T24 yazarı Tolga Şardan, kamuoyunda 'Sansür Yasası' olarak nitelendirilen 'Dezenformasyon Yasası' kapsamında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlamalarıyla üç yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada ikinci kez hâkim karşısına çıktı. Savcı, önceki mütalaasına ek olarak, 'verilecek cezanın yarı oranına kadar artırılmasını' da talep ederken, duruşma, Şardan'ın avukatlarının sunduğu 'uzman mütalaasının inceleneceği belirtilerek' 22 Mayıs 2025'e ertelendi. Şardan'ın avukatı, gazeteci Cem Küçük'ün 'kılıçlı yemin töreni’yle ilgili ulaştığını iddia ettiği MİT raporu hakkında bilgiler vermesine atıf yaparak, "Bunu Cem Küçük yapınca suç değil, Tolga Şardan yapınca suç oluyorsa, adaletin dengesi şaşıyor demektir. Biz bir hukuk devletinde yaşıyorsak, bu ikircikliğe son vermeliyiz" dedi.
"MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?" başlıklı yazısı sonrası hakkında resen başlatılan soruşturma kapsamında 1 Kasım 2023’te tutuklanan ve beş günlük tutukluluk sonrası Sincan Hapishanesi’nden tahliye edilen Şardan'ın duruşması, bugün (17 Aralık 2024) İstanbul Adalet Sarayı 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmayı, T24 Genel Koordinatörü Sertuğ Çiçek, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve basın meslek örgütleri temsilcileri de takip etti.
(Soldan sağa) T24 Genel Koordinatörü Sertuğ Çiçek, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, Avukat Özlem Tekşen, T24 yazarı Tolga Şardan, Avukat Gökhan Tekşen, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu
Şardan savunmasında yaklaşık 40 yıldır gazetecilik yaptığını belirterek, söz konusu yazısının muhataplarının Cumhurbaşkanlığı ve MİT Başkanlığı olduğunu ancak iki tarafın da kendisi hakkında bir tasarrufu olmadığını dile getirdi.
Şardan, savunmasında şunları söyledi:
"40 yıldır gazetecilik yapıyorum ve kariyerim güvenlik ve yargı konuları üzerinedir. 40 yılda bu işlerin nasıl yapıldığını az çok iyi bilirim.
Yazımın içeriğinde konunun iki tarafı vardır. Biricisi Cumhurbaşkanlığı, ikincisi MİT'tir. T24'te yazı yayımlandıktan sonra ne Sayın Cumhurbaşkanı, ne Cumhurbaşkanlığı ne de MİT Başkanı veya MİT'in benimle ilgili tasarrufu olmamıştır.
Benim yargılanmaya başlandığım süreçten itibaren TSK iki kararname yayımlamıştır. Bu kararnamelerin içeriğine bakıldığında, MİT Başkanlığı'nın Sayın Cumhurbaşkanlığı'na vermiş olduğu raporla ilgili bilgilerin ne olduğunu gayet iyi görebilmekteyiz.
MİT Başkanlığı Hukuk Müşavirliği'nin böyle bir rapor olmadığı şeklinde bir beyanı olmuştur ancak şunu da belirteyim, MİT Başkanlığı hiçbir zaman 'Biz böyle bir rapor verdik' diye bildirimde bulunmaz. Böyle bir görevi, sorumluluğu yoktur.
1988’de, 1996’da gündemi işgal eden MİT raporları yayınlanmıştır. Bunların hiçbirinde Meclis soruşturmaları açılması da dahil olmak üzere riyasetin 'bu şekilde bir rapor verdik' dediği ne görülmüştür, ne duyulmuştur.
Söyleyeceğim başka bir şey yok. Atılı suçları kabul etmiyorum."
"Yazıda yargıyı aşağılar bir kasıt yoktur"
Şardan'ın avukatlarından Özlem Günel Tekşen de şunları kaydetti:
"Ne müvekkilimin yaptığı ne bizim yaptığımız savunma dikkate alınmadan, iddianamenin hemen hemen aynısı, savunma makamı yokmuşcasına okundu.
Dönemin Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar'ın HSK'ya yazmış olduğu mektupta gerekse müvekkilimin yazdığı yazıda adliyeyi, yargıyı aşağılar bir kasıt kesinlikle yoktur. Türkiye'de devam eden, toplumun yargıya inancın kaybedilmesinin geri getirilmesi kanaati söz konusudur. 2009'dan beri TÜİK'in yargıya güven endeksi yayınlamadığını görüyoruz.
Özel şirketlerin araştırmalarının yaptığı anketlere göre de nüfusun yüzde 68'i yargıya güvenmiyor. İddianame ile yaratılmaya çalışanlan şey; sanki müvekkilim yazı yazmış da yargıya güven sarsılmış gibi... Böyle bir şey söz konusu değil. Yargıya olan güvenin tekrar geri kazanılması için böyle bir yazı yazmış olabilir. Uçar'ın mektubu da bu şekildedir. TCK 301 suçun unsurlarının oluşmadığı kesindir.
"Bir panik varsa halk arasında değil, suça bulaşmış yargı mensupları arasında olduğu aşikardır"
Mustafa Gökhan Tekşen de dosyaya uzman mütalaası sunduklarını söyledi ve HSK ile müzekkere edilmesini talep etti.
Gökhan Teşken, şunları kaydetti:
"Böyle bir belgenin, bilginin varlığı konusunda bir müzekkere yazmaya ne savcının yetkisi var ne de MİT Başkanlığı Hukuk Müşavirliği'nin böyle bir belge olup olmadığını söyleme şansı var. Bunun gözetilmesi gerekiyor.
Temmuz ayından bugüne kadar tam dört farklı gelişme oldu. Birincisi, ne Cumhurbaşkanlığı ne MİT, böyle bir raporun olmadığına yönelik tekzipte bulunmadı. İletişim Başkanlığı'nda faaliyet gösteren Dezenformasyon Merkezi böyle bir açıklamada bulundu. Ağustosta, AYM, dezenformasyonla mücadele yetkisi olmadığına karar verdi İletişim Başkanlığı'nın ve iptal etti. Hakikatin tekelini eline alabilecek noktada değil ne Sayın Savcı, ne de İletişim Başkanlığı...
Kamuoyunda teğmenler soruşturması olarak geçen dosyada, Cem Küçük, 'Ben MİT'ten rapor aldım. Rapora göre yapılacak işlemleri söylüyorum' dedi. Bir gazeteci, MİT raporuna kamuoyunun ilgisini çeken bir konuda erişmiş olabilir, buradan gelen yorum, kanaat ve bilgilerini paylaşabilir. Bunu Cem Küçük yapınca suç değil, Tolga Şardan suç oluyorsa, adaletin dengesi şaşıyor demektir. Biz bir hukuk devletinde yaşıyorsak, bu ikircikliğe son vermeliyiz.
Bu soruşturmanın ve yargılamanın tanımına konu yazı, eski Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı olan İsmail Uçar'ın HSK'ya yazdığı yazı üstüne. MİT öncesinde bir araştırmaya başlıyor, o dönemki başsavcının yazısıyla da konu oraya intikal ediyor. HSK'dan bu konunun araştırılması konusunda sayın mahkeme biz müzekkere yazmadı, bu talebimizin değerlendirilmesini talep ediyoruz.
Bir mütalaa daha sunuldu dosyaya. Hem AİHM içtihatları yönünden hem de TCK yönünden suçun unsurları oluşmadığı yönünden bir rapordur.
İki tane temel unsuz var dosyada: 1- MİT müzekkeresinin cevabı. 2- İddianamede 'haber kaynağını açıklamayarak delil sunmadı' diyen bir savcılık yazısı. Haber kaynağı gizlidir, açıklanamaz, bunu açıklamadı diye sanık yargılanamaz. Bu bilgi veya belgenin var olup olmadığını ispat edebilecek herhangi bir şey yok elimizde. Haberin kaynağını açıklamaya zorladığınız için söylüyorum. Bu yönden değerlendirdiğinizde de herhangi bir suç unsuru olmadığını göreceksiniz. Öncelikle HSK'ya sorulmasını talep ediyorum.
Suçun bir unsuru da 'halkı korku-panik yaratma sakiyle'... Böyle bir saik olmadığı çok açık. Bir korku, panik varsa halk arasında oluşmamıştır ama suça bulaşmış yargı mensupları arasında bir korku yarattığı aşikardır. Bütün bu yönlerden müvekkilimizin beraatini talep ediyoruz."
Savcı, önceki mütalaasına, TCK 218'i de ekledi. Duruşma, Şardan'ın avukatlarının dosyaya sunduğu uzman mütalaasının inceleneceği belirtilerek 22 Mayıs 2025'e ertelendi.
TCK 218, "suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, verilecek cezanın yarı oranına kadar artırılmasını" hükmeder. Kanuna göre 'haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları' suç oluşturmaz. |
Ne olmuştu?T24 yazarı Tolga Şardan, "MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?" başlıklı yargıdaki usulsüzlük iddialarını kaleme aldığı yazısı gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın re'sen başlattığı soruşturma kapsamında savcılık ifadesinin ardından 1 Kasım 2023’te sevk edildiği İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’nce Dezenformasyon Yasası kapsamında tutuklanmıştı. T24 yazarı Şardan, evinde yapılan arama sonrası gözaltına alındığında çıkarıldığı savcılıktaki ifadesinde "Sayın Uçar'ın dilekçesinin ardından HSK'ya yine Anadolu’nun değişik köşelerinde görev yapan yargı mensupları tarafından ihbarlar yapılmaktadır. Ve HSK tarafından görevlendirilen müfettişler söz konusu iddialar çerçevesinde aralarında üst düzey yargı mensupları da olmak üzere birçok kişinin bilgi sahibi konumunda ifadelerini almışlardır. Görüleceği üzere devletin en saygın kurumlarından olan MİT Başkanlığı da söz konusu iddialar çerçevesinde bilhassa Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan gelen talimat sonrasında, adı geçen yargı mensupları üzerinde de detaylı araştırma yapmıştır. Dolayısıyla kulislerden elde ettiğim bilgileri söz konusu yazıda kaleme alırken tarafıma yönelttiğiniz TCK 217/A maddesi hükümlerine aykırı herhangi bir girişimim olmamıştır" diye belirtmişti. İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği, tutuklamaya gerekçe olarak, "işlendiği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedenin ‘kanun gereğince’ var sayıldığı, kaçma şüphesi ile delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğunu” öne sürmüştü. Şardan, gönderildiği Sincan Hapishanesi’ndeki 5 günlük tutukluluk sürecinin ardından tahliye edilmişti. Şardan hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 16 Şubat’ta bir iddianame hazırlanmış ve dezenformasyon düzenlemesi kapsamında yer alan “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “Devletin yargı organlarını aşağılama” suçlarını işlediği iddiasıyla 5 yıla kadar hapis istemişti. TIKLAYIN - MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu yargı raporunu yazan T24 yazarı Tolga Şardan tutuklandı! TIKLAYIN - Şardan'ın ardından gazeteci Dinçer Gökçe de gözaltına alındı |