Şeyma Subaşı, sevgilisi Acun Ilıcalı ile ilgili birliktelikleri ve haklarında çıkan dedikodulara ilişkin ilk kez konuştu. Subaşı, çıkan dedikodularla ilgili olarak “Etkilenmiyorum. Sadece kızıma ve aileme yazılanlardan dolayı çok üzüldüm. Çünkü çok iftira oldu. Bunu söylememem gerekiyor ama söyleyeceğim. Annemle babam bugüne kadar benden 1 lira bile istemedi. Ablam da öyle. Daha geçenlerde ablama doğum gününde bir çanta aldım. Ağladı, 'İnanmıyorum' diye. Duygu sömürüsü yapmak istemiyorum ama dışarıdan neler neler düşünülüyor” dedi.
Hürriyet gazetesinin bugünkü (26 Haziran 2017) nüshasında yayınlanan, Onur Baştürk’ün Şeyma Subaşı ile gerçekleştirdiği söyleşi şöyle:
* Hakkındaki olumsuz yorumlara, hakaretlere nasıl katlanıyorsun?
- Bence onlar ne biliyor musun? İki elin parmağını geçmeyen kişiler. Aynı şeyleri döndürüp duruyorlar. Her insanın çok üzüldüğü zaman cinnet geçirdiği bir nokta oluyor. Benim de oldu tabii.
* Bu yorumlar ilk başladığında ne hissediyordun? Şimdi ne hissediyorsun?
- Annem hep şöyle derdi: “Her yıl bir yıl önceki aklını beğenmeyeceksin kızım.” Ben bazen şöyle diyorum kendime: “İki hafta önceki aklımı bile beğenmiyorum!” Hepimiz habire yeni bir tecrübe ediniyoruz. Şimdiki aklımla 19 yaşında olsam yine şu an durduğum gibi dururdum. Artık her şeyi o kadar net ve açık görüyorum ki... “Zoom out” olarak olaya bakıyorum. Onların bana yazdığı kötü söz ya da beddua benim şu an seninle konuşmamı engelliyor mu? Acun’la birlikteliğimi engelliyor mu? Benim kızıma bir şey yapıyor mu? Ya da benim alacağım çantama? Ne oluyor yani? Bu kadar negatiflikle hiç tanımadıkları birine dolarak kendilerine zarar veriyorlar. Beni tanıyanlar benden hiç nefret etmedi şimdiye kadar. O yüzden o yorumları yapanlara bir set çektim. Etkilenmiyorum. Sadece kızıma ve aileme yazılanlardan dolayı çok üzüldüm. Çünkü çok iftira oldu. Bunu söylememem gerekiyor ama söyleyeceğim. Annemle babam bugüne kadar benden 1 lira bile istemedi. Ablam da öyle. Daha geçenlerde ablama doğum gününde bir çanta aldım. Ağladı, “İnanmıyorum” diye. Duygu sömürüsü yapmak istemiyorum ama dışarıdan neler neler düşünülüyor.
* Ailen Acun’la olan ilişkini başından itibaren destekledi mi?
- İlk 1.5 sene bir şey bilmiyorlardı. Babam olay patlayınca gazeteden öğrendi! Ya zaten en başından anlatsam kitap olur... Acun o kadar cesaretli, vicdanlı ve iyi şeyleri içinde barındıran biri ki, zamanı geldi aileme “Şeyma’yı ben istediğim için etkiledim, etkilemeye çalıştım” dedi.
* Ailen öğrenince ne yaptı?
- Hep yanımdalardı. Yani, babam ne yapacaktı bana? Dövecek miydi? Dövse ne olacak? Beni ret mi edecek? Kızıyım, canıyım, kanıyım. Ne yapabilir? Acun ve ablam, babam öğrendikten sonra onunla konuştular. Babamı şey bir kıvama getirdik ve biz devam ettik.
Bu sosyallikle namaz kılamıyorum
* İlişkinizde kaçıncı yılı doldurdunuz?
- 8! Şu an 26 yaşındayım. Muhteşem bir şey yaşadık, büyük aşktı, kitaplara yazılır demiyorum. Ha aşk olarak tabii ki öyle ama çok şeye katlandım. Acun da öyle.
* “Ben artık devam edemeyeceğim, yeter” dediğin hiç olmadı mı?
- Sence kaç kere dedim? Her hafta diyordum! Ama insanlara pek fazla ağlamadım.
* Hep içinde tuttun?
- Evet. Gece yatakta çok ağladım. Namaz kılarken çok ağladım. Şu an tabii bu sosyallikte kılamıyorum. Allah affetsin diyelim, içimizi biliyor... Hayatta hiçbir zaman “Şu olsun” diye dua etmedim. “Hayırlısıyla” dedim hep. İçten söylüyorum. Yemin ederim. Hayırlısı neyse o olsun dedim. Değilse ben artık başka yola gideyim, onlar mutlu olsun...
Acun benden 2 yaş küçük!
* Şunu merak ediyorum: O yaşta güçlü adam figürü de etkilemiş olabilir mi seni? Aşk dışında bu güç de başını döndürmüş olabilir mi?
- Off! Gözüm böyle böyle döndü... (Abartılı mimikler yapıyor) 18-19 yaşında özellikle. Ben “Acun Firarda” programıyla büyüdüm. Gezmeyi bu kadar sevmemin bir nedeni de o programdır. Zaten Acun diyor ki, “Sana devrettim artık gezmeyi”. Ben galiba o dönem Acun Ilıcalı’nın da hayranıydım. Çünkü çok samimi, çok sempatik ve dürüst. Bana öyle geliyordu. Komik de...
* İlk tanışmanız nasıldı?
- Ya çok özel ya... Ama güzeldi. Bizi şimdi görenler, “Siz olmuşsunuz” diyorlar. Arkadaşız çok. Aynı mimikle, bakışmayla anlaşıyoruz. Başka bir şeydeyiz artık. Mıç mıç olduğumuz da oluyor ama öyle görüntü pek vermeyiz. En fazla yan yana oturur, el ele tutuşuruz. Diğer türlü bence iyi gözükmüyor. Ya da Acun’la büyüdüğüm için onun şeyi bana da geçmiş olabilir. (Gülüyor) Biz zaten kendimize elma diyoruz. Kes yarıya, birleşiyoruz. “Ruh ikizim” der bana Acun zaten.
* Yaş farkına takılmıyorsun...
- Yaş maş hiç önemli değil. Aramızda 21 yaş var ama Acun benden 2 yaş küçük, öyle söyleyeyim. (Gülüyor) “Bırak şu Pollyanna’lığı, çocukluğu” dediğim çok oluyor. Çok saf. Kötü anlamda demiyorum. İyi niyetli diyeyim.
Genç anne olduğum için kızımı kendi haline bırakıyorum
* Çocuk planınız var mıydı?
- Yok, öyle plan bir yoktu.
* Genç yaşta anne olmak nasıl bir his?
- 23 yaşında anne oldum. Benim jenerasyonumda büyük cesaret. Şu an hamile kalmaktan daha çok korkuyorum. O zaman cesaretliymişim. Bir de normal doğum yaptım. Doğumda Acun yoktu. Ben annemle Miami’de evdeydim. Annem örgü örüyordu. Acun’la telefonla konuşup kapattık. O da PlayStation oynadıktan sonra uyumuş. Aramızda 6-7 saat fark var. Tuvalete gittim ve “Anne ben galiba doğuruyorum” diye seslendim. Sonra teyzeme telefon açtım. Teyzem de Miami’ye 45 dakika uzaklıkta. Hemen gelip bizi aldı. Gece 03.00 gibi mesaj attım Acun’a, “Doğuruyorum” diye. O kadar kolay bir doğum yaptım ki... Ertesi gün Acun geldi Esat’la. Hiçbir şey olmamış gibi karşıladım onları, saçım başım toplanmış olarak. Çabuk toparlamıştım.
* Kızın Melisa’yı nasıl yetiştiriyorsun?
- Rahat bir anneyim. Diyelim ki Melisa yere düşüyor. “Melisa hadi kalk ağlama” diyorum. Kalkıyor, “Tamam” diyor. Yemek veriyorum, yemiyor mesela. “Tamam” diyorum, “Yeme”. Sonra acıkınca gelip kendisi yiyor. Galiba genç anne olduğum için ekstra üzerine düşmüyorum. Kendi haline bırakıyorum. Sonuçta çocuklar sevgiyle büyümeli. Tek bildiğim bu. Melisa’ya sevgiyle bakmayı, önyargılı olmamayı öğretiyorum. Ki insanların bana önyargılı olması en normal şey.
Paranın değerini bilmiyorum
* Bu ilişkiyle beraber içsel anlamda değiştin mi? Mesela, “Şöyle oldum, karakterim böyle değişti” gibi fark ettiğin şeyler?
- Eskiden de güçlüydüm ama şimdi daha güçlü hissediyorum. Materyal anlamda söylemiyorum. Öyle ya da böyle çok mutlu olabildiğimi fark ettim. Orta boyutlu bir ailenin kızıyken de şu anda da... Bunun beni, mutluluğumu değiştirmediğini gördüm. Aynı kızım, her şeye salak salak gülen...
* Peki şımardın mı?
- Hiç! Fazla para muhakemesi yapan bir kız değilimdir. Acun da hep söyler. Paranın değerini pek bilmiyorum. Banka “account” (hesap) olayını da. Şu an cüzdanımda ne varsa o var. Çanta ve ayakkabı almayı seviyorum. Onlar gelir ve gider. Ama annemlerle de öyleydi. Hep harcardım.
10 erkek içinde prensesim
* Acun’u kıskandığın oluyor mu? Nerede, ne yapıyor diye merak ettiğin?
- Sıfır! Her dakika da konuşmayız. Acun’un yaptığı şeyleri genelde bilirim. Zaten Dominik ve Miami’de sürekli beraberiz, neden sorayım?
* Acun’un sürekli görüştüğü bir erkek arkadaş grubu var. Onlar arasında sıkılıyor musun?
- 10 erkek içinde tek kız benim düşünsene. Prensesim! Hayır, hiç sıkılmıyorum.
O kadınların birini yakaladık
* “Bütün amacı buydu, bak sonunda evleniyor” diyenler olacaktır. Onlara bir mesajın olacak mı?
- “Okey”im ya! Öyle düşünsünler. Daha iyi. Acun kadar olmasa da popülaritesi olan biri haline geldim. O negatif düşünceler hep olacak. Herkes beni nasıl sevebilir ki? Öylesi zaten samimi olmazdı. Ama o kadınlardan birini yakaladık. Ulus’tan çıktı bir tanesi. Zengin bir kadın, eşiyle yaşıyormuş. Çat diye girildi evine. Tam bana iPad’inden küfrederken yakalandı kadın! iPad’i kırmaya çalışmış. Polis demiş ki, “Delili yok ederseniz hapse girersiniz”. O kadar çirkin kalpliler ki, bu insanlar beni sevmesin zaten! Onların enerjisine ihtiyacım yok. “Aman Şeyma” de geç, devam et hayatına. Bırak yani.
Boşanmasa devam etmezdim
* Eğer boşanma olmasaydı bu ilişkiye yine de devam eder miydin?
- “No way!” Asla. Zaten sonundaydık, boşanma olacak ya da olmayacaktı.
* Çocuk doğsun mu doğmasın mı diye düşündüğün oldu mu? Yahut, “Doğuracağım ama bundan sonra ne olacak?” diye kaygılandığın?
- Valla şöyle söyleyeyim: Bunların stratejisini hiç düşünmedim. “Böyle olunca bana böyle diyecekler”, “Böyle olursa şöyle olur” gibi. Bunları düşünmüş olsaydım zaten anne olmaya cesaret edemezdim. Ne duruma düştüğümü, düşeceğimi, ne olacağımı düşünmedim. Ne olacaksa olsun dedim, Allah yardım eder. Gerçekten düşünmedim. Çünkü düşünürsem ölmeliyim bence! Öyle değil mi? Bence öyle. “Anlamıyor musunuz?” diyorum bazen, “Kendimi en kötü duruma düşürmüşüm, genç yaşta çocuk yapmışım”.
* Ailen destek olmuş ama...
- Oldu tabii. Babam, “Yanındayız” dedi, ama Acun ya da onun parasından dolayı değil. “Şeyma bunu bu yüzden doğur” demedi babam. Bu çok büyük günah, çok büyük iftira! Babam, “Kızım senin yanındayım, sen nasıl istiyorsan öyle olsun” dedi. Ne yapacak babam? Çocuğumu da beni de dışarı mı atacak? Öldürecek mi beni? Bir de babam beni biliyor, içimi dışımı... Şanslıyım, annem ve babam başka bir boyut gerçekten. Çok iyiler.
* Nasıl bir aileye sahipsin?
- Babam muhasebe müdürüydü. Şimdi çocuklar için ürün satan bir internet sitesi açtı. Annem ev hanımı. Üç kardeşiz. Küçük kardeşim iletişim okudu, şimdi tv8’de staj yapıyor. Ablam benden 2 yaş büyük. Canım kanım. Onca sosyalleşme ve gezmeden sonra dünya üzerindeki en masum şeyin ablam olduğuna bir kez daha karar verdim. Onun da Duru diye bir kızı var, Melisa’yla aynı yaşta.
Acun, "kulüplerden dans karesi koyma" diyor
* Instagram’ından gördüğüm kadarıyla gerçekten sıkı seyahat ediyorsun...
- Çok seviyorum gezmeyi. Dün ofiste oturuyoruz. Ondan önce bir sürü yere gitmişiz. “Bir şey yapmamız lazım, sıkılıyorum oturmaktan” dedim. Arkadaşım dedi ki, “Şeyma hiperaktiflik var sende”. Olabilir, duramıyorum ben! Bir şey mi kaçırıyorum acaba durumu var. Ama bu yıl ilk defa şöyle bir şey oldu. Coachella’ya gittim. Bir sürü özel partiye davetliydim ama hiçbirine gitmedim. Kendi grubumla kaldım. “Oraya da gidip kendini göstermelisin Şeyma” koşturmacasından “I’m done!” yani. Gerçek eğlencedeyim artık. “Show off” değilim.
* 15-25 yaş grubu seni çok takip ediyor ve seviyor ama...
- Evet, 30’un üstü beni pek sevmiyor! (Gülüyor)
* Bu kadar takipçin var. Bunu başka bir şeye dönüştürecek misin?
- Benim internet sitem olmamalı. Çünkü “bunu uygulayın, şunu yapın” diyen kişi olamam. Zaman da ayıramam. Ama yakında bir aplikasyonum çıkacak. “Olmuş mu, olmamış mı” tarzı bir moda aplikasyonu. Belki biliyorsundur, lise ve üniversitede (gerçi onu dondurdum ama) moda eğitimi aldım. Etrafımın da söylediği kadarıyla yetenekliyim. Kim iyi giyinmiş ya da giyinmemiş, görebiliyorum. Bir gözüm var. Aplikasyonda bir tür stil danışmanlığı yapacağım. Sen bana fotoğrafını atacaksın. Ben ve ekibim kıyafetin olmuş ya da olmamış deyip sana öneriler sunacağız.
"Nescisin ki sen bu kadar takipçin var" diyolar!
* Şeyma Subaşı’nın mesleği nedir? Kendini nasıl tanımlarsın?
- Di mi? Yurtdışında da soruyorlar, “Necisin ki sen, bu kadar takip ediyorlar?” diye. Gerçekten biz de bunu Acun’la bulmaya çalışıyoruz! Life-style bir şey mi desek diyorum. Tasarımcı değilim. Stil danışmanı da. Çünkü kimseyi giydirmiyorum. Ama şöyle bir şeyim var. Insta Story’ye mesela, bu mekanın her yerini (eliyle dönerek gösteriyor) çekip de koymam. Onun yerine küçük bir kesit bulup onu çıt diye koyarım. Ben çok iyi sosyal medya uzmanı oldum. Neyin ilgi çekeceğini iyi biliyorum.
* “Saat dokuz oldu, şimdi fotoğraf koymalıyım” gibi kuralların var mı?
- Sıfır! Neyi beğendiysem o an koyuyorum. Mesela Acun Bey beni şu konuda çok uyarıyor. Aslında uyarıyor demeyeyim ama öyle şeyleri paylaşmamı istemiyor.
* Neleri?
- Dans! Maalesef o işe çok giriyorum. Diyor ki: “Gece kulübü, içki ortamı ve sen orada iyi gözükmüyorsun. İçiyor ya da içmiyor ol, sarhoş ol ya da olma, onunla ilgili bir şey söylemiyorum. Ama böyle kareler iyi durmuyor Şeyma. Kaliteli şeyler paylaşıyorsun. Instagram’ını çok seviyorum ama kulüplerden kare koyma.”
* Ama doğal olmalı Instagram karesi de...
- Zaten hiçbir zaman stratejik olmadım. Bunu benim söylemem kötü duruyor ama hayatımda hiç strateji yapmadım. Duygularımla hareket ettim.
Psikologdan ağlayarak çıkıyordum
* “İnsanlar bana karşı önyargılı olmak konusunda haklı” dedin. Neden öyle düşünüyorsun?
- Düşünsene sürekli bir kız ortada. Hakkında hep bir şey yazılıyor. Ben de önyargılı olurdum. Ama ilk başta. Tanıyıncaya kadar. Yunan bir psikolog vardı “Survivor”da. Dominik’teyken kıskançlık üzerine bana şunu demişti: “Seni kıskananlar da şimdi yazı yaşasaydı, en azından kıskançlığın belli bir boyutu olacaktı. Sen onlarda olmayan bir şeyi ortaya koyunca sana fesatlıkla geri dönüyorlar.” E haklı, ben de paylaşıyor, durmuyorum. Önyargıya “okeyim” yani. Hepimiz ilk başta yapıyoruz. Ama bir tim var. Onların kötülüğü kalıcı! Gerçi bazen kötü yorum okuyunca da mutlu oluyorum, neden öyle sence? (Gülüyor)
* Nasıl yani?
- Yalan, iftira görünce mutlu oluyorum. “Oley! Şükürler olsun Allah’ıma bir kere daha iftira yedim” diye mi acaba? Gerçekten, böyle oluyor bazen.
* Psikoloğa filan gittin mi?
- (Gülüyor) Çok eskiden gittim, 6 yıl önce. O da komik. Gittiğim zaman ağlayarak çıkıyordum, “Acunnn” diyerek... Çünkü psikologla konuştukça, “Yanlış bir şeye devam ediyorsun Şeyma”ya geliyordu olay! Psikolog dediğin tamamen mantık. O yüzden kapıdan çıkınca “Ben ne yapıyorum?” diyordum. Sonra hiç gitmedim bir daha.