Kültür-Sanat

Shakespeare ile hayali söyleşi

Tarihin en ünlü isimleriyle iki çift laf etme şansınız olsaydı, onlara ne sorardınız? 'Hayali Söyleşiler' işte bu soruya yanıt arayan hem hayali hem gerçekçi kitaplar

05 Ekim 2012 01:25

Günümüze, hatta günlük hayatımıza şekil veren, tanıdığımız ya da tanıdığımızı sandığımız pek çok ismi acaba gerçekten tanıyor muyuz? Eğer bize bir şans verilseydi ve artık aramızda olmayan bu isimlerle sohbet imkanı bulsaydık, onlara neler sorar, nasıl yanıtlar alırdık? İşte bu sorulardan yola çıkarak hazırlanan Hayali Söyleşiler, dünyaya şekil veren bu kişileri daha yakından tanımamızı sağlamayı amaçlıyor. Hayali söyleşiler serisinin üçüncü konuğu, kaleme aldığı tiyatro oyunları ve soneleriyle yüzyıllardır herkesi etkilemiş olan Shakespeare.

Serinin konukları olan Freud, Picasso, Einstein ve Shakespeare, hayatlarına ve onlara dair gerçeklere dayanılarak hazırlanan cevaplarla kendilerini anlatıyorlar.

Hayali Söyleşiler serisinin üçüncü konuğu, kaleme aldığı tiyatro oyunları ve soneleriyle yüzyıllardır herkesi etkilemiş olan Shakespeare. Stanley Wells’in kurguladığı bu söyleşide, karşımızda gösterişten uzak, işlerini önemseyen fakat kendini fazla ciddiye almayan biri var. Her ne kadar birlikte pek vakit geçiremeseler de, ömrünün sonuna dek sevip koruduğu bir aileye babalık yapmış; iş hayatında hem tatlı hem acı rekabeti tatmış, çalıştığı oyuncularla sıkı dostluklar kurmuş bir adamın samimi sesini duyuyoruz bu kitapta.

Aşık Shakespeare adlı filmde Shakespeare’i canlandıran ünlü aktör Joseph Fiennes’in yazdığı Önsöz’de belirttiği gibi, Shakespeare tıpkı “sokaktaki adam” gibi olduğu için bunca zamandır bizi etkilemeyi sürdürüyor. Ancak günümüzdeki ünü kendisinin bile hayal edemeyeceği boyutlara ulaşan “sokaktaki adam”ın oyunlarına ve sonelerine, akla gelebilecek her konuda başvuruluyor, yazdıkları bugün bile hararetle tartışılıyor, filmlere, kitaplara konu olmaya ve yeniden uyarlanmaya devam ediyor.

Kitabın Giriş bölümünde, Shakespeare’e duyulan hayranlığın, eğer yaşasaydı, oyun yazarını bile şaşırtacak ölçüde fazla olmasından ve bunun olası sebeplerinden bahsediyor Wells. Ardından, kitapta karşımıza çıkacak olan Shakespeare’i, konuşacağı dilden tutun da kişisel özelliklerine kadar, nasıl kurguladığını anlatıyor.

Söyleşi, İngiltere’nin Stanford-upon-Avon şehrinde, şair ve oyun yazarının doğduğu evin yanındaki binada başlıyor. İşte bu noktadan sonra Shakespeare’in okul yılları, aile yaşamı, oyunları, oyuncu arkadaşları, patronları, Christopher Marlowe ile Ben Jonson gibi dost ve rakipleri, oyunlarının sergilendiği Globe Tiyatrosu, şiir ve düzyazı hakkındaki düşünceleri dahil pek çok konuda hararetli bir sohbete tanıklık ediyoruz.