Politika

Star yazarı Hüseyin Gülerce: Paralel yapı AKP tek başına iktidara gelmesin diye darbeye bile şapka çıkartır

'Paralel’in amacı; Erdoğan’ı Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne göndermek'

07 Eylül 2015 13:17

Hükümete yakınlığı ile bilinen Star gazetesinde 9 Eylül’den itibaren yazmaya başlayacak olan eski Zaman yazarı Hüseyin Gülerce, Gülen cemaatini işaret ederek, "Bütün korkuları 1 Kasım’da AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesi. Bunu önlemek için de her türlü melaneti, kötülüğü yaparlar. Darbeye bile şapka çıkartırlar" iddiasında bulundu. 

Bir dönem Gülen cemaatinin sözcüsü olarak anılan, ancak 17-25 Aralık operasyonlarının ardından Zaman gazetesinden ayrılan eski Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Hüseyin Gülerce, Gülerce daha önce “kırmızı halı serseler hükümete yakın bir medyada yazmam” demişti.

Gülerce, "Fethullah Gülen’in Erdoğan’ı sevmediğini, 1994 seçimlerinde de desteklemediğini, 2002’de AK Parti tek başına iktidara gelince de bürokrasideki uzantılarının AK Parti’li isimler hakkında dosyalar tuttuğunu" iddia etti.

Star'dan Erdinç Akkoyunlu'ya konuşan (7 Eylül 2015) Gülerce, iddialarını şöyle devam ettirdi:

“10 yıl biriktirildi sonra 17 Aralık’ta düğmeye basıldı, 25 Aralık’ta vurucu hamleyi yaptılar. Bilal Erdoğan’ı evinden almaya kalktılar. 17-25 Aralık,  yolsuzluk kılıfıyla yapılan bir siyasi darbe idi. Erdoğan gitsin, AK Parti bitsin diye bunlar Türkiye’nin ateşe itilmesine göz yumarlar."

Star'da yer alan haberin tam metni şöyle:

Önce CHP’ye destek verdiler, sonra HDP’ye destek verdiler, 1 Kasım’da da AK Parti tek başına gelmesin diye herkes ile ittifak yapacaklar. AK Parti karşısında kimen kazanma şansı varsa o bölgede o partiye çalışacaklar. MHP, CHP ve HDP’ye destek verecekler. Eğer 1 Kasım’da AK Parti tek başına iktidara gelirse bunlar tamamen devlet kadrolarından süpürüleceklerini biliyorlar. Bütün korkuları 1 Kasım’da AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesi. Bunu önlemek için de her türlü melaneti, kötülüğü yaparlar. Darbeye bile şapka çıkartırlar.”

FETÖ’nün bin  kişilik Paralel Yapı kadrosu olduğunu ve bunun yönetici kısmının ise 50’yi ancak bulduğunu anlatan Gülerce, “Yurt dışına çıkanlar Mustafa Özcan, Osman Hilmi Özdil, Zekeriya Öz, Celal Kara... Bunların masum 2 milyon cemaat tabanı ile ne ilgisi var? “ ifadesini kullandı.

Davetini biz önerdik

Türkçe Olimpiyatları’nda Fethullah Gülen’e yönelik ‘dön çağrısının’ kendisi ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın girişimiyle yapıldığını ifade eden Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben  o zaman ‘Başbakan ismen davet etmesin, o konuşmasıyla üslubunu bulacaktır, ismini geçirmesin’ dedim. ‘Olumlu yanıt gelmez ise Başbakan’ın lafı havada kalır. İsmen davet bir de başkalarını rahatsız edebilir’ diye düşündüm. Gülen’in bundan haberi yok. Sayın Başbakan, o bildiğimiz konuşmayı yaptı. İsmini geçirmeden davet etti. Herkes Başbakan’ın güzel bir jest yaptığını söyledi. Birkaç saat sonra Gülen’den görüş geldi; ‘Beni şimdiye kadar kimler davet etmedi. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere kimler...’ Hafife alıcı bir tavır... Bir yandan da Gülen’in soğuk, ‘Nereden çıktı şimdi bu davet? Pişmekte olan aşa su kattı’  anlamında tepkisi var.”

Medyaya baskı algısıyla cephe genişletiyorlar

Gazeteci Yazar Hüseyin Gülerce, Paralel Yapı’nın finansörü Koza-İpek Grubu’na yönelik operasyonu değerlendirdi.  Dünyanın her yerinde teröre destek veren kuruluşlara operasyon yapıldığını vurgulayan Gülerce, Paralel Yapı’nın MGK’da tehlike olarak kabul edildiğine belirterek, şöyle devam etti: “Bunun güçlenmesi için her türlü desteği verenler Paralel Yapı ile birlikte değerlendirilir. Akın İpek’in ifadesiyle kendi grubunun, Paralel Yapı’ya açık desteği var. Başta bu grubun gazete ve televizyonları ile Zaman ve Samanyolu, yapılan operasyonu basın özgürlüğü sahasına çekiyor. Amaçları kamuoyunu etkilemek, algı operasyonlarıyla yönlendirmek, maniple etmek. İpek operasyonuna canhıraş tepki vermelerinin nedeni, çorap söküğü gibi olacakları görmeleridir

Paralel gerçeği gizlenemez

İpek Grubu üzerinden, içine muhalefet partilerini de alan geniş bir cephe kurmak istiyorlar. ‘Medyaya dönük operasyon var, ey uluslararası medya, ABD, AB neredesiniz, Türkiye’de seçimlere giderken medya özgürlüğü yok edilmek üzere, bize yardım edin’ diyorlar...  İnkarı mümkün olmayan bir Paralel Devlet gerçeği var. Bunu örtmek için çırpınıyorlar. Toplum, MİT tırları  hadisesinden beri Paralel Yapı’nın Türkiye’yi dış dünyaya jurnallediğini görüyor. Paralel’in amacı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Uluslararası Ceza Mahkemesine göndermek.”

Fettullah Gülen Yahudi etkisinde

Hüseyin Gülerce, “Gülen, ABD’ye gittiği 1999 Mart’ından beri hizmet hareketi rayından çıktı. ABD’de Yahudi lobisi etkisi altında bir Gülen cemaati var. Organik bağı var mı bilemem. ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry’ye, ‘Türkiye’ye ikaz mektubu yazsın’ diye, Gülen’in okullarındaki idareciler tarafından senatörlerden imza toplandı. Yüz senatörün sekseni imza verdi. ABD’de görülmüş bir şey değil. Bu Senatörler, Yahudi lobisinin oluru olmadan imzayı atmaz. Burada üst akıl var. Erdoğan ve AK Parti ile savaşılmasını istiyor. Buna karşı Gülen’i destekliyorlar. Düne kadar İran karşıtı olsalar da takiyenin kralını yaparlar. Dün kızdıklarını baş tacı ederler, sonra tersi olur. Makyavelist anlayışın günümüzdeki en önemli örneği Paralel Yapı’dır” ifadesini kullandı.

Yahudi lobisi etkisindeler

Zaman Gazetesi’nde Gezi olaylarında da Erdoğan’a hakaret edildiğini anlatan Gülerce, şunları söyledi: “Ben 7 Şubat 2012’den itibaren safımı belli ettim... Savaşı kim başlattı? Artık kesin inancım Fethullah Gülen başlattı. 2012’de açık verdiler. Gezi’de açık verdiler, Yerel Seçimde CHP’yi destekleyerek açık verdiler. En büyük açığı da 17-25 Aralık’ta verdiler. Bu paralel yapının gizliliği, masonlarda bile yok. Dünyada örneği yok bunun. Küresel Hipnoz Hareketi bu.”

Davetten rahatsız oldu

Gazeteci yazar Hüseyin Gülerce, Gülen’in Türkçe Olimpiyatları’nda Türkiye’ye davet edilmesinin ardından yaşananları şöyle anlattı: “Pensilvanya’ya telefon açarak, ‘Efendim, sizin adınızın geçmemesini ben rica ettim Başbakan’dan. İsminizi geçirmemekle ilgili Başbakan’ın tavrı yok’ dedim.  Bir an sustu, bir şey demedi. O sırada Zaman gazetesi ile kalemşorlar, ‘Başbakan bak Hocaefendi’nin ismini bile söylemiyor’ diye tezvirat yapıyorlardı. Gülen, kendisinin davetinden rahatsız oldu. Kendini köşeye sıkışmış gibi hissetti. Meğer Gülen baştan beri Erdoğan’ı sevmiyor. Erdoğan’ın samimi davetine olumlu bir cevap vermiyor. Bu hadiseden sonra vicdanen ‘Erdoğan samimi, Gülen değil’ dedim. Başbakan davet yapıyor, Gülen ise ‘Beni daha önce de davet edenler oldu, dönmem fakirin (benim) bileceği(m) bir şey...’ diyor.  Neden dönmediği şimdilerde daha iyi anlaşılıyor.”