Politika

Selahattin Demirtaş: Türkiye tarihinin tutuklu ilk ve tek cumhurbaşkanı adayı

Demirtaş, 2015'te partisini ilk kez parti olarak TBMM'ye taşıyan lider oldu

29 Mayıs 2018 00:27

Hatice Kamer & İrem Köker

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan İstanbul Milletvekili Selahattin Demirtaş'ı cumhurbaşkanlığına aday gösterdi. Bu, aslında 45 yaşındaki Demirtaş'ın ikinci cumhurbaşkanlığı yarışı. İlk yarışından farklı olarak bu kez Demirtaş, demir parmaklıkların ardında bulunuyor.

2014 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ardından üçüncü oldu. Yaklaşık 4 milyon ile oyların yüzde 9,76'sını aldı.

Seçimleri kazanamadı ancak partisi HDP'nin bir yıl sonraki genel seçimlere Türkiye'nin genel sorunlarına hitap eden, daha sol bir söylem benimseyerek parti olarak katılmasının ve yüzde 10 barajını aşmasının da önünü açtı.

TBMM'deki 12 yılının sekizinde parti liderliği yaptı

Demirtaş, 2015'te partisini ilk kez parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) taşıyan lider oldu. Kendisinin ise TBMM'ye ilk girişi 2007 seçimleriyle. Seçim gecesi kızı da dünyaya geldi. O nedenle bazı gazeteler tarafından "Meclis'in en taze babası" olarak isimlendirildi.

Demirtaş, 2007'de Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP), desteklediği bağımsız adaylardan biri olarak Diyarbakır'dan seçildi. Sonra Hakkari, ardından da İstanbul'dan milletvekilliği yaptı. Demirtaş, milletvekili olduğu 12 yılın sekizinde parti eş genel başkanlığı görevini de üstlendi.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Siyasete atılmadan önce serbest avukatlık yapıyordu. Aynı zamanda, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Başkanı olarak da görev yaptı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye şubesi kurucuları arasında. Güneydoğu halkı arasında özellikle üstlendiği insan hakları davalarıyla tanındı.

İnsan hakları davaları

Demirtaş, Türkiye kamuoyu tarafından tanınmadan önce güneydoğuda avukat kimliği biliniyordu. İHD başkanlığıyla insan hakları ihlali iddiası içeren çok sayıda vakayı üstlendi, takip etti. Bu davaların geniş kitlelerce bilinmesinde ve hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kayıtlara geçmesinde önemli rol oynadı.

Bunlar içinde özellikle 2004 yılında Mardin'in Kızıltepe ilçesinde polisin açtığı ateş sonucunda 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'ın ölmesiyle ilgili dava ön plana çıktı.

Demirtaş, Kaymaz ailesinin avukatlığını üstlendi. Ayrıca, başkanı olduğu İHD'nin olayla ilgili yürüttüğü araştırmaya destek verdi. Gazetelerde Kızıltepe davası olarak isimlendirilen süreç sonunda 2007 yılında polisler beraat etti. Demirtaş, siyasete atılmasının ardından bu davayı sık sık konuşmalarında gündeme getirdi.

2007 yılında da Demokratik Toplum Partisi'nden 54 belediye başkanı hakkında Roj TV'nin kapatılmaması için Danimarka Başbakanı'na gönderilen mektup için açılan davada, Tahir Elçi ve Muharrem Erbey ile birlikte belediye başkanlarının avukatlığını yaptı.

Kaçırılan asker ve polisler için arabuluculuk

PKK'nın ateşkes ilan ettiği dönemlerde kendi deyimiyle "provokatörlerin" çatışmaların yeniden başlatmasını engellemek için kritik durumlarda bizzat devreye girerek, temaslar kurdu.

2005 yılında PKK tarafından kaçırılan er Coşkun Kırandi ve polis memuru Hakan Açıl'ın serbest bırakılması için görüşmeler yürüten heyette yer aldı. Kırandi ve Açıl, bir süre tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Demirtaş'ın PKK nezdinde yaptığı bu tarz girişimler zaman zaman meyve verse de PKK ile ilişkileri bir siyasetçi olarak en fazla eleştirildiği noktaların başında geldi. Demirtaş yıllarca, Kürt sorununun çözümünün demokratik siyasette yattığının altını çizdi.

BBC Türkçe'ye kısa bir süre önce cezaevinden verdiği mülakatta, "Sadece seçim dönemleri için değil tümüyle silahların susmasını ve demokratik siyaset yoluyla sorunların çözümünü savunuyorum. Demokratik siyaset sadece bir dönemin taktik yöntemi değil asıl ve stratejik mücadele biçimi olmalıdır" dedi.

Demirtaş, bir dönem de İmralı'da PKK lideri Abdullah Öcalan ile yürütülen çözüm süreci müzakerelerine katılan heyette de yer aldı.

2014 cumhurbaşkanlığı adaylığı

2013'teki Gezi Parkı eylemlerini takip eden süreçte HDP'nin Batı'daki sol seçmen kitlesi arasındaki etkileşim 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimiyle gelişti. Erdoğan ve İhsanoğlu'na rakip olduğu kampanyasında Demirtaş, geçmişe kıyasla Batı'ya çok daha fazla hitap eden bir kampanya yürüttü.

Demirtaş, 2014 cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında bağlama çalması, köy ziyareti sırasında girdiği bir evde ayağında sarı plastik terliklerle poz vermesi ve yaptığı esprili çıkışlarla dikkat çekti.

Seçilmesi halinde etnik ve dini azınlıkların hakkını gözeteceğini vaat etti. Kadınlar ve eşcinsellerin toplumda eşit yurttaş olarak kabul edilmeleri için mücadele edeceğini söyledi. İşçi haklarına ve işçi ölümlerine vurgu yaptı. Ayrıca yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve daha fazla hak tanınmasını da savundu. Bunu da demokratik özerklik düşüncesinin temeline dönüştürdü. Demirtaş kampanya sonunda, Kürt siyasi hareketinin geleneksel partilerinin aldığı oy oranının üzerine çıktı.

Selahattin Demirtaş'ın akıllarda en çok yer eden sözlerinden birisi 2015 yılındaki grup toplantısında sarf ettiği "Seni başkan yaptırmayacağız" oldu. Demirtaş, başkanlık sistemine karşı çıktığını sıklıkla dile getirdi.

Üç yıl sonra gelen hendek özeleştirisi

Demirtaş, 2014'tekine benzer bir kampanyayı, eş genel başkanı olduğu HDP de Haziran 2015 seçimlerinde sürdürdü Ancak 2015 yılı yalnızca Demirtaş değil, Kürt sorununa yönelik çözüm süreci açısından da kilit bir yıl oldu.

Haziran 2015 seçimleri öncesinde, bağımsız adaylar yerine, seçime parti olarak girmeye karar veren HDP sadece Kürtler değil, kadın, işçi, azınlık ve LGBT'ler için de hak vurgusu yapan sol bir söylem benimsedi ve kampanyasını demokrasi, özgürlük ve daha fazla hak temeline oturttu.

Ancak seçime iki gün kalan HDP'nin Diyarbakır İstasyon Meydanı'ndaki mitingini hedef alan bombalı saldırıda beş kişi hayatını kaybederken, 400'den fazla kişi de yaralandı. Yapılan soruşturma neticesinde saldırının failinin Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

Bu durum, Ekim 2014'te IŞİD'in Suriye'de Kürtlerin kontrolü altındaki Kobani'ye yönelik saldırıları nedeniyle başlayan ve 50'ye yakın kişinin yaşamını gitirdiği gerilimli süreçte tansiyonun daha da artmasına neden oldu.

Demirtaş, Diyarbakır patlamasından bir hafta sonra aynı meydanda hayatını kaybedenleri anarken, "Devlet desteği olmadan Suriye'den biri burada bomba patlatamaz. IŞİD bağlantılı yüzlerce hücre talimat bekliyor" dedi.

'Kürt Obama' 

HDP'nin barajı geçtiği 7 Haziran seçimleriyle AKP TBMM'deki çoğunluğu kaybetti. Bu süreçte Demirtaş Batı basınında da ciddi ilgi gördü ve 'Kürt Obama' sıfatı kullanılmaya başlandı. HDP, 1 Kasım'daki seçimlerde düşen oyuna rağmen meclise girmeyi başardı.

İki seçim arasındaki süreçte barış süreci tamamen sona erdi. Aynı yılın sonlarına doğru da başta Diyarbakır olmak üzere güneydoğudaki birçok kentte hendekler kazılmaya, barikatlar kurulmaya başlandı.

Demirtaş, hendek-barikat eylemleri olarak bilinen bu süreçte yaşananları "direniş" olarak nitelendirdi ve bunların "Ankara'da katliam planı yapanların o planları hayata geçirmeye başladığı için" kazıldığını söyledi. Demirtaş, 2018'de ise yargılandığı davada, o dönem hendek ve barikatların ne kadar yaygın olduğunu "siyaset yaptığı dönem içinde ıskaladığı en önemli bilgi" olarak tanımladı.

Barış sürecinin çökmesinden hükümeti sorumlu tutan Demirtaş, Ceylanpınar saldırısı ve TAK'ın bombalı saldırıları gibi eylemleri ise eleştirdi.

Hakkında çok sayıda soruşturma açıldı

Demirtaş gerek insan hakları avukatı ve savunucusu gerekse de siyasetçi kimliği ile birçok kez soruşturmaya uğradı, zaman zaman gözaltına alındı.

2006 yılında katıldığı bir tartışma programında, Öcalan'ın "Kürt sorununun çözümündeki rolünün değerlendirilmesi" gerektiğini söyledi, hakkında "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla soruşturma açıldı. Bir yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak hüküm ertelendi ve beş yıl boyunca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutuldu.

2015 yılı sonlarında hendek ve barikat eylemlerine karşı sokağa çıkma yasağı ve düzenlenen güvenlik operasyonları sırasında düzenledikleri eylemlerle gündeme geldi.

9 Eylül 2015'te bir grup milletvekili ile sokağa çıkma yasağının ve operasyonların sürdüğü Diyarbakır'dan Mardin'in Midyat ilçesi üzerinden Cizre'ye doğru bir yürüyüş başlattı. Buna "Barış Yürüyüşü" adını verdi. Amaçlarını da "Gazze ve Kerbela'ya benzettiği" Cizre'de çatışma ve huzursuzluğa son vermek olarak ilan etti.

Demirtaş, zaman zaman güvenlik güçleriyle de karşı karşıya geldi. Cizre'de 14 Aralık 2015'te ilan edilen ve 1 Mart 2016 tarihinde sona eren sokağa çıkma yasağından sonra, Demirtaş, ilçede inceleme yaparken, polis tazyikli su ile müdahale etti.

Temmuz 2012'de de, Barış ve Demokrasi Partisi Öcalan'a özgürlük talebiyle Diyarbakır'da bir miting düzenlemek istedi. Ancak mitingin, Silvan saldırısında 13 askerin hayatını kaybetmesi ve demokratik özerklik ilanının birinci yıl dönümüne denk gelmesi nedeniyle valilik izin vermedi.

Polis, aralarında Demirtaş'ın da olduğu parkta toplanan milletvekillerine tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti. HDP'nin şimdiki Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın ayak bileği isabet eden gaz fişeğiyle kırıldı.

Hakkında 33 dava açıldı

Demirtaş, 4 Kasım 2016'da, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve partisinden dokuz milletvekiliyle birlikte, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "örgüt adına suç işlemek" iddialarıyla gözaltına alındı. Tutuklandı, Edirne F Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Halen burada tutuluyor.

Demirtaş hakkında açılan 33 dava açıldı. "Terör örgütü kurma, yönetme, örgüt propagandası, suç ve suçluyu övme" suçları yöneltildi. 142 yıla kadar hapis cezası istendi. Tutuklanmasından 460 gün sonra hakim karşısına çıktı. Savunması üç gün sürdü.

Savunmasında, sahte ve üretilmiş delillerin dosyasına konduğunu söyledi, Fethullah Gülen Cemaati'ni komplo kurmakla suçladı. 

Kitap olarak basılması beklenen savunmasında, "Kararı alan hakim tutuklu FETÖ'cü, soruşturmayı yürüten sacvı tutuklu. Dinlemeyi yapan polis FETÖ'cü, çözümü yapan tutuklu. Peki bu FETÖ'cüler herkese kumpas yaptılar da bize çok mu dürüst davrandılar? Nasıl FETÖ'nün oluşturduğu delillerle milletvekili tutuklanabilir, bu kumpasa nasıl boyun eğilir, anlamakta zorluk çekiyorum" dedi.

Siyasi parti yetkilisi olarak yaptığı konuşmaların da suç unsuru olarak gösterildiğini öne sürdü. Cezaevinde yaptığı resimler ve kısa öykülerden oluşan Seher adlı bir kitap çıkardı. Uzun bir süre çok satanlar listelerinde yer aldı. Ancak "ders kitabı olmadığı, şifreli ve kontrolsüz haberleşmeye yol açabileceği" gerekçesiyle Diyarbakır D Tipi Cezaevi'ne alınmadı. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, kitabın neden cezaevine alınmadığını meclis gündemine taşıdı, başbakana sordu.

Demirtaş, partisi HDP tarafından ikinci kez cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Böylece Demirtaş, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde cezaevinden cumhurbaşkanlığına aday olan ilk ve tek kişi oldu.