Radikal yazarı Tarhan Erdem, Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasından sonra, Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun nasıl bir Başbakan olacağı konusunda 3-4 ay beklemek gerektiğini söyledi. Erdem, “Görünen odur ki, Davutoğlu zaman içinde eğilip bükülecek, kolaylıkla yutulacak lokma değildir; Erdoğan da onu seçerken karakterini dikkate almış olmalıdır” dedi.
Erdem’in “İşte mesele bu! Davutoğlu ‘Başbakan’ değil mi?” başlığıyla yayımlanan (18 Eylül 2014) yazısı şöyle:
İşte mesele bu! Davutoğlu ‘Başbakan’ değil mi?
Başbakan Davutoğlu, 13 Eylül akşamı İstanbul’da bazı gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldi. Başbakan’ın hemen sağında, Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve AK Parti Sözcüsü (Önceki Başbakan Yardımcısı) Beşir Atalay oturuyorlardı.
Bu toplantı, Cumhurbaşkanı’nın Davutoğlu’nu Başbakan olarak görüp görmediği veya Başbakan’ın Erdoğan’ı nasıl bir cumhurbaşkanı olarak tanımladığı hakkında kamuoyu oluşturmak için yapılmış gibiydi.
Anlatılmak istenen husus, merakla izlenen soruları açıklıyordu: Cumhurbaşkanı görevini gerçekten Anayasa içinde mi yapacaktı? “Hükümet işlerinden” gerçekten sorumlu olan Başbakan Davutoğlu muydu?
Hürriyet ve Milliyet genel yayın müdürleri sayın Sedat Ergin ve sayın Fikret Bila’nın yazdıklarından, Davutoğlu’nun bu konuda söylediklerini bir kez de burada kayıt altına alayım:
"Artık Sayın Kılıçdaroğlu'nun da Sayın Bahçeli'nin de muhatapları Cumhurbaşkanımız değil, benim”. "Saldıracaklarsa, eleştireceklerse siyasi kültür içinde davranmaları lazım (bana yapacaklar). Cumhurbaşkanı'mız artık siyasetin üstündedir ve bu tavrını sürdürüyor. (Altı çizili ve italik ibareler Bila’nın, parantez içindeki Ergin’in metinlerinde yoktur.)
T24'ten Doğan Akın, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Katar dönüşü konuşmasındaki sözleriyle, “Davutoğlu'na, 'muhatap'ın kim olduğunu” gösterdiğini yazdı ve Melih Cevdet’ten bir alıntıyla yazısını sonlandırdı: “Fakat güç oluyor bu işler/ Güç oluyor yalan söylemek”.
Sevgili Doğan’ın yazdıklarını kabul etme eğiliminde yirmibeş milyonun üstünde insan olduğunu biliyorum bu ülkede; ben de onlardan biriyim! Davutoğlu’nun gazetecilere söyledikleri hakkında hemen karar vermek doğru olabilir belki ama ben üç-dört ay geçmeden karar vermek istemiyorum!
Davutoğlu’nun gerçekten “başbakan” olup olmadığı meselesi hakkında, ne kadar geç karar verirsek, ne kadar bekleyebilirsek o kadar iyidir. Çünkü bu meseleyi, uzun yıllardan beri karşılaştığımız en önemli meselelerden biri olarak görüyorum!
Bu meselenin çözümü üzerine bütün değişik olasılıklar izlenmeli ve derinliğine irdelenmeli.
Önce Davutoğlu’nun “beni muhatap alın” sözünün içtenliği hakkında karara varmalıyız! Kesin kanıta ulaşmadan hüküm vermekten kaçınılmalı; gerçek dışı bir kanıya sahip olmak, halkımızı tehlikelerle karşılaştırabilir!
Davutoğlu “beni muhatap alın” derken, Erdoğan’ın karakterini ve alışkanlıklarının etkilerini değerlendirmişse; iktidar partisi ve halkın yapısının idraki içindeyse demokrasi taraftarı yurttaşlar kendisine yardım etmelidir.
Herhalde, Davutoğlu kadar yetişkin ve deneyimli bir kişiyi. “ne söylediğinin farkında olmayan bir saf” yerine koyarak değerlendirmemeliyiz!
Başbakan’ın, “beni muhatap alın” sözünün risklerini düşünmemiş olduğunu da kabul edemeyiz.
Şu gerçekleri herkes biliyor sanıyorum:
Sayın Cumhurbaşkanı, seçim öncesi ve sonrası eğilimlerini sürdürürse, bırakınız Davutoğlu’na, kızı Sümeyye Hanım'a Başbakanlığı verebilse, iki makam arasında ancak felaketle sonuçlanacak kavga çıkar!
Görünen odur ki, Davutoğlu zaman içinde eğilip bükülecek, kolaylıkla yutulacak lokma değildir; Erdoğan da onu seçerken karakterini dikkate almış olmalıdır.
Önümüzdeki aylarda, bu düşünceleri teyit etmeyen olaylar ve davranışlarla karşılaşacağımızı biliyorum. Ancak uzun yıllardan beri yaşamadığımız önemli meselelerden birini konuşurken, ileriyi görmeye çalışarak düşünmeliyiz.
Meseleyi, bütün olasılıkları yaşamadan ve kendimize verdiğimiz bir zaman geçmeden, şu veya bu yönde kesin bir kanıya varmayalım!
Millet hayatında dört ay önemli değildir, bırakalım Davutoğlu’nu başbakan olarak tanıyıp, başbakan olarak izleyelim; değerlendirmelerimizde dikkatli ve ölçülü olalım; ihtiyat daima iyidir!
Ben 2015’in ilk günlerini görmeden, “Davutoğlu başbakan değil mi?” meselesi hakkında bir karar vermemeye çalışacağım.