Demir Demirkan’lka 18 yıl süren ilişkisinin bitmesinden kısa bir süre sonra müzisyen Emre Kula ile evlenen Sertab Erener, “Yaşam, onu sevdiğin için hiç ummadığın bir anda seni bir kere daha doğuruyor aşk içinde. Aşk Yeniden doğmak demek. Emre ile yeniden doğdum” dedi.
"Birinin üstünde, seni affettim veya affetmedim diyebilecek kadar hakkım veya hükmüm yok" diyen Sertab Erener'in Hürriyet'ten Gül Mutlu'nun sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Sertab, nasıl bir sürpriz yaptın bize böyle! Sana ve Emre’ye ömür boyu mutluluklar diliyorum. Yeni evli biri olarak aşka dair neler söylersin?
- Çok teşekkür ederiz Gül. Yaşamak, her şeye rağmen ayakta kalmak, kendinin yenilmez savaşçısı olmak, anlamak, dinlemek, merak etmek, her aldığın nefesin bir mucize olduğunu hiç unutmamak... İşte hayat o zaman sana sürprizleriyle, güzellikleriyle cevap veriyor. Yaşam, onu sevdiğin için hiç ummadığın bir anda seni bir kere daha doğuruyor aşk içinde. Aşk Yeniden doğmak demek.
Emre’yle yeniden doğdum mu diyorsun?
- Bence biz her gün her saniye yeniden doğuyoruz. Sadece bunun farkında değiliz.
Emre’yle ilişkiniz nasıl başladı?
- Onlarca ortak arkadaşın olmasına rağmen yıllarca birbirine teğet geçiyorsun ve bir gün doğru yer ve doğru zamanda hayat seni tesadüfen bir araya getiriyor.
Aslında ne hissedersen ve bunu gönülden istersen öyle şekillenmiyor mu hayat?
- Tesadüfleri biz yaratmıyor muyuz? Sanırım bizim 6 ay önce İstanbul’da, o gece tanışmamız da hiç tesadüf değildi.
Sana göre evlilik nedir?
- Bence evlilik, kendine rağmen yani egona rağmen birbirini değiştirmeye çalışmadan, dürüst, bağlı ama bağımsız olabilme sanatıdır.
Kendimi şanslı ve mutlu kabul ediyorum
Evlenmeye nasıl karar verdiniz?
- Yakın zamanda “Kadın Beyni”, “Erkek Beyni” adında iki kitabı sürükleyici bir romanmış gibi merakla okudum. Kitap, hormonlarımızın bizi nasıl yönettiğini anlatıyor. Aşık olmak oksitosin, vasopressin, serotonin, östrojen, testosteron gibi bir yığın hormonun bir araya geldiği bir kimyadan ibaretmiş meğer. İşte bu kimya beni oradan oraya savurmuşken üstüne bir de “evlenelim mi” sorusu beyin hücrelerimi tek tek yakmaya yetti. Ne kadar rasyonel olmaya çalışsan da hayatta bundan etkilenmeyecek bir kadın olduğunu sanmıyorum.
Peki bugünlerde mutluluğu nasıl tarif edersin?
- İnsanlar tanıdım olayları hep iyi tarafından okumaya meyilli; insanlar tanıdım olayları hep bir sonmuş gibi yorumlayan. Belki de mutluluk geni diye bir şey var ve bazı insanlar da onunla doğuyorlar. O şanslı insanlardan biri değilsen bile yine de mutlu olmayı öğrenmek bence mümkün. Seçimlerimiz bizim hayatımız oluyor. Hele ki, egomuzu eğitmiş ve farkındalığımızla ilgili biraz çalışma yapmışsak mutlu bir insan olmamız çok daha mümkün. Mutluluğun bir adı var mı bilmiyorum ama kendimi şanslı ve mutlu olarak kabul ediyorum.
Ben hiç susmadım ki
Özel hayatınla ilgili konuşmayı hiç sevmiyorsun. Öyle ki Demir Demirkan’la ayrıldıktan sonra bile hiç konuşmadın. Hep susmayı tercih ettin. Susmak zor muydu?
- Susmak? Ben susmadım ki, ailem ve dostlarımla birlikteydim. Hiç susmadım! Onlar beni dinlediler. “Kol kırılır yen içinde kalır.” Kim özel hayatını, gizli saklısını, hiç tanımadığı birine, mesela magazin basınına anlatır ki?
Kimileri yaşanan olumlu veya olumsuz olaylardan bir şeyler öğrenir, kimileriyse öğrenmediği gibi umursamaz bile. Sen hangi gruptansın?
- Bu konuda mütevazı olamayacağım. Ben yaşadığı olumlu olumsuz her şeyden dersini almayı öğrenmiş biriyim. Yıllardır kendimin kim olduğunu anlamaya çalıştım. Kendimle barışalı çok oldu. Herkes ailesinden veya çevresinden birçok yara alarak büyüyor. Zihnini, kalbini temizlemek, kendini affetmek ve sonra herkesi affetmek zaman alıyor tabii.
Keşke şunu yapmasaydım dediğin şeyler var mı?
- Sanırım yok. Çünkü hep kötü diye tanımladığım şeyler, güzel başka olayların başlamasına neden oldu. Yani “her şerde bir hayır vardır” diye boşuna dememişler sanki.
Seni affettim diyecek kadar hakkım yok
Neleri affetmezsin peki?
- Birinin üstünde, seni affettim veya affetmedim diyebilecek kadar hakkım veya hükmüm yok ki. Affetmediğin şeyi ne kadar taşıyabilirsin ki kalbinin içinde. Kocaman bir yükle yaşarsın sonra. Taoist master öğrencilerine, “yarından itibaren bir çuval bulun ve her sabah kalbinizde biriktirdiğiniz kızgınlık veya affedemediğiniz ne varsa hepsi için temsilen birer taş koyup o çuvalla okula gelin” demiş. Bir haftanın sonunda çocuklar çuvalı sırtlarında taşıyamaz hale gelmişler. Bunu üzerine hocaları ertesi gün çuvallarını almadan gelmelerini söylemiş. Ve sabah sormuş, “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Hafiflediniz mi” diye.
Sen kendini hafif hissediyor musun?
- Oldukça hafif ve çok iyi hissediyorum.
Amerika ve Avrupa turnesine çıkıyorum
Yeni sezon için projelerin neler? Televizyon programlarına devam edecek misin?
- 2016’da yeni bir albüm çıkaracağım. Şimdi ismini söylemem doğru olmaz ama dünyada ciddi kariyeri olan bir müzisyen ile Avrupa ve Amerika turnesine çıkacağım. Televizyon ise sanırım ocak ayı gibi tekrar başlayacak. Ayrıca bu yılın sonuna doğru başka bir belgesel programı da yapmayı düşünüyorum.
Jüri üyesi olduğun yarışma programında adayların bulunduğu yerlere gittin, halkla iç içeydin. Bu senin için nasıl bir deneyimdi?
- Çok eğlendim. Gezmeyi zaten çok severim ama buradaki en ilginç durum hiç beklemedikleri bir anda insanların karşısına çıkmak ve birlikte şarkılar söylüyor olmaktı.