Hava şartlarının bir gün gibi kısa süreli hava olaylarını ifade ettiğini, iklimin ise hava şartlarının uzun yıllar ortalamalarına dayandığını belirten Kadıoğlu, bu nedenle küresel iklim değişikliğini sorgularken, uzun dönemli değişiklikleri dikkate aldıklarını ifade etti. Kadıoğlu, artık iklim değişikliklerinin yol açacağı olumsuzlukların etkisini en aza indirmenin yollarını aramak gerektiğini dile getirerek, şöyle konuştu: ''İklim değişikliği, olmayan bir şeyi oluşturmuyor. İklim değişikliği mevcut afetleri, mesela meteorolojik afetlerin sayısını, süresini ve şiddetini artırıyor. Daha fazla sel ve kuraklıkla karşılaşıyoruz. Daha fazla yıldırım düşüyor. Özetle, iklim değişikliği bunların şiddetini artıran bir problemdir. Meteorolojik afetler, son 50 yılda sayı bakımından 3 kat artmış durumda. Meteorolojik afetlerden dolayı ekonomik kayıplar 9 kat artmış. Meteorolojik afetlerdeki artıştan dolayı sigorta kayıpları da 15 kat yükselmiş. Bu oranlar giderek artış gösterecek. Giderek daha fazla selle ve kuraklıkla karşılaşacağız. Daha fazla orman yangını ve böceklenme olacak. Örneğin, sıcaklıklarla beraber kene gibi böcek türlerinde de artış oluyor. Sivrisineklerin taşıdığı vektörel hastalıklarla eskiye oranla daha fazla karşı karşıya kalacağız.''
Prof. Dr. Kadıoğlu, bu nedenle, dünyanın birçok ülkesinde meteorolojik afetlerin de zorunlu sigorta kapsamına alınmaya başlandığına dikkati çekerek, Türkiye'de de konuyla ilgili olarak bir kanun tasarısının TBMM'de beklediğini vurguladı.
''En tehlikeli afet kuraklık"
Kadıoğlu, dünya üzerinde 31 doğal afet bulunduğunu ve bunların 28'inin meteorolojiyle ilgili olduğuna işaret ederek, bütün doğal afetler içerisinde en tehlikesinin ise kuraklık olduğunu söyledi.
Kuraklığın, dere içindeki balıktan havada uçan kuşa kadar bütün canlıları çok yakından etkilediğini belirten Kadıoğlu, ''Kuraklıkla mücadele etmesi çok zordur. Kuraklık sosyo-ekonomik etkileri, kalıcılığı ve çözüm bulmadaki zorluk nedeniyle dünyadaki en tehlikeli doğal afet olarak kabul edilmektedir'' dedi.
Kadıoğlu, birkaç yıl önce ülke genelinde yaşanan kuraklığın İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde suların kesilmesine yol açması üzerine, herkesin küresel iklim değişikliği hakkındaki konuşmalara kulak kesilmeye başladığını dile getirerek, bu yıl ise barajların dolmasıyla konunun gündemden düşmüş gibi göründüğünü anlattı.
Geçen yıllarda yaşanılan kuraklığın ilerleyen yıllarda yeniden etkili olabileceğine dikkati çeken Kadıoğlu, bu nedenle geçmişte yaşananlardan ders çıkarılması ve ona göre önlem alınması gerektiğini ifade etti.
Kadıoğlu, Türkiye'de yoğunlaşan nüfus ve sanayi, iklim değişimi, kuraklık, kirlilik ve su havzalarındaki yapılaşma nedeniyle su kalitesi, arz ve talebinin sürekli değiştiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Ülkemizde kuraklık, geçmişte olduğu gibi gelecekte de büyük problemlere neden olabilecek. Bunun için yerel yönetimler su bütçelerini hazırlamalı, kuraklığı meteorolojik, hidrolojik, tarımsal ve sosyo-ekonomik yönü ile izlemeli ve gerektiğinde erken uyarı ile su tasarrufu gibi önlemlerin gecikmeden yürürlüğe girmesini sağlamalı. Bunun için de vatandaşların, ulusal ve yerel yönetimlerin, kurum ve kuruluşların kuraklık nedeniyle ortaya çıkabilecek problem ve etkilerinin zararlarını azaltmak için atılması gereken adımları tanımlayan 'Kuraklıkla mücadele planları' hazırlayıp uygulanmalı.''
Rapora göre, yenidoğan ve çocuk ilaçlarının yokluğundan, Afrika başta olmak üzere aileler, yetişkin ilaçlarının dozlarını azaltarak çocuklarına verme yoluna gidiyor. Uzmanlar, bu uygulamanın her zaman doğru sonuç vermeyeceğini belirtirken, yetişkin ilaçlarının birçoğunun çocuklar üzerindeki etkilerine yönelik araştırma yapılmadan piyasada yer aldığı uyarısında da bulunuyorlar.
Tabletler tercih edilmeli
DSÖ ayrıca, çocuklara yönelik ilaçların saklama, paketleme ve kargo masrafları ile ulaşım esnasındaki olası hasarlar göz önünde bulundurularak hazırlanmasını, bu doğrultuda daha pahalı olan sıvı formüller yerine tabletlerin tercih edilmesini talep ediyor.
Çocuklara yönelik ilaçlar konusuna 2007 yılında da vurgu yapan DSÖ, yıl boyunca dünya çapında önemli ölçüde ses getiren ''İlaçları Çocuk Boyutlarında Yapın'' kampanyası kapsamında çok sayıda etkinlik düzenlemişti. UNICEF ise halen 150 ülkede aktif faaliyet gösteriyor ve en kapsamlı aşı kampanyalarını yürütüyor. AA