Çevre

Serinleme aracı olarak Güneş

M. Serdar Kuzuloğlu Radikal'deki "Serinleme aracı olarak Güneş" başlıklı yazısında yenilenebilir enerjinin yükselen bir trend haline gelmesini irdeleyerek dünyadan örnekler verirken,

01 Eylül 2008 03:00
M. Serdar Kuzuloğlu Radikal'deki "Serinleme aracı olarak Güneş" başlıklı yazısında yenilenebilir enerjinin yükselen bir trend haline gelmesini irdeleyerek dünyadan örnekler verirken, bireysel çabayla enerji üretme imkanlarınından bahsediyor.

Serinleme aracı olarak Güneş

Eğer gün boyu kafayı yastığın altına gömüp, gözlerinizi sıkı sıkıya kapamıyorsanız farkında olmalısınız; dünya tehlikeli bir rotada ilerliyor. Hayatımıza ‘yenilenebilir’ ve ‘sürdürülebilir’ gibi terimler girmesi boşuna değil. Bitmek tükenmek bilmeyen ihtiyaçlarımız için dünyanın bir tarafları talan ediliyor. Isınmamız için, serinlememiz için, yememiz, içmemiz, tüketmemiz için... Elbette yerine yenisi konulabiliyorsa sakıncası yok. Sonuçta bu dünya biz bencil insan oğulları için yaratılmış; çakallar, fareler cirit atsın diye değil. Ya da öyleydi de biz oyunu bozduk.

Ama ‘buralar bizim ve istediğimizi yaparız’ bakış açısı sonunda bizi torunlarımıza bile kalması şüpheli fosil yakıtlara (ki aklınıza gelmeyen pek çok şey de onlara bağlı), azalan su kaynaklarına, traşlanmış orman arazilerine; yani açlığa, fakirliğe ve çaresizliğe sürükledi. Sular bile yükseliyor bir yandan. Topraklarımız bile elden gidiyor yavaş yavaş.
Bireysel olarak yapabileceklerimiz vicdanımıza kalmış. Yapan yapar, yapmayana diyecek bir şey yok. Ama kendi başımıza yapabileceklerimizin sayısındaki artış herhalde ister istemez bir fark yaratacaktır.

Geçenlerde Türkiye’nin en büyük bilişim, elektrik ve elektronik dağıtıcılarından Arena’nın sahibi İzi Kohen’le sohbet ediyorduk. Kohen sektördeki emsalleri gibi sabah akşam hesap kitap peşinde koşup ciro yükseltmekle uğraşmaya ek olarak geleceği okumaya dair de çabası olan nadir yöneticilerden. Konu güneş enerjisine geldi. Firması yakın geçmişte el attığı ampul, vs gibi elektrik ürünlerine ek olarak güneş enerjisi panelleri de dağıtmaya başlayacakmış. Üstelik bizde daha çok yazlıklarda rastladığımız tarzda su ısıtma amaçlı değil; doğrudan elektrik üretimine yönelik paneller olacak bunlar. Evinizin çatısına, balkonunuza; hatta binanızın güneşe bakan cephesinin duvarına bile asabilirsiniz. Üretilen elektriği kendiniz için kullanmak da bir seçenek ama dünyanın birçok bölgesinde yürürlükte olan bir yasanın Türkiye’de de devreye girmesiyle işin çehresi değişecek. Böylece evler, iş yerleri kendi imkanlarıyla ürettiği elektriği devlete satacak.

Hiçbirimiz bireysel olarak o dev rüzgâr tribünlerini dikemeyiz, baraj kuramayız, nükleer santral inşa edemeyiz ama çanak anten boyutunda bir panelle en azından kendi söküğümüzün bir kısmını pekala dikebiliriz.

Gelecekte mecburiyetlerden dolayı sıkça karşımıza çıkacak bu teknoloji şimdilik yatırım maliyeti açısından yeterince verimli değil. Bileşenler ucuzlamasına rağmen halen pahalı. Kanuni düzenlemeler de tamamlanmadığı için satış imkânı yok ama bunların hepsinin değişmesi çok kısa bir süreçte mümkün. Örneğin dünyanın en büyük silikon tüccarı Intel bile bu işe giriyor. Fiyatların düşmesi kaçınılmaz. Yerel pazardaysa olay Arena ve benzeri dağıtıcıların işi sahiplenme şekline, enerji politikamızın gerçek niyeti ve azmine, son olarak da biz tüketicilerin üretim ve bilinç adına duyduğumuz sorumluluğumuza bağlı.

Teknoloji dünyasının en büyük (ve bu yüzden en zengin) şirketlerinden Google’ın sahipleri Toyota’nın Türkiye’de satışa sunulmayan hibrid aracı Pirius’u kullanıyor. Bu tip araçlar hem benzin hem de elektrikle çalışabiliyor. Böylece daha tasarruflu bir kullanım sunuyorlar. Google’ın şirket politikası da çalışanları bu tip araçlar kullanmaya teşvik ediyor. Firmanın dev kampüsünün çatıları tamamen güneş enerjisi panelleriyle kaplı. Öyle ki Google ABD’nin en büyük güneş panelinin sahibi. Bu sayede ihtiyaç duydukları elektrik enerjisinin önemli bir kısmını binlerce yıldır haybeye doğup batan güneşten alıyorlar. (Bunları akıl eden duyarlı Google patronlarının sadece dekorasyonu için 10 milyon dolar harcadıkları bir Boeing 767-200 uçağına sahip olduklarını ve dükkânın yanındaki NASA pistine park edebilmek için her yıl 1,3 milyon dolar verdiğini bir an için unutalım

Google bu yatırımıyla güneşten günde 644 kilovat saat güç elde ediyor. Bu enerjiyle 5 bin 336 saat televizyon izlemek mümkün. Buna kim hayır der ki?
Alternatif enerji kaynakları hem kurumsal hem bireysel talepler sonucu ister istemez yaygınlaşacak ve yumurta/tavuk ilişkisiyle sürekli ucuzlayacak. Evet belki sadece güneş enerjisiyle çalışabilen ticari araçlar görmemiz zaman alacak, evdeki elektriğimizin tamamını çatımızdan karşılayamayacağız ama bir gün petrol bitecek, kömür bitecek, odun bitecek hatta su bile bitecek. Ama güneş büyük ihtimalle uzunca bir süre doğup batmaya devam edecek. Üstelik yatırıma karşılık başına aldığımız verimin artmasıyla bütün denklem hızla değişebilir.

En basitinden cep telefonlarımızın arka yüzeyi, çantalarımız, yazın bizi güneşten koruyan şapkalarımızın bir şeridi gördüğü zamanlarda güneşten beslense ne olur? Bu hesabı yapmak için tüketici olarak da bilinçlenmek gerekiyor. Örneğin şarj edilebilir pil sayesinde her seferinde yeni pil almıyoruz ama onu yeniden doldurmak için harcadığımız elektriği hesaplıyor muyuz? Hesaplayalım
o zaman. Belki kazın ayağı perdelidir...