Star yazarı Lütfü Oflaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "AKP bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan diğer maddelerle birlikte TBMM'ye getirmelidir. Vekiller vicdanlarıyla oy kullanacaklardır. Bu anayasa değişiklik teklifi ya 367'yi aşarak kanunlaşacak, ya da 330'un üzerinde kalarak referanduma sunulacaktır. MHP her karara saygılıdır" çıkışıyla yeniden gündeme gelen "Başkanlık sistemi" tartışmalarıyla ilgili olarak "Hal böyleyken milletimizin kutuplaşıp birbirine düşmanlaşması felaketimiz olur. Başkanlık sistemi tartışmasının alevlenip ülkeyi yakabilecek bir yangına dönüşmesi felaketimiz olur. Başkanlık sistemi elbette ki tartışılsın. Ama bu tartışma ülkeyi yakacak kadar alevli olmasın!" dedi.
Lütfü Oflaz'ın "Yap bir tartışma, alevsiz olsun!" başlığıyla yayımlanan (18 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Başkanlık sistemi tartışmaları ateşlendi.
Ateşli şekilde başkanlık sistemine geçilsin mi geçilmesin mi tartışmaları yapılıyor şimdi.
Aslında ülkemizde başkanlık sistemine geçilmesi önerisi ilk defa Necmettin Erbakan’ın Milli Nizam Partisi tarafından yapılmıştı.
1969’da Milli Nizam Partisi’nin programında ‘Yönetimin etkin ve hızlı çalışabilmesi için’ başkanlık sistemine geçilmesi önerisi yer almıştı.
Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesini savunan bir diğer lider de Turgut Özal’dı.
Başkanlık sistemini Turgut Özal gibi savunmasa da Süleyman Demirel de başkanlık sistemine karşı çıkmamıştı.
İhtiyaç duyulması halinde başkanlık sistemine geçilebileceği şeklinde bir görüş açıklamıştı.
Başkanlık sistemi CHP’nin dediği gibi kötü müdür; yoksa AK Parti’nin dediği gibi iyi midir?
Dünyada başkanlık sistemi bazı ülkelerde iyi, bazı ülkelerde kötü neticeler vermiştir.
Bu, başkanlık sisteminin nasıl uygulandığıyla da ilgilidir.
Aslında bu her sistem için geçerlidir.
Mesela İslam, Hazreti Muhammed dönemindeki gibi uygulanırsa, dünyaya adalet, kardeşlik, merhamet, iyilik, paylaşma, dürüstlük hakim olur.
Ama İslam, diyelim ki DEAŞ kafasıyla uygulanırsa dünya cehennem olur.
Örneğin sosyalizm, kitabındaki gibi uygulanırsa eşitliğin, adaletin, kardeşliğin, paylaşmanın geçerli olduğu adil bir düzen kurulur.
Ama sosyalizm, kitabındaki gibi emekçilerin iktidarı olarak değil de bürokratların iktidarı olarak uygulanırsa, faşizm benzeri adi bir düzen kurulur.
Dediğim gibi uygulama önemlidir.
Ne var ki başkaları da önemli olan kurallardır diyebilir.
Kuralları tek başına yeterli görebilir.
Ancak unutulmasın ki kuralları uygulayacak olan da insanlar değil midir?
Nitekim en güzel anayasalar, yasalar uygulayıcıların elinde kötü neticeler verebiliyor.
Dünyada bunun birçok örneği görülüyor.
Dünyada başkanlık sisteminin en başarılı örneği olarak ABD gösterilmektedir.
Ne var ki ABD federatif yapıya sahip eyaletler ülkesidir.
Federatif yapıyı, demokratik özerkliği HDP istiyor.
Fakat Meclis’teki diğer üç parti AK Parti, CHP, MHP böyle bir yapıyı istemiyor.
Bunlar üniter yapının korunmasını istiyor.
Federatif yapı kabul edilmediğine göre, haliyle bizdeki başkanlık sistemi de ABD’ye benzemeyecektir.
AK Parti liderliği Türkiye’ye özgü bir başkanlık sistemi düşünmektedir.
Ancak bu konuda muhalefet partilerinin tavrı da önemlidir.
Bu konuda özellikle MHP’nin tavrına bakılarak, yeni sistemin başkanlık mı, yarı başkanlık mı, partili cumhurbaşkanlığı mı olacağı belirlenecektir.
Bu arada da başkanlık sistemi tartışmaları giderek alevlenmektedir.
Eğer başkanlık sistemi tartışmaları milleti kutuplaştırıp düşmanlaştıracak şekle dönüşürse, bu ülkemiz için çok tehlikeli olacaktır.
Çünkü şu anda Türkiye’nin emperyalistler ve işbirlikçileri başta olmak üzere çok düşmanı vardır.
Türkiye şu anda içte, dışta savaşmaktadır.
Hal böyleyken milletimizin kutuplaşıp birbirine düşmanlaşması felaketimiz olur.
Başkanlık sistemi tartışmasının alevlenip ülkeyi yakabilecek bir yangına dönüşmesi felaketimiz olur.
Başkanlık sistemi elbette ki tartışılsın...
Ama bu tartışma ülkeyi yakacak kadar alevli olmasın!