Habertürk yazarı Sevilay Yükselir, Hürriyet'ten İsmail Saymaz'a konuşan şifreli haberleşme programı 'ByLock'un patentini elinde bulunduran David Keynes'in kendisine e-mail yolladığını öne sürdü. Yükselir "ByLock’un patent sahibi olan David Keynes yani asıl adıyla Alparslan Demir, önceki günkü yazım üzerine bir e-mail yolladı. Güya ben onun çok sevdiği bir yazarmışım da o yüzden yazmışmış bana. Klasik FETÖ taktiği yani. Tavlama yöntemleri" ifadesini kullandı.
Sevilay Yükselir'in "ByLock sahibi bu defa bana sardı..." başlığıyla yayımlanan (31 Ekim 2016) yazısı şöyle:
ByLock’un patent sahibi olan David Keynes yani asıl adıyla Alparslan Demir, önceki günkü yazım üzerine bir e-mail yolladı. Güya ben onun çok sevdiği bir yazarmışım da o yüzden yazmışmış bana. Klasik FETÖ taktiği yani. Tavlama yöntemleri... Neyse... Yazdıklarının içerisinde benim dikkatimi çeken tek şey, darbe komisyonuyla ilgili kullandığı bir cümleydi. Diyor ki Keynes, yani Alparslan Demir: “Her türlü resmi belgeyi İsmail Saymaz’a verdim ve Meclis araştırma komisyonuna da aynı belgeleri vereceğim.” Önce anlamadım ne demek istediğini. Daha doğrusu saçmaladığını düşündüm. Ancak sonra internette araştırınca gerçekten de darbe komisyonundaki AK Partili Erzincan Milletvekili Serkan Bayram’ın önerisiyle ByLock’un kuruluşundan bu yana patentini elinde bulunduran şahsın dinleneceğini okudum. Vallahi yalan yok, nevrim döndü. Madem bu adam darbe komisyonuna gelip her şeyi anlatacakmış, o zaman İsmail Saymaz’a neden öfkeleniliyor? Madem bu adam manipülasyon yapan bir FETÖ üyesi, o halde darbe komisyonu bu adamın manipülasyonlarına niye çanak tutmaya çalışıyor? Ya da bu adam, İsmail Saymaz’a anlattıklarından farklı ne anlatacak? Aynı şeyleri anlattığında bu bütün medya organlarında haber olmayacak mı? Haber olduğunda, ülkedeki tüm medya organları bu manipülasyona darbe komisyonu vasıtasıyla alet edilmiş olmaz mı?
Önce bir hususun altını önemle çizeyim... Bu adam yani David Keynes denilen arkadaş, bir kere kesinlikle FETÖ’nün bir piyonu. Amacı da FETÖ soruşturmasının tek ve belki de en sağlam delili olan ByLock ile ilgili kafaları bulandırmak ve kamuoyunda ByLock’un kesin bir delil olamayacağına dair algı oluşmasını sağlamak! Dikkat edilirse bu şahıs, 2 ay evvelinden başlayarak belirli kişilere ulaşmaya çalışmış ve onlar üzerinden daha o zamanlar ByLock’la ilgili enteresan bir biçimde konuşmak istemiş. Bu kişileri tuzağına düşüremeyince bu defa bazı gazetecilere yönelmiş ve maalesef İsmail Saymaz üzerinden de amacına ulaşmış.
Şimdi... Hürriyet’teki röportajın özüne baktığınızda aslında bu adamın FETÖ karşıtı olduğunu ya da onların ipliğini pazara çıkarmaya çalıştığını sanıyorsunuz. Ancak 100 doğrunun içine 1 yanlış katarak yapmaya çalıştığı şeyi çok net görebiliyorsunuz. Hukukta temel bir kaide vardır: “Şüpheden sanık yararlanır.”İşte ByLock sahibi olan bu şahsın yapmaya çalıştığı şey de budur. İnsanların içine şüphe düşürmek. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, net bir şekilde bu programı kulllananların FETÖ’cü olduğunu ortaya koydu. Eğer “Programı kullananların yüzde 90’ı değil yüzde 99.9’u FETÖ’cü” derseniz, o zaman siz aslında tamamının kendisini bu beyanla kurtarmasına olanak hazırlamış olursunuz. Elbette bu programı kullananlar içinde çok spesifik örnekler olabilir. Yargılamalar sırasında bunlar ortaya konulacaktır. Fakat bunun dışında kamuoyunda şimdiden bir algı oluşturmaya çalışırsanız, bu program nedeniyle tutuklanan kişilerin bir noktada suçsuz yere içeri atıldığını söyleyenlere malzeme vermiş olursunuz.
Hülasa... David Keynes denilen vatandaş, son derece ilginç bir stratejiyle öncelikle FETÖ karşıtı hukukçulara, sonrasında CHP’ye, bunlardan sonuç alamayınca Hürriyet’e olta atarak amacına ulaşmaya çalışmıştır. Eğer gerçekten amacı devlete hizmet etmek olsaydı, bütün bu algı çalışmalarına girmeye çalışmaz, doğrudan savcılığa giderek bildiği ne varsa anlatır, elindeki belgeleri de savcılara teslim ederdi.