Eğitim

“Sınav odaklı eğitim sistemi kaygıyı artırıyor”

İSTANBUL, (DHA) - ULUSLARARASI Eğitim Araştırma Programı’nın (PISA) araştırmasına göre Türkiye’de 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin yüzde 28

10 Ekim 2017 16:32

İSTANBUL, (DHA) - ULUSLARARASI Eğitim Araştırma Programı’nın (PISA) araştırmasına göre Türkiye’de 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin yüzde 28.6’sı hayatından hiç memnun değil. Bu oran yüzde 11.8’lik OECD ortalamasının neredeyse üç katı. Türkiye’deki öğrencilerin kaygı ortalaması da hayli yüksek. ‘Sınava iyi hazırlanmasına rağmen çok kaygı duyduğunu’ söyleyen öğrenci oranı yüzde 58.8 olurken, yüzde 56’sı da ‘ders çalışırken stres yaşadığını’ belirtiyor. Kaygılı olmanın başarıyı düşüren etmenlerden biri olduğunu söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Şirin Karadeniz, \"Gençler hata yapmaktan korktukları için kaygı düzeyi yükseliyor\" dedi.

PISA’nın Nisan 2017’de açıkladığı “Öğrenci Refahı” temalı rapor için 72 ülkede 540 bin öğrencinin okul performansları, arkadaşları ve öğretmenleri ile ilişkileri, okul dışında nasıl zaman geçirdikleri ve aile ortamları mercek altına alındı. Araştırmaya göre ‘Yaşam Memnuniyeti’ sıralamasında Türkiye, 10 üzerinden 6.12 puanla son sırada. Türkiye’de 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin 28.6’sı hayatından hiç memnun değil. Hayatından çok memnun olduğunu söyleyen öğrenci oranı ise yüzde 26.3 ile yüzde 34\'lük OECD ortalamasının gerisinde. Türkiye’deki öğrencilerin kaygı ortalaması da hayli yüksek. ‘Sınava iyi hazırlanmasına rağmen çok kaygı duyduğunu’ söyleyen öğrenci oranı 58.8 olurken, yüzde 56 ‘ders çalışırken stres yaşadığını’ belirtiyor. Türkiye bu oranlarla İtalya’nın ardından öğrencilerin ders çalışırken en fazla kaygı duyduğu ikinci ülke oldu. Türkiye\'de ‘Bir ayda birkaç kez herhangi bir zorbalığa maruz kaldığını’ söyleyen öğrenci oranı ise yüzde 18. Bu oran ise OECD ortalamasının altında.

PISA’nın sonuçlarının yaşam doyumuna odaklandığı ve buna ilişkin karşılaştırmalar yaptığını belirten Prof. Dr. Şirin Karadeniz, çocukların okul performanslarının yüksek olduğu noktada yaşam doyumunun da yüksek olduğu sonucuna varıldığını ifade etti.

Prof. Dr. Karadeniz, çocuklarda kaygı yüksek olursa performansın düştüğünü belirterek, “Kaygılı olmak çocuğun başarısını düşüren etmenlerden biri. Gençler hata yapmaktan korktukları için kaygı düzeyi yükseliyor. Sınav odaklı bir eğitim sisteminden dolayı çocukların kaygı seviyesi yüksek. Bu sınavlar hayatlarını etkileyecek sınavlar, bu yüzden çocukların da kaygı düzeyleri yükselecektir. Bu durum bize rehber öğretmeninin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. PISA’nın raporunda zaten yüksek düzeyde kaygısı olanların tespit edilmesi ve bunlar için çözümler geliştirilmesi gerektiği söyleniyor. Biz çocukları akademik olarak yönlendiriyoruz” dedi.

Çözümün okullardaki rehberlik faaliyetlerinin daha etkin kullanılmasında olduğunu belirten Prof. Dr. Karadeniz, ilk olarak kaygıyı nasıl yöneteceklerinin çocuklara öğretilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

“İNTERNETİ FAZLA KULLANANLAR OKULDA YALNIZ HİSSEDİYOR”

Çocukların teknolojiyi doğru kullanamadığını ifade eden Karadeniz, “Teknolojiyi çocuklara veriyoruz ama nasıl kullanacaklarını göstermiyoruz. Bunun adı dijital vatandaşlık. Çocuklarımıza sosyal medya hukukunu öğretmemiz gerek, bunun eğitimi maalesef verilmiyor” diye konuştu

İnternet ve teknolojinin obeziteyi tetiklediğini ve çocukların bu konuda mutlaka eğitilmesi gerektiğine vurgu yapan Karadeniz, “Ailenin bu noktada çok büyük önemi var. Ailelerin çocuklarıyla doğru iletişim kurması çok önemli. Sadece oturup sohbet etmesi hatta akşam yemeğini yemesi bile çocuğun motivasyonunu, başarısını ve yaşam doyumunu arttırıyor” dedi.

“AİLELER HOBİ GELİŞTİRMEYE ÖNEM VERMELİ”

Türkiye’nin PISA test sonuçlarında OECD ülkeleri arasında düşük puana sahip olmasının arkasında ‘iyi bir okula girebilme’ yarışının olduğunu belirten BAU Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı ise tablonun oldukça endişe verici olduğunu söyledi. Narlı, boşanma ve ekonomik kriz gibi etkenler ve aile içi sorunların öğrencilerin okul başarısını nasıl etkilediğinin araştırılması gerektiğine dikkat çekti.

Türkiye’de halen kadınların eğitim düzeyinin gereken seviyede olmaması, aile içi şiddetin kadının statüsünü zedelemesi gibi faktörlerin de çocukların okul başarısını olumsuz etkilediğine vurgu yapan Prof. Dr. Nilüfer Narlı “Türkiye’de sanat ve sportif aktivitelere ilgi son derece düşük. Bu durumun nedenlerinden birisi ekonomik imkansızlıklar ve ailelerin hobi geliştirmeye yeterince önem vermemesi. Ayrıca sosyal politikaların bu alanlarda yetersiz olduğu görülüyor” dedi.

(FOTOĞRAF)