T24- Türkiye sosyalist hareketinin sembol isimlerinden, Yunanistan faşizmine karşı verdiği mücadeleyle bilinen ''Kapetan Kemal'' lakaplı Mihri Belli yaşamını yitirdi.
Uzun bir süredir tedavi gören Türkiye sosyalist hareketinin tanınmış isimlerinden olan Mihri Belli bugün saat 16.00'da uzun süredir tedavi gördüğü evinde hayatını kaybetti. 95 yaşındaki Mihri Belli'nin yaşamı, sosyalizm mücadelesiyle yoğrulmuştu.
Belli'nin bugün İstanbul Göztepe'deki evinde yaşamını yitirdiğini doğrulayan Belli Ailesi, "Sosyalistler onu unutmayacak" dedi.
Belli ve Milli Demokratik Devrim tezi
Mihri Belli, 1916′da Silivri’de dünyaya geldi. Babası Kurtuluş Savaşı yıllarında Trakya Direnişi’ni yönetenlerden Urfalı Mahmut Hayrettin Bey‘dir.
Marksist düşünce ve devrimci eylemle 1936′da iktisat okumaya gittiği Amerika’da tanıştı. Orada gençlik ve işçi hareketlerine katıldı. Bir süre Missisipi’de zenci yarıcılar arasında faaliyet gösterdi.1940′da Türkiye’ye döndü. TKP ile ilişkiye geçti.
Türkiye o yıllarda tek parti (CHP) yönetimi altındaydı. Dünya Savaşının ilk yıllarında Alman zaferlerinin etkisi altında kalan CHP, geleneksel Sovyet dostluğu politikasından ayrılmış sağa kaymış ve kapılarını gerici unsurlara açmıştı. Türkiye’de tek muhalefet partisi yer altındaki Türkiye Komünist Partisi (TKP) idi.
Belli yurda döner dönmez o sıralarda İstanbul il sekreteri olan ilk okul arkadaşı David Nea aracılığı ile illegal Türkiye Komünist Partisi’yle ilişki kurdu. TKP saflarında faaliyet göstermeye başladı. 1942 yılı sonlarında TKP’nin Merkez Komite üyeliğine getirildi.
1943-1944 yıllarında İstanbul üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Ordinaryus Profesör Fritz Neumark‘ın asistanlığını yaptı. Orada İleri Gençler Birliği‘nin kurucu ve örgütleyicilerinden biri oldu. 1944′de İlerici Gençler Birliği koğuşturmasında tutuklandı, iki yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı.
1946′da yurt dışına çıktı. Yunan iç savaşına gerilla olarak katıldı. Demokratik Ordu saflarında tabur komutanlığına kadar yükseldi. Çatışmalarda iki kez yaralandı. Bulgaristan ve Sovyetler Birliği’nde tedavi gördü.
1950′de Türkiye’ye pasaportsuz girmekten ve tabanca bulundurmaktan tutuklandı ve kısa süre hapis yattı.
Serbest bırakıldıktan sonra ertesi yıl, ünlü 1951 TKP tefkifatında tekrar tutuklandı. Yargılandı ve 7 yıl hapis ve iki yıl dört ay mecburî ikamet cezasına mahkum edildi.
Mihri Belli ilk kez 1960 larda legal olarak, kendi adıyla konuşma ve yazma olanağını elde etti. “Türk Solu“ ve “Aydınlık Sosyalist Dergi“ adlı yayın organlarının yayınlanmasına yardımcı oldu. Bu dönemde de konuşma ve yazılarından dolayı iki kez tutuklandı, aylarca hapis yattı.
Mihri Belli bu dönemde ünlü Milli Demokratik Devrim (MDD) tezlerini geliştirdi. Arkadaşlarıyla birlikte kitlesel bir nitelik kazanmaya baþlayan gençlik hareketinin Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi liderleriyle ilişkiye geçti. MDD kısa süre içinde gençlik hareketi içinde belirleyici bir etkinlik sağladı ve Türkiye’de, Avrupa ve Amerika’dan farklı olarak, 68 kuşağı gençlik hareketinin devrimci ve Marksist bir nitelik kazanmasında belirleyici rol oynadı. Belli o yıllardaki siyasal gelişmeleri şöyle değerlendirmişti:
“1960’lı yıllarda inisyatif sola geçmişti. Biz ilerliyorduk, karşımızdaki güçler geriliyordu. Oligarşı gidişin kendisi için kötüye gidiş olduğunu anladı. Teröre baş vurdu. Kendi yasalarını çiğneyerek adam öldürtmeye başladı. Maksat bir faşist darbenin koşullarını hazırlamaktı. Ve 12 Mart faşist darbesi ile bu işi becerdi.
1962 yılında SBKP , merkezi Türkiye’de olan TKP’ye yurtdışında toplanan KP konferanslarına katılmak üzere bir Dış Büro kurulmasını önerdi. Büroyu yönetecek kişiyi de kendisi tayin etti. Bu, 1951 tevkifatı tahkikatı sırasındaki tutumları yüzünden MK’dan çıkarılmış bir isimdi. Verilen cevapta büro kurma önerisinin olumlu karşıladığı ama büro yöneticisinin bir kendimiz tayin edeceğimizi söyledik. Sovyet bürokrasisinin bir organı gibi çalışan yutdışından yayın yapan “Bizim Radyo”’nun Türkiye içindeki TKP yönetimine hakaretler yağdırması bundan sonradır.”
12 Mart 1971 darbesinin ardından yakalanmamak için yurt dışına çıktı. Bir süre Filistin Kurtuluþ örgütü’nün konuğu oldu.. Ardından Türkiye’ye giriş yaptı. Ama birkaç ay sonra tekrar yurtdışına çıkarak Batı Avrupaya geçti. Orada bir süre kalarak “Yurtsever “ dergisinin yayınlanmasına yardımcı oldu. Ecevit’in önderliğindeki CHP’nin en büyük parti olarak çıktığı 1973 seçiminde Türkiye’deydi.
1974 Af Yasasından sonra arkadaşlarıyla birlikte 1975′de Türkiye Emekçi Partisi’ni kurdu. Önceki dönemde, Belli dahil Türkiye’nin sol yazarları, altmışlı yıllarda, Marksist literatürü yasaklayan TCK 142. madde yürürlükte olmasına karşın, kurulu düzeni kuşatan çitleri göğüsleye göğüsleye gerilere itip demokratik hak ve özgürlükler ortamını genişletmişler, bu baskı yasasının artık uygulanamaz hale getirmişlerdi.. Bu yüzden defalarca hapishaneye girmeyi; göze almışlardı. Ama sonunda Türkiye Marksist litratürün en çok pokunduğu ülke durumuna yükselmişti. . Sosyalit literatürün belli başlı yapıtlarının Türkçesi 20 bin olarak basılıyor ve kısa bir zaman sonra ikinci baskı yayınlanıyordu. Sosyalist örgütü yasaklayan 141. madde için de ayni hedefe yönelik bir mücadele yapılamaz mıydı? Belli ve arkadaşları bu düşünceyle TEP’i kurdular. Sonraki gelişmeler aşırı ölçüde iyimser olduklarını gösterdi.
Belli dönemi şöyle anlatıyordu:
“Parti kurulur kurulmaz Sıkıyönetim Mahkemesi savcılığı harekete geçti Program ve tüzükte Kürt sözcüğünün kaldılmasını istedi. Biz reddettik. Onun üzerine dava açtılar. Bu, partinin kapatılmasına varacak bir dava idi. Sıkı yönetim mahkemesı parti kapatamazdı.
Ancak Anayasa mahkemesi buna yetkili idi.; Biz Sıkıyönetim mahkemesi savcılığının sorularını yanıtlamayı ve bizden istenen parti evrakını vermeyi reddettik. Bunun üzerine icra ve iflas kanununun bilmem kaçıncı, hapsen tazyik maddesi uyarınca beni altı ay müddetle hapsettiler.Aradan yıllar geçtikten sonra Anayasa Mahkemesi harekete geçti ve Partiyi Kürtlere eşit hakları savunduğu için TEP’i kapattı.”
1979′da kendisine suikast giriþiminde bulunuldu. Saldırıda ağır yaralandı.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra, 1981 sonlarýna doðru yurt dışına çıktı. Bir süre Ortadoğu’da kaldı. “Faşizme Karşı Birleşik Cephe” nin kuruluşuna katıldı .
Oradan İsveç’e geçti. Tüm bu süreç boyunca Kürt hareketini yakından izledi. 1992′de Türkiye’ye döndü.
1997’de A. Öcalan ile buluşarak Kürt sorunun fedarasyona gidilmeden de üniter devlet çatısı altında eşitlik temeli üzerinde gönüllü birliğin kurulabileceği konusunda; görüş birliğine vardıkları uzun bir görüşme yaptılar. Bu görüşme sonradan kıtap olarak yayınlandı.
1996′da ÖDP, 2002 de de SDP kurucusu oldu. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Emek Barış Demokrasi Bloku – DEHAP listesinde İstanbul 1. bölgeden aday oldu.
2005te 50 yıl önce yaptığı portreler, “Hapisaneden Çizgiler” adı altında sergilendi.
Toplam 11 sene hapis, 18 sene zorunlu sürgün yaşadı.