmadan yapılabilir miydi, yapılamaz mıydı bilmiyorum. Ama Groves olmasaydı gerçekleşemeyeceği kesindir. Groves, hayal gücüne meydan okuyan bir ölçekte faaliyet gösterdi. Bunu yaparak, sürekli ve acımasızca herkesi işin yapılması için zorlayarak, bunun gerçekleşmesini sağladı.

"Bence, bilim insanları filmde açıkça iyi taraftaydı, ya da en azından çoğu."

* İzleyicilerin filmden bilim insanlarına daha fazla güvenerek mi yoksa daha az güvenerek mi ayrılacağını düşünüyorsunuz?

Bence, bilim insanları filmde açıkça iyi taraftaydı, ya da en azından çoğu. Elbette, Ernest Lawrence da dahil olmak üzere, Oppenheimer'ın hidrojen bombasını geliştirmeme kararına temelde karşı çıkanlar vardı. Ancak bilim insanları iyi tarafta yer aldılar ki bu, üzerinde çalıştıkları şey düşünüldüğünde oldukça büyük bir başarıdır.

Nolan’ın Hiroşima ve Nagazaki’de neler olduğunu neden göstermediği gibi ilginç bir soru var. Her şeyden önce, hikaye Oppenheimer'ın bakış açısından anlatıldı. İkincisi, eğer Nolan sahadaki kaosu gösterseydi, savaşın bu yıkıcılığına hazır olmayan izleyici için fazla hassas bir durum olurdu.

* Filmin görmezden geldiği bilim insanları var mı?

Bence Oppenheimer ve Los Alamos’taki grubun 1943’te Niels Bohr geldikten sonra vardıkları sonuçlara biraz daha vurgu yapılabilirdi. Bohr'un tamamlayıcılık fikri kuantum fiziğine yol açan fenomeni anlamaya çalışmak için tasarlandı.

Bomba, amasız fakatsız korkunç bir kitle imha silahıydı; ancak Bohr bombanın dünyayı umut verici yollarda da değiştireceğine inanıyordu. Bu bomba o kadar güçlüydü ki küçük bir devlet, kendini nükleer silahları olan büyük bir devlete karşı koruyabilecekti.

* Bu caydırıcılık stratejisinin negatif sonuçları var mı?

Bunun olduğuna çok güçlü biçimde inanıyorum, insanlık için bir felaket potansiyeli var. Caydırıcılık konusunda yeni ve çok kötü niyetli bir gelişme var; 1999’daki Hindistan-Pakistan savaşıyla başladı. Pakistan, arkasında nükleer bir cephanelik olunca nükleer gerilim riski olmadan konvansiyonel bir savaş yürütebileceğini fark etti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, şimdi de nükleer silahlarını bir kalkan olarak kullanarak Ukrayna’ya karşı bir nükleer savaş yürütüyor. Öyle bir seviyeye geldik ki şimdi ülkeler nükleer silahlar sayesinde ufak çaplı da olsa konvansiyonel savaşlar yürütebiliyor. Bu çok kötü ve her yönden tehlikelerle dolu bir gelişme.

 

Bu röportaj, uzunluğu ve anlaşılırlığı gözetilerek düzenlenmiştir.