Habertürk yazarı Sevilay Yükselir, "Ben devletin yerinde olsam tümden kapatırım 'sosyal' denilen mecraları. Çünkü artık mesele özgürlükler konusunu falan geçti" ifadesiyle ilgili olarak açıklama yaptı. "Başlığı kullanmamın amacı yazının tamamına dikkat çekmekti" diyen Yükselir "Çünkü tamamında anlatmak istediğim şey aslında bambaşkaydı. Elbette esas derdim Facebook, Twitter ve Youtube gibi milyonlarca insanın kullandığı sosyal mecraların kapatılması değildi" diye yazdı.
Sevilay Yükselir'in "Teftehunnel Konstantiniyye!" başlığıyla yayımlanan (26 Aralık 2016) yazısı şöyle:
İtiraf edeyim önceki günkü yazımın başlığı kışkırtıcıydı ama zaten benim de “Ben olsam sosyal medyayı tümden kapatırım” başlığını kullanmamın amacı yazının tamamına dikkat çekmekti. Çünkü tamamında anlatmak istediğim şey aslında bambaşkaydı. Elbette esas derdim Facebook, Twitter ve Youtube gibi milyonlarca insanın kullandığı sosyal mecraların kapatılması değildi.
Derdim, bu alanlardaki kullanımın her geçen gün kötüye doğru gittiğini anlatmaktı. Birkaç zamandan bu yana zaten kutuplaşmış toplumun sinir uçlarına adeta baskı yapanların aleti olan bu alanlara bir çekidüzen verilmezse sonu feci olan olaylara gebe olduğumuzu anlatmak istediğim yazım epeyce ilgi gördü. Asıl mesajı anlama gayreti dahi göstermeyen kof kafalılar sadece başlıktan hareketle şahsıma sağlı sollu yumrukla giriştiler, ama olsun... Sonuçta adeta provokasyon merkezi gibi işlev gören sosyal medyayla ilgili attığım çığlığı duyması gerekenler duydu!
Gelelim bugünkü yazının ana konusuna. Aslında konu aynı konu! Sosyal medya rezaleti ve dünya çapında isim yapmış eserleriyle bilinen ünlü ressamımız Ahmet Güneştekin’in başına gelen rezalet! Geçen perşembe günü hem 50. yaşını kutladı Güneştekin, hem de geçen yıl Venedik Bienali’nde sergilenen eseri Konstantiniyye’nin bundan sonra sergileneceği Ataköy’deki alışveriş merkezinde bir kutlama yaptı. Ben de davetliydim ama yoğun trafik dolayısıyla geceye katılamadım. Ertesi gün haberim oldu ki o gece meğer Güneştekin’in burnundan gelmiş. Konstantiniyye adlı eseri hasbelkader gören birileri eserin konulduğu yerin resmini çekip Twitter’da adresini verip bir de üzerine “AVM’nin önüne koskoca Konstantiniyye yazılmış. Toplumdaki hassasiyetin çok yüksek olduğu bir dönemde ne demektir bu!!” yazınca olanlar olmuş. Bir grup, söz konusu AVM’nin önüne gidip eseri protesto etmiş. “Bu ismi nasıl koyarsınız, burası 1453’ten beri İstanbul” diyen öfkeli grubun tepkisi üzerine belediye korkudan gece eserin üzerini brandayla kapatmış!
Yani anlayacağınız eser hepi topu 5 saat falan kalabilmiş konulduğu yerde.
Şimdi önce Konstantiniyye’nin aslında 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nda kullanılan bir isim olduğunu bilmeyip meseleyi Bizansçılığa falan bağlamaya kalkanlara daha da aydınlanmaları için bir bilgi aktarmak istiyorum. Konstantiniyye ismi ilk kez Hz. Muhammed efendimiz tarafından dile getirilmiştir ve bu konuda da şöyle bir hadis vardır: “Teftehunnel Konstantiniyye, fe le nimel haze’l emir fe le nimel ceyş haze’l ceyş” yani “Konstantiniyye bir gün fetholunacaktır! Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur!” Yani kimse o eserle Bizansçılık falan yapmıyor tam aksine özüne sahip çıkıyor. O eseri protesto ettirip konulduğu yerden kaldırtarak aslında özümüze hakaret ettiğinizin farkında bile değilsiniz ve bence bu anlamsız protestonun yanlış olduğunun farkına varıp eserin yeniden yerine konulması için girişimde bulunmalısınız!
Gelelim bir önceki yazımda anlatmak istediğimi anlamak istemeyip sırf şahsıma sağlı sollu yumruk atmak üzere kendini kodlayan arkadaşlara... İşte o yazıda tam da anlatmak istediğim buydu efendim. İlahi bir tesadüf yazdıklarımda ne kadar haklı olduğumu ispat etmeme fırsat tanıdı. Çok şükür olay kazasız belasız atlatıldı, ama atlatılamayabilirdi de! O gece Twitter’da bir kişinin yazdıklarından etkilenip öfkeyle AVM’nin önüne koşan o grup, sonucu korkunç olabilecek bir saldırıya da alet olabilirdi. O nedenle diyorum ki, artık herkes olabildiğince dikkatli olsun sosyal medya kullanırken ve mümkünse dikkat etmeyen, çıkarları için bu alanları kendine alet edenlere de duvar örsün! Yoksa tekrar ediyorum, Gidişat gidişat değil!