Çevre

Su sorununa sarnıç metoduyla çözüm

"2029’a kadar İstanbul büyük depremi bekliyor ve 80 bin bina yıkılarak şehir harabeye dönecek"

12 Aralık 2016 15:11

İklim, küresel ısınma ve fizik alanında yaptığı araştırmalarla tanınan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Kurnaz, "2029’a kadar İstanbul büyük depremi bekliyor ve 80 bin bina yıkılarak şehir harabeye dönecek" dedi. Hükümetin hazırlayacağı yeni teşviklerle büyük üniversitelerin, yatırımcıların ve ticaret merkezlerinin daha güvenli ve su sıkıntısı yaşamayacak Rize gibi liman kentlerine taşınması gerektiğini söyleyen Prof. Kurnaz, "Uzun vadede yaşanacak İstanbul’daki su sıkıntısı için Osmanlı’nın kullandığı metoda geri dönülmeli, su sarnıçları kullanılmalı" diye konuştu.

Levent Kurnaz'ın Habertürk'ten Sami Akbıyık'a verdiği söyleşi şöyle:

- Küresel ısınma nasıl etkiliyor. Daha neler göreceğiz?

Biz ne kadar fazla kömür, petrol ve doğalgaz yakarsak atmosfer o kadar ısınacak ve küresel ısınma tetiklenecek. Bu yerel bir problem değil, tüm dünyayı etkileyen sorun. Özellikle Doğu Akdeniz ve Akdeniz havzasının geneli bu iklim değişikliğinden dünyada en fazla etkilenecek yerlerin neredeyse başında geliyor. Sebebi nüfus yoğunluğu ve kaynakların kısıtlı olması. Bir de iklim değişikliğini katarsak, yakın vadede can sıkıcı sonuçlar doğuracak. Mesela, bir ay hiç yağmur yağmayacak. Sonra bir aylık yağmur, bir günde yağacak ve İstanbul buna hazır değil. Daha geçen yıl Üsküdar’da minibüsler vapurlarla yarışıyor diye dalga geçiliyordu.

- İstanbul’da kuraklık tehlikesi var mı?

İstanbul suyunu birkaç yıl önce etrafındaki barajlardan alıyordu ve o zaman kuraklık tehlikesi yaşıyorduk. Ama artık İstanbul suyunu Istrancalar, Sakarya ve Melen’den alıyor. Bu yüzden İstanbul’un çevresindeki barajlarda suyun azalması veya yağışın azalması kısa vadede önemli değil. Türkiye yakın, orta vadede ciddi kuraklık problemleriyle karşı karşıya kalmayacak. Uzun vadede çok sorun yaşayacağız ve kuraklığı çözebileceğimiz hiçbir yol yok.

- Denizden su arıtsa...

Arıtma tesisleri kurduk diyelim. Kalan tuzu ne yapacağız? Tuzu bıraktığımız bölgede yaşam kalmaz. Önlem olarak su borularından sızan suları önlemeliyiz. Eskiyen altyapının problemleri var. Onların önüne geçmeliyiz. Yağmur suyuyla kanalizasyon aynı yerde birikiyor. Bunu birbirinden ayırmalıyız. Su biterse yağmur suyunu depolayıp kullanabiliriz. Osmanlı bunu yapıyordu. Örneğin, Yerebatan Sarnıcı gibi sistemler kullanmışlardı. Yağmur suları buralarda birikiyor ve su sıkıntısı yaşandığı zaman kullanılıyordu. Sarnıçta biriktirilen sular bahçe sulamasında, tuvalet sularında kullanılabilir.

- Gökdelenler şehir içindeki ısıyı etkiliyor mu?

Hayır, etkilemez ancak bazı cam binalar etkileyebilir. Bu olaylar lokal olaylardır. O bölgeyi daha sıcak yapmaz. Esas önemli olan bir yerde çalışan insanlar için ürettiğiniz ısıdır. Gökdelenler dar alanda çok insanı bir araya getiriyor. Küçük alanda korkunç bir ısı üretilmesine neden oluyoruz. Bu da yakın çevredeki iklimi etkiler. Ancak bir bölgenin tamamının gökdelenlerle çevrili olması ısıyı artırır.

- Peki nüfusu nasıl azaltabiliriz?

Suyu olan, genişleme alanı olan ve kendisini besleyebilen bir alan olmalı. Bu alanlarda okul, hastane, eğlence yerleri ve yaşam alanları kurulmalı. Örneğin; Amerika’daki üniversitelere yeri güzel diye kimse gitmez. Hepsi şehirlerin uzak bölgelerinde. Ama etrafına yaşam alanı kurulmuştur. Bu gibi şeylerin de Türkiye’de yapılması gerekiyor. Devletin bu işe girişip farklı bölgelere teşvikler vermesi gerekir. Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ gibi marka yaratacak üniversiteler İstanbul, Ankara’dan uzak yerlere kurulmalıdır. O zaman öğrenciler okumak için İstanbul’a Ankara’ya akın etmezler. Rize’de Boğaziçi kalitesinde bir okul kurulursa oraya giderler.

- İstanbul depreminde bizi neler bekliyor?

1999’da deprem oldu. 30 sene var dersek 2029. Bunun yarısını geçtik. Önümüzdeki 13 senede İstanbul’u ciddi bir deprem bekliyor. Olur olmaz diyemeyiz ama bekleniyor. Eğer 7.0, 7.3, 7.6 büyüklüğünde bir deprem olursa biz burada yaşayamayız. Depremde 80 bin bina yıkılacak. Bu, İstanbul’un yerle bir olacağı anlamına geliyor. O deprem olduğunda kurtulan insanlar ne olacak? Bunun için devlet yatırımcıları Rize gibi suyu bol ve insanların rahat yaşayabileceği sahil kentlere yönlendirmesi ve teşvik vermesi çözüm olacak.