Gürcistan, Güney Osetya’da güç kullanırken, Türkiye neden müdahale etmedi?
Bu, uluslararası düzen meselesidir. Toprak bütünlüğü hadisesi, İkinci Dünya Savaşı’nın mukaddesidir; kutsal kelimesidir. Barışı korumak için, toprak bütünlüğüne saygı, bütün ülkeler tarafından kabul edilmiştir.
Gürcistan’ın sınırlarını, Gürcistan kendisi çizmemiştir. Güney Osetya da, Abhazya da, Gürcistan’a, Stalin tarafından dâhil edilmiştir. Biz, bir ülkenin iç meselelerine karışıp da toprak bütünlüğüne ters düşecek tavırlar takınmayız. Bizim kendi sıkıntılarımız da vardır. Bu nedenle, bizim Gürcistan’a söylediğimiz şey, “Sorunlarınızı barışçı yollardan çözün” şeklinde olmuştur.
GÜÇ GÖSTERİSİ
- Uluslararası teamüller gereği Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü savunurken, Rusya ile neden kötü olduk?
Biz, Gürcistan’a askeri, ekonomik yardımlarda bulunduk. Maksadımız, Gürcistan’ı Rusya’ya kafa tutar hale getirmek değil, Gürcistan’ın kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamaktı.
- Gürcistan bizim için çok önemli bir ülke mi?
Hem de pek çok nedenden önemli. Birincisi, Ermeni hadisesi karşısında, bizim batı Asya’ya, Azerbaycan’a geçebileceğimiz tek yoldur. Biz, Gürcistan, Azerbaycan ve Türkiye olarak bir işbirliği yapma ve her üç ülkenin refahına hizmet edecek projelerle takviye etmek istedik. Gaz ve petrol projesi gibi. Bizim Rusya Federasyonu ile kötü kişi olmamız için bir sebep yoktur. Biz, Rusya’ya ve Gürcistan’a, “Savaşın” demedik. “Durun, yapmayın” dedik. Hadise, Gürcistan idaresinin, yanlış hesap yapması neticesinde kabuk bağlamış bir yarayı kanatmalarıdır.
- Buna küçük bir hadise diyemeyiz, değil mi?
Kesinlikle. Hem Türkiye hem dünya için büyük bir hadisedir. Rusya Federasyonu, sadece Gürcistan’a değil, etrafında kendisinden kopan diğer cumhuriyetlere de gücünü gösteriyor. Diyor ki: “Başkaldırırsanız veya Batı’ya yaklaşırsanız sizin başınıza da bu gelir.” Batı’ya da diyor ki: “Siz benim eski nüfuz sahalarıma girerseniz, bunların başına bu gelir.”
- Çıkış yolu var mı?
Yapabilecekleri çok fazla bir şey yok. Dünyada, işbirliği yapılabilecek bir durum hâsıl olmuşken, dün Batı’dan tamamen kopuk olan bir Rusya, geçen 15 sene zarfında Batı sistemine entegre olmaya yönelmişken; bugün, bu sistemden izole olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir. Burada en büyük tehlike, önümüzdeki zaman içerisinde, gerek Atlantik toplumunun, gerekse Rusya’nın atacağı adımlardır.
Bu meseleyi prestij yarışı haline getirirlerse, Gürcistan meselesi olmaktan çıkarıp, yeniden bir dünya meselesi haline getirirlerse, bu yeni bir Soğuk Savaş’ın başlangıcı olur. Rusya, dünya düzenine isyan ediyor. Çünkü kuvvet kullanmak suretiyle sorun çözmeye kalkmanın yanlışlığını dünya kabul etmiştir. Bunun yerine, Birleşmiş Milletler şartına uyarak sorun çözülmesi gerekir.
- Birleşmiş Milletler görevini yerine getirebiliyor mu sizce?
Hayır. Zaten üzüntüyle söyleyeyim ki İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulmuş dünya düzeninin kurumları, artık işlevlerini geniş çapta yitirmişlerdir. Bunlardan bir tanesi de Birleşmiş Milletler; daha doğrusu Güvenlik Konseyi’dir. Şu olayda, Birleşmiş Milletler’in karar çıkartıp ‘durun’ demesi gerekirdi. Çıkaramıyor. Çünkü Rusya veto ediyor.
“Evrensel hukuk mu, güç mü?” dediğiniz yerde, gücün evrensel hukukun üstüne çıkması gibi bir tehlike ile dünya karşı karşıyadır. Dünya barışı bakımından bunu, fevkalade tehlikeli görüyorum. Bu kurumların yeniden ıslah edilmeleri, yenilerinin kurulmaları zorunludur.
- Rusya’nın izole olmasından ve yeni bir Soğuk Savaş’tan söz ettiniz. Dünya tek kutupluluğu hazmedemedi mi?
Aklın gereği barıştadır. ABD, Avrupa Birliği, Rusya, Çin ve bütün ülkeler için barış, bir nimettir. Önümüzdeki 20 yıl içinde, ABD’nin gücüne, kudretine diğer ülkelerin yetişmesi kolay değil. Avrupa’nın ekonomik gücüne erişmek de kolay değil.
Rusya’nın ve Çin’in daha çok işi var. Rusya, eline geçen parayı kalkınmaya, ama bir kısmını da silahlanmaya ayırmıştır. Elinde hatırı sayılır silahlı gücü var. Ama bu güç, 1970 ve 1980’li yıllardaki Soğuk Savaş zamanındaki gücünden daha azdır. O güç bile iş görmedi. Dünyayı yönetenlerin, aralarındaki sorunları çözerken, kuvvete başvurma şıkkını tercih etmemeleri gerekir.
- ABD’nin Kafkaslara ve Gürcistan’a olan bu ilgisi nereden kaynaklanıyor?
Amerika bir dünya devletidir. Dünya polisi olmasa bile, jandarmasıdır. Sorun nerede meydana gelirse gelsin, onu alakadar eder. Amerika, “Ben dünya devleti değilim” diyerek izolasyonizme gider ve kendi hudutları içine çekilirse; bu, dünya için felaket olur.
Ekonomiyi sürükleyen Amerika’dır. 60 trilyonluk bir dünya ekonomisi var 2008 yılında, bunun 15 trilyonu Amerika, 15’i Avrupa, diğer yarısını da 160 millet paylaşıyor. Kudret işte burada. Çin, bugün savunmaya para harcamıyor. ABD’nin savunmaya harcadığı para, yaklaşık olarak 400 milyar dolar. İngiltere, Rusya ve Çin dâhil, 20 tane kadar ülkenin sarf ettiği para kadar.
- ABD’nin bu gücü sizce böyle devam eder mi?
Önümüzdeki 20 yıl içinde, yanına yeni aktörler gelecektir. AB, daha fazla siyasi nüfuz kazanacaktır. Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya da dünya aktörü olarak meydana gelecektir. Böyle bir dünyanın şartları da bence değişik olacaktır.
- Daha sıcak konulara gelirsek, NATO gemilerinin Karadeniz’e geçmesinin ardından Rusya, bu gemilerin kalması durumda, bundan Türkiye’yi sorumlu tutacağını söyledi. Bu sorumluluk bize neyi getiriyor?
Komşuda yangın olunca, siz de zarar görüyorsunuz. Türkiye öyle bir coğrafyada ki hiç kusuru olmasa da etrafındaki olaylardan zarar görüyor.
Boğazlar, uluslararası bir hadisedir ve Montrö ile tanzim edilmiştir.
Hangi gemilerin Karadeniz’e geçeceği bellidir, ne kadar kalacakları bizim meselemiz değildir. Geçen gemilerin bu şartı bilmeleri lazım. Türkiye, Karadeniz’in bekçiliğini yapamaz. Ancak Boğazlara bakar. Kaç gemi, hangi tonajda, silahlı mı değil mi? Bunu Türkiye denetleyecek.
- Öyleyse Rusya bizi haksız yere mi sorumlu tutuyor?
Bu sorunlardan dolayı hır çıkmaz. Bir-iki gün tartışılır, gider. Gürcistan sorunu, şu veya bu şekilde çözülür. Ama Gürcistan yüzünden dünya karışmamalı, yeniden Soğuk Savaş başlamamalı.
İTİDAL ÇAĞRISI
- “Hır çıkmaz” diyorsunuz, ama Rusya ile olan ticaretimiz durma noktasına geldi. Türkiye, Rusya’yı üzdü mü?
Türkiye, Rusya’yı üzecek bir şey yapmadı. Her iki tarafı da kışkırtmadı. Sükûnet ve itidal tavsiye etti. Türkiye’nin, Rusya’yı incitecek lüzumsuz davranışlardan kaçınması lazım. Bunu yaparken, uluslararası toplumun kurallarından da taviz veremez. Toprak bütünlüğünü savunuyorsak, Rusya’nın da bundan gücenmemesi lazım. Türkiye, şunun ya da bunun yanında olmaktan ziyade, uluslararası toplumun kabul ettiği kuralların yanında olmak durumundadır.
- Rusya, Abhazya ve Osetya’nın bağımsızlığını tanıdı. Toprak bütünlüğü söz konusuysa, bunun geriye dönüşü var mı?
Rusya’nın tanımasıyla bitmiyor. İşte Kıbrıs, işte Kosova. Bunlar BM’ye üye olamıyor. Göreceksiniz, pek çok ülke de bunları tanımayacak. Nitekim, Şanghay Beşlisi’nden Rusya bir şey çıkaramadı. Çin’in barışa ihtiyacı var. Çin, fırsat bu fırsattır deyip, Rusya ile Batı arasındaki sürtünmeyi teşvik etmemelidir.
- Size göre, bu işin sonucu savaşa gider mi? Giderse Türkiye’ye sıçrar mı? Ne öngörüyorsunuz?
Bence gitmez. Savaş, çılgınlıktır. Büyük Atatürk’ün sözü, “Savaş bir millet için hayati olmadığı sürece, cinayettir.” Bugün, hiçbir taraf için hayati değil savaş. Hatta bu işi daha da gerip, savaşın sıcağına değil, soğuğuna da götürmemek lazım.
- Sular durulur mu Kafkaslar’da?
Biraz zamana ihtiyacı var, ama durulur.