T24- Vatan gazetesi yazarı Mine Şenocak SBS hakkında bilgi almak için dört eğitim uzmanıyla yaptığı görüşmeyi köşesine taşıdı.
Şenocak'ın uzmanlarla yaptığı SBS hakkında önemli bilgiler içeren röportaj şöyle:
* Veliler, çocuklar, herkes şaşkın. SBS kaldırıldı... Sizce nereden başlayalım konuşmaya?
Sadık Gültekin: Bence ilk konu şu olmalı; bu sisteminin değiştirileceği sınavlardan önce söylenmedi. Sınavlar uygulandı, uygulandıktan sonra söylendi. Bu çok yanlıştı. Sınavları yapmadan önce, “Biz bu sınav sistemini genel istek üzerine değiştirmeyi düşünüyoruz. Dolayısıyla bu sene şu sınıflar girecek ya da herkes girecek. Ama biz şu öğrencileri değerlendirmeye alacağız, şunları almayacağız” türünden bir ifade olması lazımdı. Hiç böyle bir şey yapılmadı. 40 kere sınav yapıldı. Yapıldıktan sonra, sonuçlar açıklanmadan kısa bir süre önce dendi ki, “Sistem değişiyor. Üç basamaklı sınav sistemi kalkacak. Bunu teke indiriyoruz.” Esas yanlış da altıncı sınıflara yapıldı. Sen bu sistemi tümden kaldırıyorsun ve değiştiriyorsun. Ama altıncı sınıfları, sanki bilerek, eziyet olsun diye bu sınava sokuyorsun. Bu çocuklar iki yıl daha bu kalkan sistemin eziyetini çekecek. Bu çocuklarda ne motivasyon ne istek kalacak. Çünkü başka öğrenciler için geçerli olmayan bir sınava girecekler. Bu çocuklar 6-7-8’de sınava girmiş olacaklar ve başka da bunlarla birlikte sınava giren olmayacak. Bu çok büyük bir hata. Çocuklara çok büyük bir eziyet.
6’ncı sınıflar sınava girmesin bu çocuklara yazık olmasın
*Peki ne yapılmalı?
Tamam 6. sınıfların sınavı yapıldı, girdiler, çıktılar. Ama bence yolun daha başındayken bunları saymasınlar, iptal etsinler. Kamuoyunun beklentisi, isteği, arzusu bu. Madem bu kadar duyarlılar, madem anket yaptılar, iptal ettiler, bunu da dikkate alsınlar. Bu çocuklara yazık günah olmasın. Bu en büyük sorun. Diğer en büyük sorun, ki bu konu hocam Adil Çağlar’ın alanına girecek. Şimdi 3 sene önce SBS denilen model ortaya konuldu. Şöyle olacak, böyle olacak diye, bir sürü methiye düzüldü. Ama daha ilk başlangıcından itibaren soru işaretleriyle başladı. Dedik ki ilktir, geçicidir, oturacaktır, kalkacaktır... Ama buna rağmen gittikçe yanlışların kademesi artmaya başladı. Bu sınav sistemi çok iyi olacak diye kondu. Daha ilk yılından kötü olduğu ortaya çıktı. Sonra üçüncü yılında da kalktı. Böyle bir mantık olabilir mi? Eğitim deneme yanılma tahtası değildir. Siz nasıl ki bir ameliyat masasında deneme yanılma yöntemini uygulayamazsanız, aynı şeyi eğitimde de yapamazsınız.
* O zaman bu sistem niye konuldu? Niye kaldırıldı?
Prof. Adil Çağlar: Tabii artık karar verilmiş, ama ben bu sistemin bazı dezavantajlarını burada paylaşmak istiyorum. Birincisi Sadık Bey’in dediği gibi 6’ncı ve 7’nci sınıf öğrencileri, artık kaldırılmış bir sınava motivasyonsuz ve isteksiz bu sınavlara girecekler. İkincisi, bu süreç tek başına değil. Milli Eğitim Bakanlığı diyor ki, “Ben bütün orta öğretim kurumlarını eşit hale getireceğim. Artık bazı okullar çekim merkezi olmaktan çıkacaklar.” Burada hiç kimsenin kalbini kırmak istemem ama bu gerçek anlamda bir ütopya. Yani siz bütün liseleri Kabataş Lisesi’yle, Galatasaray Lisesi’yle eşit hale nasıl getirebileceksiniz? Ve bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’nın ayırdığı bütçe belliyken, Türkiye’nin eğitime harcayabileceği kaynaklar belliyken bunu nasıl yapacaksınız? Bu sistem her eve üç anahtarlık vaadi gibi havada kalır, asla ve asla olmaz.
Sadık Gültekin: Yani biz bir yola çıkalım da, kervan yoldayken düzülelim olmaz.
Prof. Adil Çağlar: İşte SBS bunun bir örneği. Sınadık, denedik olmadı. İşte kredili sistemi, basamaklı kur sistemini düşünün. Bu süreçlerde Milli Eğitim Bakanlığı çok büyük kaynak kaybetti ve çok büyük insan ziyan etti. Bu süreç de böyle bir ziyana, zarara, başarısızlığa dönüşmesin. Milli Eğitim Bakanlığı’nın büyük hatalar yapma lüksü yoktur.
* Bütçe dediniz... Rakamlar nedir?
Türkiye şu anda 33 milyar lira ayrılabiliyor Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine. Şimdi sizin 4 bin liseyi, Kabataş Lisesi veya Cağaloğlu Anadolu Lisesi seviyesine getirmeniz için fiziki bakımdan yatırım yapmanız gerekir, laboratuvar bakımından yatırım yapmanız gerekir.
Turgay Polat: Öğretmen niteliği bakımından yatırım yapmanız gerekir.
Prof. Adil Çağlar: Bakın 2010 yılındayız, okulların hiçbir standardı yok.
* Nasıl standardı olması gerekir?
Burada performans değerlendirme ölçütleri olması lazım. Mesela iyi bir müdürün başarı standartları nelerdir? Kurumsal olarak okullar hangi durumları yerine getirdiği zaman başarılı sayılacak? Hangi durumları yerine getiremediği zaman başarısız sayılacak? Bununla ilgili eğitim müfettişlerinin elinde bir değerlendirme, standart yok. Bütün gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerinde hepsi önceden belirlenmiş, objektif, kurumdan kuruma, bakandan bakana, bölgeden bölgeye değişmeyen standartlar vardır. Böyle yapıldığı zaman artık eğitim bir parti politikası olmaktan çıkar, ulusal bir milli eğitim politikası haline gelir. Ama sanki bunu hükümetler istemiyorlar gibi... Çünkü öyle yapılırsa bakan orada istediği gibi at oynatamayacak. Müsteşarını istediği gibi seçemeyecek. Talim Terbiye Kurulu’nu memuru gibi göremeyecek. Ama şu anda maalesef böyle.
Önce ildeki yüzdenize bakın, sonra puanınıza
*Bu yıl SBS sonucu bin 544 tane birinci çıktı. Şimdi, “Bütün birinciler aynı okulu seçerse ne olacak?” diye tartışılıyor. Öyle bir olasılık var mı?
Prof. Dr. Adil Çağlar: Yok. Bin 544 öğrencinin aynı yeri seçmek istemesi biraz farazidir. Sonuçta hepsi bir okula girecek. Ama ben size asıl tehlikeyi söyleyeyim, bu bin 544 çocuğun hepsi yüksek puan aldıkları için çok yüksek okullar hedefliyorlar. “Ben Galatasaray’a, Robert Kolej’e, İstanbul Erkek Lisesi’ne girerim” diyor çocuk. Bunların içersinde 100 tanesi Galatasaray’a, 120 tanesi İstanbul Erkek Lisesi’ne giriyor. Ama bin 544 çocuk var elimizde. Bunlardan 500’ü çok iyi yere girebilir. Böyle 4 tane, 5 tane okulumuz var. Toplam 500 öğrenci alıyorlar. Ama bin 544 tane çocuğumuz var tam puan alan. Onun için tercih yaparken çocuklar, “Ben çok puan aldım” demesinler. Daha aşağı tercih yapsınlar. Çocukların hepsi nereyi yazsalar gireceklerini sanıyorlar. Ama öyle değil.
Canan Görmez: Öğrencilerin geçen seneki puanları dikkate almamaları gerekiyor. Çünkü geçen sene ile bu seneyi karşılaştırdığımızda yüzdelik birim aynı olsa da, arada yaklaşık 4 puan kadar fark var.
* Bir örnekle anlatabilir misiniz?
Mesela yüzdelik birimi 1.73 olan bir çocuk, geçen sene 466.352 puan alırken aynı yüzdelik dilimdeki çocuk bu sene 470 ve 471 arasında bir puan alıyor. Yani arada 4 puanlık fark var. Dolayısıyla biz burada diyoruz ki çocuklara, bu puanlara bakmasınlar. Asıl dikkate almaları gereken şey yüzdelik dilimleri. Geçen yıl 1.73’lük bir dilimde sınava giren bir öğrencinin yine bu sene de 1.73’lik, 1.75’lik gruba bakması gerekir. Çünkü puana bakarsa 1.60’lık dilime denk gelebilir. Puana bakmak şaşırtıcı olur, yüzdelik dilime bakmak daha doğru olur.
* Bu yüzdeler benim kafamı karıştırdı... Bunları bu söyleşiyi okuyan aileler anlar değil mi?
Tabii... Burada ilave etmemiz gereken bir şey daha var; bir de tercih yaparken istedikleri okulun en son geçen yıl kaçıncı sıradan öğrenci aldığına dikkat etsinler. Mesela x okulu, en son 1502’nci sıradaki bir öğrenciyi aldıysa, kendisinin de en az Türkiye genelinde 1500’üncü sırada olması gerekir. Yani ilk 1500 arasında olması gerekir. Bir de geçen yıl aynı puanı alan birçok öğrenci varken, bu yıl 6, 7 ve 8’inci sınıflarda yüzdelikler alınıp OYD (Orta Öğretime Yerleştirme Puanı) sonucunda aynı puandan tekrar eden öğrenci sayısı çok az. Bu nedenle de sıralarda kayma olacaktır. Mesela geçen sene 463. 353 puan alan 5 çocuk varsa, bu yıl bu puanı alan 1 çocuk var. Çünkü puanlar küsuratlarıyla veriliyor. 463. 352, 463. 351 gibi.... Yani aynı yerde, aynı puanda olan çocuk yok.
* Tercih yaparken ilk neye dikkat etmek gerekiyor öyleyse?
İlk başta ildeki yüzdesi ne, ona bakmak gerekiyor. Sonra Türkiye’deki yüzdesine, sonra ilde kaçıncı sırada olduğuna bakması gerekiyor. En önemli unsurlar bunlar. Puana en son bakması gerekiyor. Çünkü puan çok belirleyici değil. Orada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var; bu sene testin ortalamaları yüksek olduğu için puanlar çocukların beklediği gibi gelmedi, düştü. Çünkü test ortalaması yükseldikçe puan düşer. Şimdi çocuk hesaplıyor; benim bu kadar doğrum var ben 490 alırım. Değil, 488 aldı. Niye? Çünkü düştü. Bunların hepsini velilerin dikkate alması gerekiyor tercih yaparken...
*İldeki yüzdesine bakacak önce dediniz....
Evet. Türkiye yüzdesine bakacak bu çocuklar, ilin kaçıncısı olmuş ona bakacak. Yani üstünde kaç kişi var ona bakacak. Çünkü herkesin kendisinin tercih edeceği okulu tercih edeceğini düşünmesi gerekir. Dolayısıyla puan olarak baktığında, 12 tercih yapacağı için, aldığı puanın en az 10-12 puan altında da okul tercih etmek zorunda. Şöyle bir şey daha var, çocuk eğer çok altlarda bir okulu yazarsa kazanma şansının yüzde 100 olduğunu düşünün, yüzde 100 kazandığı zaman ikinci bir tercih hakkı daha var. Kazansa da kazanmasa da daha sonra 6 tane ikinci bir tercih hakkı var. İdealindeki okulu o zaman yazsın. Çünkü buradaki ilk kayıt duruyor. Eğer çocuk ikinci tercihini yaptığında kazanamazsa birinci de kaldığı yerde kalıyor. Çocuk kaybetmiyor hakkını. Bana gelip “Ben ilkinde kayıt yaptırmasam olur mu?” diye soruyorlar. “Hayır” diyorum, “Kaydını yaptır, kendini garantiye al. Ondan sonra ikinci tercihini yap. İkinci tercihinde ideal, asıl gitmek istediğin veya aklında olan ama gidemediğin yerleri yaz. Çünkü ikinci tercihte hem ikinci tercih yerleştirmesi yapılacak hem de size yedek liste verilecek. İkinci hakta, 1 asil 3 yedek hakkı olacak çocuğun. Eğer ilk tercihte yerleşemezse, yedek listeyi de takip edebilir. Oradaki birinci tercih sabit duruyor ama ola ki ikinci tercihte kazanırsa çocuk, ilk tercih ettiği yerden otomatik olarak siliniyor bunu da bilmesi gerekir.
*Nasıl?
Kazanırsa otomatik olarak ilk tercih siliniyor, diğer okulda görünüyor kaydı. Bu nedenle velinin gidip bizzat kendisinin kaydını yaptırması gerekir. Yaptırmazsa kaydı silinecektir. Oraya kayıt yaptırmadı, istemedi anlamına gelmektedir bu. İkinci yere gidip kendisinin kaydettirmesi gerek. Kaydetmezse oradaki hakkını da kaybeder.
*Benim sizin anlattıklarınızdan anladığım, SBS’de birinci olsanız bile doğru tercih yapmazsanız açıkta kalabilirsiniz, öyle mi?
Kesinlikle... Sadece yüksek puanları tercih ederlerse açıkta kalabilirler.