Odatv İmtiyaz Sahibi Soner Yalçın, tutuklu bulunan Ahmet Şık ile Nedim Şener, Yalçın Küçük ve Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın da aralarında bulunduğu 13 kişi ile birlikte yargılandığı Oda TV davasının karar duruşmasında savunmasını yaptı. Yalçın, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nde yaşamını yitiren MİT Dış Operasyonlar Dairesi Başkanı Kaşif Kozinoğlu hakkında "Bu duruşma salonunda olmayan; yani kendine yapılan kumpasın hesabını soramayacak bir kişi var: MİT Görevlisi Kaşif Kozinoğlu. Silivri zindanında can verdi. Odatv davasına kan bulaştı. Mahkemeniz, bu trajedinin hesabının sorulmasına yardımcı olmalıdır; suç duyurusunda bulunmanızı talep ediyorum. Bize kumpas kuran polisler, savcılar, hakimler, ayrıca cinayetten de yargılanmalıdır" diye konuştu.
"Cemaatin ipliğini pazara çıkaran Ahmet Şık nerede?"
Soner Yalçın'ın savunmasının tam metni şöyle:
"Sayın Başkan
Sayın Üyeler... Sayın Savcı... Ve Sayın,
"Her türlü baskıya rağmen yanımızda duran, adaleti savunan korkusuz avukatlar... O karanlık zorba günlerde... O korkunun toplumu esir aldığı günlerde... O hukuk ile ahlak ilişkinin yok edildiği günlerde... O adaletin olmadığı günlerde... Burada…
"Bugün çoğu firari ve tutuklu FETÖ savcılarına ve hakimlerine şöyle seslendim:
"Gazetecileri yazarları cezaevine atmak, yargılamak hiçbir dönemde hiçbir rejime, iktidara ve mahkemeye onur vermemiştir.
"Düşünceyi; yazıyı, kitabı yargılayanları tarih hiç affetmemiştir.
Düşünce; ne ateşte yakılarak, ne de hapse atılarak yok edilebilmiştir.
"Hiçbir zorba yöntem; bir sesi, bir harfi sonsuza kadar susturamamıştır. Bugün karşınızda sanık sandalyesinde oturan düşüncedir. Oysa, düşünce hiçbir izne tabi tutulamaz. Kaba güç sonsuz değildir. Gerçek yargı tarihin yargısıdır...
"Türkiye’de gerçek anlamda gazetecilik yapmanın büyük tehlikeli sonuçları vardır. Soru soran, arayan, kovalayan gazeteciyi bekleyen maalesef sadece acıdır. Hakikate tutkuyla bağlı, dürüstlüğünden taviz vermeyen gazeteci; bizim ülkemizde ya işsiz bırakılır, ya hapse atılır ya da katledilir. Bu nedenle gerçeğe aşkla bağlı gazeteci; evini, yanardağı Vezüv’ün eteklerine yapmış kişidir.
"Tüm bunlara rağmen mesleki ahlaki değerlere bağlı, taviz vermez cesur gazeteciler hep olmuştur, olacaktır. Çünkü hayatını riske atan gazeteci; kendi dar dünyevi kalıbına sonsuzluğun değerini katar; ölümsüzleşir. Uğur Mumcu gibi… Musa Anter gibi… Hrant Dink gibi… Büyük gazeteciler her zaman en yürekli olanlardır.
Büyük gazeteciler düşüncelerinden dolayı kimseye hesap vermeyenlerdir; bedeli ne olursa olsun… Çünkü, gazeteciliğin tek ölçüsü vardır: Gerçeğe aşkla bağlı kalmak.
"Hakikati kuyumcu terazisinde tartmak. Gazetecinin kendini iktidarlara beğendirme sorumluluğu ve zorunluluğu yoktur. Olamaz. Olursa o ülkede basın özgürlüğünden bahsedilemez.
"Mesleğime hiç inahet etmedim"
"Onurumla girdiğim cezaevinden utançla çıkmaya hiç niyetim yok. Bir insanın onuru varsa her yerde vardır, yoksa hiçbir yerde yoktur. İnsanın kişiliği kritik-zor anlardaki tavrından anlaşılır. Bir gazeteci için en büyük eksiklik direnme gücünden yoksun olmasıdır.
"Nefretin gözleri kör ettiği bu vahşet ortamında; tüm karalamalara, yalanlara, tehditlere, felaketlere; ve mahremiyetimin ayaklar altına alınmasına rağmen; düşüncemi, yazdıklarımı, mesleğimi ve yüreğimin insancıllığını, ne pahasına olursa olsun koruyacağım...
"İnsan kalmakta inat edeceğim. Çünkü; yaşamdaki en yüce sanat, insanın kendisi olarak kalabilmesidir. Zor olan ruhsal esarettir; fiziksel tutsaklık geçicidir.
"İşte... Bu nedenle: Gücü ve hedefinden emin olan; bu uğurda başkalarına acı çektiren dar görüşlü, acımasız insanlara hep karşı çıktım; zulüm gören, acı çeken mazlumun yanında durdum; onun hakkını aradım. Gerçeğini yazdım.
"Bu sebeple hapse atıldım… Kafasıyla değil ağzıyla konuşan bayağılara prim vermedim. Kötü/şeytani niyetin düşmanı oldum. Kitleleri; bilgisiz- cahil bırakan aydınlık düşmanlarıyla kalemimle savaştım. Eğri büğrü yollardan ikiyüzlülükle yürümeyi reddettim. Emniyetli kurulu düzenlerini korumak için, haberi-bilgiyi korkakça gizleyen, yok eden, ve yetmezmiş gibi "iftira atölyesinin" çalışanlarına karşı sertleştim. Bu sebeple hapse atıldım...
"Evet. Gerçeği bulma ve yazma konusunda katı ve acımasız oldum; kimseye taviz vermedim; eğilmedim. Kör bir gücün esiri, uşağı olmayı kabul etmedim. Bilirim ki; irade kişiliğin temel taşıdır; iradesi başkasının elinde- hakimiyetinde olanlar saf değiştirmeyi meslek edinmiş, acınası ahlaksızlardır. Döneklerdir. Ben hiç dönmedim.
"Hep halkı savundum. Onların safında oldum. Bu sebeple hapse atıldım. Mesleğime hiç ihanet etmedim; tutkuyla bağlı kaldım. Gazetecilik; yaşamın anlamı ve biçimi oldu benim için. Gazetecilikten elde ettiğim her türlü başarıyı bir sorumluluk olarak algıladım.
"Türkiye’de hep tehlikeye giren düşünsel özgürlüğü, kendi kişisel refahıma feda etmedim. Yalana yalan; yanlışa yanlış, doğruya doğru demeyi inatla sürdürdüm. Gerçeğin gücüne inandım. Bu sebeple hapse atıldım. Hiçbir savcı ve hakim unutmasın ki: Bir makam; o makamda oturan kişinin yaptığıyla değer kazanır.
Odatv Davası'na kan bulaştı
"Evet Sayın Başkan... FETÖ'nün korku imparatorluğu kurmaya çalıştığı o günlerde burada, sanık sandalyesinde böyle konuştum. FETÖ, Türkiye'yi kasıp kavururken biz sarsılmadan ayakta kalmayı başardık. Partiler, kurumlar, Cumhurbaşkanı, Başbakan kandırılırken biz hakikatin sözcüsü olduk. Biz sadece mesleğimizi değil; insanlık abidesini dimdik ayakta tuttuk.
"Adaleti savunduk... Ahlakı savunduk... Siyasallaşmış yargıyla mücadele ettik. Kanunsuz cezayla mücadele ettik. Burada... Bu duruşma salonlarında... "Kumpasın hesabını soracağız" dedik. Yılmadık. "Çıkarsak yine yazacağız" diye meydan okuduk. Çıktık. Yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz.
"Bizler bunu kan davası için yapmıyoruz; ülkemizin aydınlığı için, halkımızın özgürlüğü için yapıyoruz. İnsanlık haysiyeti vazgeçilmezdir çünkü.
"Fakat...
"Sayın Başkan..."
"6 yıllık zorlu sürecin sonuna geliyoruz. Burada, bu duruşma salonunda olmayan; yani kendine yapılan kumpasın hesabını soramayacak bir kişi var: MİT Görevlisi Kaşif Kozinoğlu. Silivri zindanında can verdi. Odatv Davası'na kan bulaştı.
"Mahkemeniz, bu trajedinin hesabının sorulmasına yardımcı olmalıdır; suç duyurusunda bulunmanızı talep ediyorum. Bize kumpas kuran polisler, savcılar, hakimler, ayrıca cinayetten de yargılanmalıdır. Bu vicdani kararı alınız. Keza...
"Siyasi sorumlular da hesap versin"
"Adalet, doğruluk demektir. Ne kadar "kandırıldık" deseler de dönemin siyasi sorumluları hakkında da suç duyurusunda bulununuz. Adalet olmazsa, hukuk olmaz. Adalet olmazsa, özgürlük olmaz. Adalet olmazsa, demokrasi olmaz. Adaleti çürütmeyecek kararlar almanızı talep ediyorum. Kararınızla, bu kumpasın siyasi sorumlularından da hesap sorulmasına yardımcı olunuz.
"Kararınızla, artık siyasallaşmış yargıya son verileceğinin ışığını gösteriniz. Tarih göstermiştir ki: Tek insan; eğer boyun eğmezse, eğer kararlılığı kırılmazsa sonunda, hemen her sistemden insanlık güçlü çıkar.
"Son sözüm... Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan; eşlerimize, çocuklarımıza, akrabalarımıza, meslektaşlarımıza, dostlarımıza; ve korkmadan duruşmaları takip eden yürekli insanlara teşekkür ederim...
Saygılarımla..."