Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, "İktidarın dış politikayla alakalı 'U' dönüşlerine de hepimiz yorulduk. Hani Ahmet Kaya'nın bir şarkısı var ya 'Bu ne yaman çelişki' derdi. İktidarın dış politikası da maalesef bu ne yaman çelişki sözünden ibaret. Irak'taki harekatta, Libya'daki olan bitenlerde, Birleşik Arap Emirliklerinde olan bitenlerde, Suudi Arabistan'da olan bitenlerde, bütün coğrafyada, Amerika'yla Trump'la olan ilişkimiz, Hollanda'yla ilişkimiz, Almanya ilişkimiz." dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Yalova İl Teşkilatı 8'inci Olağan Kongresi'ne katılmak üzere kente geldi. Yalova halk eğitim merkezi konferans salonunda düzenlenen kongreye Arıkan'ın yanı sıra Genel Başkan yardımcısı Mehmet Fatih Akdağoğlu, İl Başkanı Kemal Polat ve partililer katıldı. Kongrede konuşma yapan Genel Başkan Mahmut Arıkan, Bolu Kartalkaya'da yaşanan faciaya değindi. Ülke olarak acı bir hadise yaşandığını ifade eden Arıkan, "78 canımızı kaybettik. Ben bir kez daha vefat eden kardeşlerimize Cenabıallah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına başsağlığı diliyorum. O gün orada yaşananlar, görüntüler, hepimizi kahretti. Ama sonrasında yaşananlar ise maalesef hepimizi dehşete düşürdü. Niye böyle söylüyorum? Daha yangın sönmeden bir kavga başladı. Yok kabahatli, sensin, yok kabahatli ben değilim, kavgasını yaşadık. En acı olanı neydi? Evvelsi gün bir toplantıda öğrendim. Saat 05.30'da 30'dan fazla insanımızın cenazesi otelin belli bir noktasında toplanmıştı. Sabah 05.30'dan bahsediyorum. Bizler kalktığımızda haberlerde ne gördük? 10 tane insanın vefat ettiği haberiyle uyandık. Ama o saatlerde 30'dan fazla insanın cenazesine ulaşabilmişti. Niye bu kadar cenaze varken 10 tane cenazenin haberi paylaşıldı? Tek bir şey vardı. O gün iktidar partisinin başkentte bir kongresi vardı, katılımlar vardı. O kongrenin o katılımların gölgede kalmaması için cenaze sayısını bizlerden gizlediler maalesef. Ve öğleden sonra 78 tane insanımızın hayatını kaybettiğini maalesef orada görmüş olduk. Bakanlık, valilik, belediye, il özel idaresi adına ne derseniz deyin bu süreçte sınıfta kalmışlardır. Ve hepsi sorumlulardır" diye konuştu.
"İhmal bugünkü iktidar için yönetim şekli oldu"
Felaketin olduğu gün İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın açıklama yaptığını belirten Mahmut Arıkan, "Dedi ki; 'Rahat olun bütün sorunları tespit edeceğiz ve adalet önünde hesap vermelerini sağlayacağız'. Kaç gün istemişti bizden? 10 gün istemişti. Bugün kaçıncı gün? 11'inci gün ve biraz önce ismini zikrettiğim kurumların hiçbirinde üst düzey yönetici ne gözaltına alındı ne de ifade vermeye dahi çağrılmadı. Türkiye ilk defa felaketle karşılaşmıyor. Yangınlar oldu, seller oldu, birçok kez deprem oldu. Hepsinde de topu taca at ve cambaza bak siyasetini takip ettiler. Bugün git yarın gel anlayışı devlette bugün git 10 gün sonra gel sistemine döndü maalesef. Bu felaket Bolu'daki yangın felaketi bize şunu gösterdi; Türkiye'deki sistem yürümez hale geldi artık. 2017'de bir referandum gerçekleştirildi. 2018'den sonra Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçti. Neydi oradaki gaye? Sorunların hızlı bir şekilde çözülebileceği, problemlerin kısa zamanda çözülebileceği vaat edilmişti. Ama biz otel yangınının üzerinden 11 gün geçmesine rağmen hala sorumluları bulamadık. Bilirkişi üzerinde bir polemik yürüyor, savcılar üzerinde bir polemik yürüyor ama vefat eden insanların yakınları halen bu işin müsebbibini bulamamanın acısını çekiyorlar maalesef. İhmal bugünkü iktidar için yönetim şekli oldu" dedi.
"Meclisteki yangın sensörlerinin hassasiyeti sigara nedeniyle düşürülmüş"
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir milletvekilinin odalarda ve Genel Kurul salonunda yangın sensörlerinin çalışmadığını söylediğini belirten SP Lideri Arıkan, "Düşünebiliyor musunuz? Mecliste dahil yangın sensörleri bugün çalışmıyor. Daha acı olan bir şeyi söyleyeyim. Yetkililer yangınların sensörünün çalışmamasının sebebinin sigara dumanından etkilendiği için o sensörlerin gereksiz yere çalıştığını sadece hassasiyetleri düşürdüklerini yangın anında çalışacaklarını ifade ettiler. Eminim Bolu'da yangın olmamış olsaydı ve böyle bir haber çıkmış olsaydı oranın otel müdürü de 'Sensördeki hassasiyetler düşürüldü, sigaradan o sensörler çalışmasın diye bu işe göz yumuyoruz' diyeceklerdi. Meclisteki ihmalkar, davranış, cezalandırılmadıktan sonra oteldeki ihmalkar davranışını cezalandırılmasını beklememiz de zaten söz konusu olmayacaktır." ifadelerini kullandı.
"Bu memlekette yangın tüpünün de sahte olduğunu görmüş olduk"
Hayatın her alanında sahtekarlıkla karşılaşıldığını ifade eden Mahmut Arıkan, "Dövizcilerde bile sahte doların satıldığına şahitlik ettik. Kavanozlarda balın sahte olduğuna şahitlik ettik. Tenekedeki yağın sahte olduğuna şahitlik ettik. Arşivdeki diplomanın sahte olduğuna şahitlik ettik. Vakıfta kesilen faturanın sahte olduğuna şahitlik ettik. Sözlerdeki demokrasi sözlerinin sahte olduğuna şahitlik ettik. Arkadaşlar bu memlekette yangın tüpünün bile sahne olduğunu maalesef görmüş olduk. Netice itibariyle verilen sözlerin tamamının sahte olduğunu Türkiye'mizde görmekteyiz. Allah'ın izniyle Türkiye'deki bu sahtekar döngüye sahtekar düzene Saadet Partisi olarak yapılacak ilk seçimlerde hep beraber son vereceğiz arkadaşlar" dedi.
"Büyük Ortadoğu Projesi, Büyük İsrail projesi tıkır tıkır işliyor"
Filistin konusuna değinen Genel Başkan Arıkan, "Bizim milli görüşlülerin Saadet Partililerin konuşmaları başlarken Gazze mutlaka olması gereken bir durum. Özgür Filistin mutlaka konuşmamız gereken bir konu. Tam 470 gün sonra ateşkes ilan edildi. Ateşkes ilan edilmesine rağmen maalesef büyük komutan Muhammed Dayf'ı dün kaybettik. Silah arkadaşlarıyla beraber kaybettik. Bugün Türkiye'nin dört bir tarafında gıyabi cenaze namazı kılındı. Cenabıallah mekanlarını cennet eylesin inşallah. Ateşkes ilan edildi ama bu süreçte 50 binden fazla insanımızı kaybettik. 100 binden fazla insanımız yaralandı. Ve 1 milyon 500 bin insan bölgeyi, Gazze'deki yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kaldı. Olayın vahametini anlatmak için bunu söylüyorum. Sadece hafriyatı kaldırmak için 20 yıla yakın bir zaman dilimi olduğunu gördük. Fakat 2-3 gündür yine dikkatlerden kaçırılan ve sadece milli görüşlerin dikkat çektiği bir husus var. O da nedir? Amerika'nın yeni başkanı Trump'ın açıklamaları. Ne dedi Trump? 'Gazze'deki insanlar artık Mısır'da ve Ürdün'de yaşamalı, Gazze boşaltılmalı' dedi. Böyle bir cümle karşısında tüm Türkiye'nin ayağa kalkıp 'Ya Trump sana ne oluyor? Gazze'yi insansızlaştıramazsın' demesini beklememize rağmen bizim dışımızda hiç kimse bu konuyu gündeme taşımadı. Plan yürüyor değerli arkadaşlar. Büyük Orta Doğu Projesi planı tıkır tıkır yürüyor maalesef. Büyük İsrail Projesi planı maalesef tıkır tıkır yürüyor. Bunu bozacak tek güç Saadet Partililerdir, Milli Görüşçülerdir. Bunun için omuzlarımızdaki yükün farkında olarak çalışma yapmamız lazım. Akşam başımızı yastığa rahat koyamamamızın sebebi Gazze'deki insanların rahat bir şekilde başını yastığa koyamaması olacak. Trump'a bunu müsaade etmememiz lazım. Bunu yapmasına müdahale etmememiz lazım. Gazeteciler diyor ki 'Mısır ve Ürdün buna karşı çıktı'. Buna müsaade etmeyeceklerini söyledi. Ne diyor Trump? 'Bırakın diyor onlar öyle söylerler ama kabul edenler' açıklamasını yaptı. Daha da enteresan bir şey söyleyeyim. Gazze'de ateşkesin ilan edildiği ilk günlerde Trump bize teşekkür etti. 'Türkiye olmasaydı bu ateşkesi ilan edemezdik' dedi. 'Türkiye olmasaydı' cümlesini bugün daha iyi anlıyoruz ne demek istediğini. Gazze'deki toprakların insansızlaştırma hamlesi bizim onayımız alınmadan yapılacak bir şey değil. İktidarı bir kere daha buradan uyarıyoruz. Siz Gazze'yi insansızlaştırma hamlesi yapacak olursanız Saadet Partisi olarak dimdik karşınızda duracağız ve bu hamlenize müsaadeyi hiçbir şekilde vermeyeceğiz inşallah" dedi.
"İsrail Şam'a 20 kilometre kadar yaklaştı"
Suriye'de 60 yıllık bir Baas rejiminin yıkıldığını hatırlatan Mahmut Arıkan, "Ülke olarak bunun sevincini kısmi anlamda yaşayabiliyoruz. Neden? İsrail aşağıdan Golan Tepeleri'nden aldı geldi. Şam sınırına 20 kilometreye kadar yaklaşmış vaziyette. Ve bu tehlike yine sadece Saadet Partililerin milli görüşleri olarak biz gördük. Biz bunu söylediğimizde iktidara yakın gazeteciler 'Ya oralar boş araziler, İsrail, alsa ne olur, almasa ne olur?' cevabını verme cüretini gösterdiler. Allah'tan korkun. İsrail Şam'a 20 kilometreye kadar yaklaşıyor ve bu kadar olur diyebilen bir iktidarla onun taraftarlarıyla karşı karşıyayız. Gazze'yi insansızlaştıramayacaksınız. Gazze'yi boşaltamayacaksınız, Gazzeliler buna Allah'ın izniyle müsaade etmeyecektir" ifadelerini kullandı.
"İktidarın dış politikası bu ne yaman çelişkiden ibaret"
İktidarın dış politikasını eleştiren Arıkan, "İktidarın dış politikayla alakalı 'U' dönüşlerine de hepimiz yorulduk. Hani Ahmet Kaya'nın bir şarkısı var ya 'Bu ne yaman çelişki' derdi. İktidarın dış politikası da maalesef bu ne yaman çelişki sözünden ibaret. Irak'taki harekatta, Libya'daki olan bitenlerde, Birleşik Arap Emirliklerinde olan bitenlerde, Suudi Arabistan'da olan bitenlerde, bütün coğrafyada, Amerika'yla Trump'la olan ilişkimiz, Hollanda'yla ilişkimiz, Almanya ilişkimiz. Cümle neydi Rahip Brunson için? 'Bu can bu bedende olduğu müddetçe bu rahibi kimse alamaz' cümlesini kullandıktan çok kısa bir süre sonra Rahip Brunson özel uçakla Amerika'ya gitmek durumunda kaldı. Alman gazeteciyi hiçbir şekilde veremeyiz cümlesi Almanya Başbakanı Merkel'in bize randevu vermediği için özel uçakla göndermek zorunda kaldık maalesef. Arkadaşlar çözüm belli. Şahsiyetli dış politikamızı biz hayata geçirmediğimiz müddetçe bu 'U' dönüşlerine mahkum olmak zorunda kalacağız. Yaşı müsaitler hatırlar. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı yapıldığında o dönem merhum Erbakan Hocamız ve merhum Ecevit Amerika'nın ambargosuna maruz kalmıştı. 'Kıbrıs'tan çekilin yoksa Türkiye'ye ambargo uygularız' demişlerdi. Ve merhum Erbakan ne dedi? 'Hodri meydan, biz askerlerimizi çekmiyoruz. Hadi siz ambargo uygulayın' dedi. Amerika restine rest dedi, ambargoyu uyguladı. Türkiye 'Restine karşılık veriyorum. Türkiye'de ne kadar Amerikan üssü varsa hepsine el koyuyorum. Amerikan bayrakları indiriyorum. Türkiye'nin bayraklarını asıyorum' dedi. Kim geri adım atmak zorunda kaldı? Amerika geri adım atmak zorunda kaldı. Şahsiyetli dış politika budur işte. 1996, Saadet Partisi zihniyeti iktidarda, dönemin Başbakanı Erbakan. Bakanlar Kurulu'na bir öneri getirdi. Bizim Filistinli askerimizin olması gerekir. İsrail'in pervasız bir şekilde hareket etmemesi için Mehmetçik'in Filistin'de olması gerekir teklifine Bakanlar Kurulu'nun tamamı onay verdi. Öneri meclise gelmesi gerekiyordu. 15 gün sonra öneri meclise geldi ve o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki siyasi partilerin hepsi Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, HDP, Cumhuriyet Halk Partisi'nin tamamının oy birliğiyle Mehmetçik, Filistin'e gönderildi. Ve İsrail tek bir hamle yapamadı. Şunu demek istiyorum arkadaşlar. Bugün Saadet Partili 9 tane milletvekili mecliste olmasın, Türkiye'nin Gazze bir gündemi olmayacak. İlk gün 7 Ekim'de bu katliam başladı. Saadet Partisi Gazze konusunu gündeme getirdi. En nihayetinde bu taleplerimiz, bu tekliflerimiz karşılıksız kalınca bir milletvekilimizin kalbi dayanamadı, meclis kürsüsünde hakkı haykırırken son nefesini verdi. Hasan Bitmez kardeşimize bir kere daha Cenabıallah'tan rahmet dileyelim" ifadesini kullandı. (DHA)
Tek tıkla Zeugma Müzesi’ni kazı başkanının anlatımıyla gezin |
Günün öne çıkan haberleri...TIKLAYIN - Kılıçlı yemin töreni soruşturmasında MSB kararı açıkladı: 5 teğmen, TSK'dan ihraç edildi TIKLAYIN - Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Avrupa Ligi'ndeki rakipleri belli oldu |