Star yazarı Ahmet Taşgetiren, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriyeli mültecilerin vatandaşlığa alınmasıyla ilgili yaptığı açıklamalarına değinerek, "Suriye ile böylesine içerden bir konu imiş gibi ilgilenmeye başlarken tam da, 3 milyon küsur Suriyeliyi nüfusumuza katacağımız ve Suriye’nin onlardan boşalacağı bir projemiz mi vardı, yeniden düşünmek lazım" diye yazdı.
Ahmet Taşgetiren'in Star gazetesinin bugünkü (13 Temmuz 2016) nüshasında yayımlanan 'Suriyeliler ve demografik duyarlılık' başlıklı yazısı şöyle:
Türkiye, uzun yıllar Batı Trakya’dan göç edenleri vatandaşlığa almadı. Amaç, Balkanlar’daki Türk - Müslüman nüfusun azalmasını önlemekti.
....
Bulgaristan’ın Jivkov döneminde Türk - Müslüman nüfusa yönelik “arındırma” politikalarına karşı çıktık, Özal döneminde göçlere açık - kapı politikası uygulandı ama, sonunda çözüm, çifte vatandaşlık şeklinde bulundu.
...
PKK-PYD’nin Rojava’da gerek PKK’ya boyun eğmeyen mesela Barzani yanlısı Kürtler’i ve Arapları- Türkmenleri göçe zorlama politikalarına tepki gösterdik.
...
Aynı şekilde Esed güçlerinin, Rusya ile birlikte Sünni Arap ve Türkmen bölgelerine yönelik bombardıman ve yıldırma politikalarını politikalarını tepki ile karşıladık.
...
Türkiye’ye bir rivayete göre 2 milyon 740 bin bir rivayete göre bir milyon fazlasıyla 3 milyon 700 bin Suriyeli göç etti. Bu arada Ürdün ve Lübnan’a da büyük göçler gerçekleşti. 13 milyon civarındaki Suriye nüfusunun 6-7 milyonluk kısmının ülke dışına çıkarıldığı tahmin ediliyor.
Şöyle bir soru soralım:
Acaba Esed, Rusya ile elele daha homojen bir nüfus yapısı oluşturmak için bu savaş ortamını kullanıyor olamaz mı? Homojen, yani mütecanis, yani tek renk bir nüfus yapısı... Acaba hangi renk, hangi tek tiplikte bir nüfus yapısı?
....
Suriye Türkmen Toplumu Lideri Samir Hafez, Kanal 24’te, Ardan Zentürk’e verdiği mülakatta öteden beri İran ve Esed yönetiminin bombardımanlarının nüfus operasyonları halinde geliştiğine dikkat çekiyor: “Şam, Halep gibi sivil alanlar bombalanıyor; şehirler boşaltılıyor, oralara şii nüfus kaydırılıyor” diyor.
...
Şimdi gelelim Suriyelilerin vatandaşlığa kabulü meselesine...
- Önce şunu söyleyeyim: Türkiye, Suriyeli mülteciler konusunda insanlığın yaz akı, “İnsanlık ölmedi” dedirtecek bir sınav verdi. Müslümanlığımızdan gelen Muhacir - Ensar kültür alt yapısı, bütün sosyal problem ihtimallerini en aza indirerek 3 milyonu aşkın mülteciyi bünyemizde barındırmayı başardık. Bir sınavdı, bizden çok daha zengin ülkelerin üstüne almamakta direndiği bir yükü sırtlandık, bize yakışanı yaptık.
- Ama böyle bir nüfus sirkülasyonunun problem doğurmaması mümkün olmaz. Aynı ülkenin içindeki sirkülasyonlarda bile kültür - değer farklılıkları ortaya çıkabiliyor. Kaldı ki, gelenler içinde provokatif misyon taşıyanlar da bulunabilir. Komşu ülkedeki iç savaş, neredeyse Türkiye’nin ana meselelerinden biri haline gelince, Esed, bu nüfus sirkülasyonunu Türkiye’yi sancılandıracak boyutlara taşımayı hesaplamış olabilir.
- Suriyeli göçmenlerin yurtlarından ayrılmışlık problemi var, çocuklarının eğitimi problemi var, ucuz emek deposu gibi kullanılma problemi var, yetişmiş insan unsurunun vasıfsız işlerde karın doyurma mücadelesi verme mecburiyeti yaşaması var, ucuz emek gücü olarak kullanılmalarının, işsiz Türkiye vatandaşlarının işsizliğini derinleştirme problemi var.
- Seçici Türkiye vatandaşlığı söyleminin dünyada yol açacağı çıkar hesabı algısı ve bunun insani boyutu yok etme riski var.
- Aynı şekilde vatandaşlığa kabul edilecek olanlara sağlanacak imkanlarla ilgili kamuoyuna yansıyan bilgiler - doğruyu ne kadar yansıtıyor konusu ayrı- daha şimdiden “ayrıcalık” söylentilerine yol açtı ki, bu da algı yönetiminin sağlıklı işlemediği sonucunu doğuruyor. “Ayrıcalık” söylentilerinin ayrıca, mültecilere karşı derinden akan rezervleri beslediğini not etmek lazım.
Her şey bir yana, 3 milyon küsuru bize, bir o kadarı Ürdün ve Lübnan’a ihraç edilmiş Suriyeli’den sonraki Suriye’nin nasıl bir Suriye olacağı konusu, belki de stratejik açıdan değerlendirilmesi gereken bir durum arz ediyor.
Suriye ile böylesine içerden bir konu imiş gibi ilgilenmeye başlarken tam da, 3 milyon küsur Suriyeliyi nüfusumuza katacağımız ve Suriye’nin onlardan boşalacağı bir projemiz mi vardı, yeniden düşünmek lazım.