Yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun hiçbir yerde gösterime girmeyen “Bağlılık-Aslı” filminin Oscar’da (92. Akademi Ödülleri) Türkiye’yi temsil edecek film olarak seçilmesi tartışmaları beraberinde getirdi. Tepkilerin kaynağı Sanatsal Etkinlikler Komisyonu'nun 11 film arasında yaptığı değerlendirme sonucunda belirlenen ‘Bağlılık-Aslı’ filimin festivallerde gösterilememiş ya da vizyona girmemiş olması. Sinema Eleştirmeni Şenay Aydemir ve Uğur Vardan yaşananları değerlendirdi. Konuya dair tartışmanın filmin sinemasal niteliklerine dair olmadığını altını çizen eleştirmenler, “Bağlılık-Aslı”nın seçiliş biçimine ve komisyonun işleyişine dikkati çekti.
"Film seçme özgürlüğü olduğunu sanmıyorum"
Evrensel'den İsmail Afacan'ın haberine göre Sanatsal Etkinlikler Komisyonu'nunda on yıllardır film üretmeyen ama geçmişte yediklerinin rantını yemeye devam eden bir grup insanın kurduğu çeşitli yapıların da temsil edildiğini kaydeden Şenay Aydemir şunları söyledi:
"Hayatta bazı şeylerin, temayülleri, kuralları vardır. Bunlara uygun olanları önünüze koyar, en iyi olanı seçersiniz. Türkiye'nin bu yıl Oscar aday adayını belirleme süreci ise şöyle işledi. Önce film seçildi, sonra onun temayülleri yerine getiriliyor. Semih Kaplanoğlu'nun "Bağlılık Aslı" filminin çekildiğini bile sektördeki sınırlı sayıda insan dışında kimse bilmiyordu. Filmden bir kare, afiş, fragman bile gören yoktu. Yani ne ulusal/ uluslararası festivallerde görücüye çıkıp 'iyi' bir film olduğu konusunda ortak bir fikir oluşmuştu ne de film hakkında bir fikir sahibiydik. Bütün bunlar filmin seçiminin ardından hayata geçiriliyor. Filmden materyaller paylaşılıyor, vizyona giriş tarihi ilan ediliyor vs.
Türkiye'nin Oscar'a aday adayı olacak filmini seçen ve 'sinema örgütleri temsilcilerinden oluşan' kurulun sorunlu yapısına bir iki cümle ile dikkat çekmek lazım. Açıkçası, on yıllardır herhangi bir film üretmeyen ama geçmişte ürettiklerinin rantını yemeye devam eden bir grup insanın kurduğu çeşitli yapılar da bu kurulda temsil ediliyor. Kültür Bakanlığı ile ortak etkinlikler düzenleyip 'gelir' elde etmek dışında bir faaliyetleri olmayan bu yapıların temsilcilerinin bakanlığın işaret ettiği birisi dışında film seçme özgürlüğü olduğunu sanmıyorum. “Bağlılık Aslı” isterse bir başyapıt olsun, böylesi bir emrivaki ile seçilmiş olduğu için “Saray’ın işaret ettiği, seçtirdiği film” olma lekesini üzerinden atamayacak. Bir yönetmen kendini neden böyle bir duruma bile isteye sokar ki?"
"Yönetmen niye böyle ‘hızlı’ bir yolu seçti?"
"Bu tartışmada derdin ‘Bağlılık-Aslı’nın sinemasal kalitesi olmadığı kesin. Zaten filmi, seçici kuruldakilerin dışında kimsenin izlediğini sanmıyorum. Başvuruda bulunan 11 filmin de bir kısmını izlemedik, izlenmedi. Dolayısıyla ‘Neden bu film seçildi?’ sorusunu insanlar farklı düzlemden bakarak sormaya, meseleyi deşmeye çalışıyor. Bakılan o farklı düzlem de aday filmin seçimi öncesinde ve seçimin netleştiğinin açıklanmasına kadar ne ‘Bağlılık-Aslı’nın konusunun bilindiği, ne de bir fragmanına rastlanıldığı. Bu bir mesele midir? Meseledir ki tartışmanın hemen ardından filmin sahipleri, içinde fragmanının da bulunduğu bir bülten hazırlayıp apar topar basına servis ettiler. Tabii ki bütün bu tartışmaların özünde ‘Bağlılık-Aslı’nın yönetmeni Semih Kaplanoğlu’nun ideolojik durumunun ve iktidarla olan ilişkisinin olduğu aşikâr. Başvuruda bulunan kimi filmlerde de vizyona girmeme, konunun bilinmezliği, fragmanının izlenmemişliği gibi durumlar vardı, onlardan biri seçilse bu türden ideolojik eksenli bir problem yaşanacak mıydı tartışılır.
Bense kendi adıma şunu söylemek istiyorum: Filmlerinde adeta dervişvari, bilge, sabırlı karakterler eşliğinde ilahi, ulvi, idealize bir dünyaya varmanın derdi, tasası üzerine öyküler anlatmaya çalışan bir yönetmen niye böyle ‘hızlı’ bir yolu seçti ve bu tür tartışmalara mahal verdi. Elbette istediği gibi davranır ama keşke ‘Bağlılık-Aslı’ vizyona çıksa, daha çok insan tarafından izlense, hakkında daha çok bilgi sahibi olsak ve karar böyle verilseydi bu tartışmalar yaşanmayacaktı diye düşünüyorum."
"Ana akım sinemasını yerle bir etmeye devam edin"
New York'ta Beş Minare, Gecenin Kanatları ve Güneşi Gördüm filmlerinin yönetmenliğini yapan Mahsun Kırmızıgül de Twitter'da seçici kurul üyeleri hakkında açıklamalar yaptı. Kırmızıgül şunları söyledi:
"Oskar seçimlerinde neresinden bakarsanız bakın tam bir rezalet yaşanıyor. 16 kurul üyesinin ezici çoğunluğu bağımsız sinemacı. Kültür bakanlığına en büyük katkıyı sağlayan ana akım sinemasını yerle bir etmeye devam edin.
Bu arada bu ülkede herkes kendi çabası ile büyük risklere girerek bağımsız filmler yapıyor. İnsanların emeğine saygı göstermeli, hak yenmemeli. Ayrıca bir filmin sanat filmi olup olmadığını ise zaman belirler."