Özel Dosya

Tahir Elçi’yi öldürmüş olabilecek 30 kurşun İngiltere'de incelendi: Üç polisin doğrudan ateş hattı vardı; biri silahını açık, engelsiz şekilde ateşledi

Forensic Architecture'ın raporunda YDG-H mensuplarından ikisinin de öldürücü atışı yapmadığı tespitine yer verildi

08 Şubat 2019 03:00
T24

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU & GONCA TOKYOL

Londra Üniversitesi Goldsmith Koleji bünyesindeki Forensic Architecture (Adli Mimarlık), Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle ilgili raporunu açıkladı. Rapora göre Elçi’nin öldürülmesi esnasında olay yerinde bulunan YDG-H mensuplarından ikisi de öldürücü atışı yapmadı ancak polis memurlarından üçünün Elçi’ye yönelik doğrudan ateş hattı vardı ve eşkali raporda verilen bir tanesi açık ve engelsiz bir ateş hattıyla silahını ateşleyen tek memurdu. Olay sonrasında ifade veren bazı polislerin beyanının aksine raporda, uzak bir mesafeden uzun namlulu bir silahın ateşlendiğine dair herhangi bir işitsel delile ulaşılamadığı da belirtildi.

Aralık ayında tamamlanan rapor, Diyarbakır Barosu tarafından savcılığa da verilmişti. Baro, aradan geçen zamanda muhtemel faillerin ‘şüpheli’ sıfatı ile çağrılıp, ifadelerine başvurulmaması halinde ellerindeki verileri kamuoyu ile paylaşacağını duyurmuştu.

Birleşmiş Milletler’e (BM) de birçok davada danışmanlık hizmeti veren Forensic Architecture, raporunu Diyarbakır Barosu’nun sağladığı görsel, işitsel ve belgesel delilleri analiz ederek ve olaylar silsilesinin aslına sadık üç boyutlu bir dijital modelini oluşturarak hazırladı. Kurum, olaya dair yaptığı mekânsal araştırmada, basın mensuplarının ve polis memurlarının çektiği video kayıtları, sivillerin ve polis memurlarının emniyete verdiği tanık ifadeleri, baronun talebiyle hazırlanan ya da Türkiye Cumhuriyeti resmi makamları tarafından hazırlanan raporlardan da yararlandı.

Tahir Elçi’nin hâlâ hayatta olduğu zamandan ölümünden dakikalar sonrasına kadar uzanan bir zamanı kapsayan ve üçü basın mensubu, biri de basın açıklamasına dair istihbarat toplamakla görevli bir polis memuru tarafından çekilen görüntüleri inceleyen uzmanlar, Elçi’nin tam olarak vurulduğu anın görsel olarak kayda geçmemesi sebebiyle sahneyi mekânsal ve zamansal olarak yeniden canlandırdı ve bütün aktörleri bu canlandırma içine yerleştirdi.

FOTO GALERİ - Adım adım İngiltere'den gelen Tahir Elçi raporu

Ölümle yaşam arasındaki 7 saniye, 12 kare

Raporda, dört farklı videonun ses kayıtları da referans alındı ve görsel işaretlerin doğrulama için kullanılmasıyla eşzamanlı hale getirildi ve Elçi’nin yaşarken görüldüğü son an ile bedeninin görüldüğü ilk an arasında yaşananlar incelendi. Kayıtlarda duyulan son silah sesi de dikkate alındığında, odaklanılan zaman aralığı dokuz saniye, on kareye (9:10) indirildi. (T24’ün notu: Araştırmada video kayıtların her bir saniyesi 25 karede incelendi. Bu nedenle rapordaki zaman formatları ‘saniye:kare’ şeklinde kullanıldı. Örneğin ‘7:14’ün denk düştüğü süre birimi ‘yedi saniye, 14 kare’dir. Her bir kare arasında saniyenin 25’te biri, 2.4 salise zaman farkı vardır.)

İncelenen dokuz saniye on karelik zaman aralığında kırk ayrı mermi atışı tespit eden Forensic Architecture ekibi, bunların çıktığı silahları ve hedefini ya da yönünü belirledi. Video kayıtları sayesinde 26 silah atışının polis memurları tarafından yapıldığı gözlemlenirken; 14 atışı kimin yaptığı ise belirlenemedi. Bağımsız Adli Tıp Uzmanı Dr. Ümit Biçer’in, Tahir Elçi’nin yüzü ile ellerindeki yara ve sıyrıkların düşmeye karşı koymaya çalışmadığı, dolayısıyla da aniden ölümüne ya da bilinç kaybına yol açtığı yorumuna dayanarak yaptığı, ‘Vurulduğunda Elçi’nin cesedinin bulunduğu konumdan en fazla 1 metre kadar geride ayakta duruyor olabileceği’ tespitini de dikkate alan ekip, zaman aralığını 7 saniye,12 kareye indirdi. Bu da, tespit edilen son 10 atışın elenmesini sağladı.

“İki PKK mensubunun Elçi’yi öldürmüş olması büyük ölçüde imkânsız”

Forensic Architecture daha sonra YDG-H mensupları ile polislerin eylemlerini ayrı ayrı inceledi. YDG-H’lilerin Elçi’nin ölümünden sorumlu olup olmadıkları incelenirken, polis memurları tarafından yapıldığı görsel olarak tespit edilen atışlar elendi, geriye 13 atış kaldı. Belirsiz atışların yapıldığı kareleri tek tek inceleyen ekip, YDG-H üyelerinden birinin (T24’ün notu: Raporda ‘Koşan 1, K1’ isim koduyla geçiyor) ilk karelerde silahını Elçi’ye doğrulttuğunun ya da ateşlediğinin görülmediği, ilerleyen karelerde ise silahı kabzasından değil namlusundan tuttuğu sonucuna ulaştı. Raporda, diğer YDG-H’linin de (T24’ün notu: Raporda ‘Koşan 2, K2’ isim koduyla geçiyor) tabancasını elinde tuttuğu süre boyunca Elçi’nin bulunduğu yöne nişan almadığı ve bu durumun da Elçi’yi vurabilmesini büyük ölçüde olanaksız kıldığı belirtildi ve şu tespite yer verildi: “İki PKK mensubunun araştırmamıza konu olan zaman aralığında TahirElçi’yi öldürmüş olmaları büyük ölçüde imkânsız.”

“Polislerden 3’ünün de Elçi’yi vurması ihtimal dahilinden, biri engelsiz ateş hattına açıkça sahipti”

Tahir Elçi’nin polislerin silah atışlarından biriyle öldürülmesi ihtimaline dair incelemede ise ilk olarak polis tarafından yapılan atışlara odaklanıldı ve Elçi’ye yönelik doğrudan bir ateş hattı bulunmayanlar elendi. Geriye olay yerindeki beş polisin üçü tarafından ateşlendiği görülen, 3’ü kısmi, 4’ü doğrudan ateş hattına sahip 7 atış hattı kaldı. Raporda, polislerin üçünün de Elçi’yi vurmasının ihtimal dahilinde olduğu belirtilirken, içlerinden birinin 4 farklı atış sırasında da ‘Elçi’ye doğru engelsiz bir ateş hattına açıkça sahip olan tek memur olduğu’ kaydedildi.

“Uzak bir mesafeden farklı bir mühimmat ya da farklı kalibrede bir silah kullanılmadı”

Cinayetin gerçekleştiği Yenikapı Sokak dışından uzun namlulu silahla atış yapılmış olup olamayacağını da inceleyen Forensic Architecture, dört kamera kaydının ses kanallarından oluşturulan spektrogramlar sayesinde atışların karşılaştırmalı frekans analizini gerçekleştirdi. Kameralardan birindeki ‘ufak’ olarak nitelendirilen sapmayı da dikkate alan araştırma ekibi, “Otuz atışın ses profillerindeki açık ve net tutarlılık, araştırmaya konu olan zaman aralığı içinde, uzak bir mesafeden farklı bir mühimmat ya da farklı kalibrede bir silah kullanılmadığına işaret etmektedir” sonucuna ulaştı.

“Kuvvetli suç şüphesi altında olan polis memurları saptandı”

Yapılan incelemeler sonrasında ulaşılan sonuçlar raporda şöyle özetlendi:

-Tahir Elçi 28 Kasım 2015 tarihinde, yaklaşık olarak saat 10:55’te, 7 saniye 12 karelik (7:12) bir süre diliminde tek bir mermiyle vurularak öldürülmüştür.

- PKK mensuplarından ikisi de öldürücü atışı yapmamış görünmektedir.

- Araştırmaya konu olan zaman aralığında yapılan bütün atışların benzer ses profilleri vardır. Bu süre içinde kayda değer derecede uzak bir mesafeden uzun namlulu bir silahın ateşlendiğine dair herhangi bir işitsel delil yoktur.

- Üç polis memurunun (A, C ve D) Elçi’ye yönelik doğrudan bir ateş hattı vardır ve silahlarını birden çok kere ateşledikleri görülmektedir. Polis memuru C, Elçi’ye yönelik açık ve engelsiz bir ateş hattıyla silahını ateşleyen tek memurdur.

Raporun sonunda, araştırmanın olay yerindeki polis memurlarından kesin olarak hangisinin Elçi’nin ölümünden sorumlu olduğunu tespit etmediği belirtilirken; “kuvvetli suç şüphesi altında olan polis memurlarını saptandığı” kaydedildi ve “Öldürücü atışın Elçi’yi vurma kastıyla yapılmış olup olmadığının saptanması araştırmanın kapsamı dışındadır” notu düşüldü.

"Şimdi bu bulgular ışığında harekete geçilmesi devlete kaldı”

Forensic Architecture Direktörü Eval Weizman, raporla ilgili olarak, “Bir barış aktivisti ve insan hakları savunucusu olan Tahir Elçi’nin öldürülmesi ve devletin bu cinayeti soruşturmak konusundaki bariz isteksizliği, insan hayatına ve insan haklarına yönelik rahatsız edici boş vermişliğini ortaya koyuyor. Sadece hali hazırda devlete sunulan kanıtlara dayanarak Tahir Elçi cinayetinin şüphelilerini belirledik. Şimdi bu bulgular ışığında harekete geçilmesi devlete kaldı” yorumunda bulundu.

Tahir Elçi cinayetinde ve sonrasında neler yaşandı?

“Kim bunu yapmışsa ortaya çıkarılacaktır.”

Çıkarılmadı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, bu açıklamayı yaptığında tarihler 28 Kasım 2015’i gösteriyordu. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, çatışmaların bir süredir devam ettiği Sur’daki Dört Ayaklı Minare’nin dibinde, herkesin gözü önünde vurularak öldürülmüştü, boylu boylu yerde yatıyordu.

Polis, 28 Kasım günü Elçi'nin operasyonlarda ve çatışmalarda zarar gören Dört Ayaklı Minare ile kültürel mirasın korunması konusunda basın açıklaması yaptığı yerin biraz ilerisinde, bir gün önce polise saldırı düzenleyen 2 YDG-H'linin bindiği taksiyi durdurmuştu. Taksidekiler kendilerini durduran iki polisisi öldürerek basın açıklaması yapılan sokağa girmiş ve burada çıkan çatışmada Elçi öldürülmüştü.  Avukatların çabası ve alınan ifadeler, o taksinin zaten takipte olduğunu, Balıkçılarbaşı gibi kentin en yoğun bölgelerinden birine gelene kadar trafik yoğunluğu gerekçesiyle müdahale edilmediğini, trafiğin kesilerek müdahale yolunun seçilmediğini açığa çıkarmıştı.

TIKLAYIN - Gökçer Tahincioğlu yazdı: Tahir Elçi cinayetinde çember şimdi daraldı

Vurulmuş çocukların, işkence görmüşlerin, daha gün yüzü görmeden öldürülmüş bebeklerin, unutturulmaya çalışılan kötülüklerin mağdurlarının avukatlığını üstlenen Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden 3 yıldan fazla zaman geçti. Olay yerindeki ilk keşfin yarım kaldığı, ikinci keşfin olaydan tam 110 gün sonra yapıldığı soruşturmada, iki günde yazılan ve "Ölümüne neden olan atışın, hangi silahtan, hangi açıyla, kişinin hangi vücut pozisyonuyla gerçekleştiğinin tıbben ve fiziken bilinemeyeceği..." tespitine yer verilen Adli Tıp raporu dışında, son üç yıl içinde hiçbir ilerleme yaşanmadı.

İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun hazırladığı ve cinayetin düğümünü çözebileceği düşünülen raporu, ‘adli nitelik taşıması’ nedeniyle avukatlarla paylaşılmadı. Bunun üzerine Diyarbakır Barosu, -Birleşmiş Milletler’e (BM) de birçok davada danışmanlık hizmeti veren- Londra Üniversitesi Goldsmith Koleji bünyesindeki Forensic Architecture’a (Adli Mimarlık) başvurdu.

Diyarbakır Savcılığı, İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun hazırladığı, cinayetin düğümünü çözebileceği düşünülen ve ‘adli nitelik taşıması’ nedeniyle avukatlarla paylaşılmayan raporu henüz işleme koymadı.

Forensic Architecture'un hazırladığı ve Aralık ayında tamamlanan bu rapor da Diyarbakır Barosu tarafından savcılığa da verildi. Savcılık, raporda tespit edilen muhtemel failleri ‘şüpheli’ sıfatı ile çağırıp ifadelerine başvurmadı. 

Raporu hazırlayan Forensic Architecture hakkında

Londra Üniversitesi Goldsmiths Koleji bünyesinde çalışan ve mimarlar, bilim insanları, akademisyenler, basın uzmanları, sinemacılar, teknoloji uzmanları ve diğer uzman profesyonellerden oluşan bir ekibi bulunan Forensic Architecture, uluslararası savcılar, insan hakları kuruluşları, siyasi kuruluşlar ve çevre adaleti örgütleri için ileri düzey mimari ve mecra odaklı araştırmalar yapar.

Uluslararası hukuk alanında pek çok insan hakları soruşturması ve kovuşturması için mekânsal araştırma ve delil sağlayan kurum hakkında, internette bilimsel olarak tartışmaya sebep olan herhangi bir rapora imza attıklarına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Forensic Architecture’un araştırma ve delil sağladığı soruşturma ve kovuşturmalara dair raporda şu bilgilere yer verilmektedir:

-Ekim 2013’te New York’taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Meclisi’nde ve 2014’te Cenevre’deki BM İnsan Hakları Konseyi’nde, BM Terörle Mücadele Özel Raportörü için hazırlanan insansız hava araçlarının savaşta kullanımıyla ilgili araştırma.

-Pavlos Fyssas’ın Altın Şafak tarafından öldürülmesi konusunda yapılan araştırma ve 10-11 Eylül tarihlerinde Atina Temyiz Mahkemesi’ne sunulan rapor.

-İsrail Yüksek Mahkemesi’nde, Filistin köyü Battir ile İsrail Savunma Bakanlığı arasındaki davada köylüleri savunan avukat Michael Sfard’ın sunduğu ajansın hazırladığı deliller. Bunlar davanın 4 Ocak 2015’te köylüler tarafından kazanılmasına katkıda bulunmuştur.

-Kasım 2012’de Cenevre’de BM İnsan Hakları Konseyi’ne ve Mart 2011’de İsrail Yüksek Mahkemesi’ne (Yesh Gvul hareketi ve insan hakları avukatı Michael Sfard için) sunulan “Kentsel Bölgelerde Beyas Fosfor Kullanımı” başlıklı rapor

-Forensic Architecture bünyesindeki Forensic Oceanography (Adli Denizbilim) ekibi (Charles Heller ve Lorenzo Pezzani) tarafından Nisan 2012’de Fransız Temyiz Mahkemesi’ne, Kasım 2013’te Brüksel Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, Haziran 2013’te de İspanya ve İtalya’daki mahkemeler sunulan ölüme terk edilen göçmen botuyla ilgili araştırmalar

-Mart 2015’te BM Bağımsız Araştırma Komisyonu’na ve Mart ve Eylül 2015 tarihlerinde Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sunulan, 2014 Gazze Savaşı’yla ilgili, Forensic Architecture’ın Uluslararası Af Örgütü ile birlikte hazırladığı “Gazze Platformu” ve “Refah: Kara Cuma” başlıklı raporlar

-Forensic Architecture ekibinin bazı üyeleri ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Teknoloji Danışma Kurulu’nda yer almaktadır.