Medya

"Savunma Bakanlığı 'kontrgerilla eğitimi' veren SADAT A.Ş.'ye 'denetleme görevimiz yok' yazısı göndermiş!"

Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker 'köylü yakma' iddiasıyla gündeme gelen SADAT A.Ş. hakkında yazdı

12 Temmuz 2016 09:04

Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, 'Lice 34 köylü yakılmak istendi' iddialarıyla gündeme gelen SADAT A.Ş. hakkında “Gayrinizami harp, ya da yaygın deyimle kontrgerilla eğitimi verdiğini, sitesinde açıkça duyuran Sadat A.Ş. ile ilgili temel sorun, devlet aygıtı tekelinde olduğunu varsaydığımız askeri ve güvenlik ‘hizmetlerin’ devlet denetimi dışında olması” diye yazdı. SADAT A.Ş.’nin devlet tarafından denetlenmediğini ileri süren Toker, “Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) Danışman kadrosunda Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’ın da yer aldığı şirkete ‘Denetleme görevimiz yok’ yazısı gönderdiğini” aktardı.

Çiğdem Toker'in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (12 Temmuz 2016) nüshasında yayımlanan 'Denetlenmeyen bir savaş şirketi: SADAT' başlıklı yazısı şöyle:

‘Sadat A.Ş’ başlıklı yazımız, dün yoğun paylaşıldı. Gayrinizami harp, ya da yaygın deyimle kontrgerilla eğitimi verdiğini, sitesinde açıkça duyuran Sadat A.Ş. İle ilgili temel sorun, devlet aygıtı tekelinde olduğunu varsaydığımız askeri ve güvenlik “hizmetlerin” devlet denetimi dışında olması.

 

Nereden mi biliyoruz?

 

Bizzat şirketin açıklamasından. Sadat A.Ş, faaliyetlerinin denetlenmediği, Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) şirkete “Denetleme görevimiz yok” yazısı gönderdiğini “bazı karalama kampanyası”na cevap olarak yeniakit.com.tr sitesinde yayımlanan açıklamasında ayrıntılarıyla aktarıyor.

Danışman kadrosunda Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’ın da yer aldığı şirket, 27 Haziran tarihli açıklamasında, kur ulduktan sonra devlete “gelin bizi denetleyin” dediğini belirtiyor.

Nasıl yaptığını adım adım paylaşalım.

-“Savunma Sanayi Hizmet Sektörü”nün denetlenmesi esaslarını oluşturacak Tesis Özel Güvenlik Belgesi (TÖGEK) hazırlayarak MSB’na başvurmuş.

-Fakat Bakanlığın Teknik Hizmetler Dairesi, şirkete gönderdiği yazılı cevapta Savunma Sanayi Hizmet Sektörünün Türkiye’de bir mevzuata tabi olmadığını, denetim görevleri bulunmadığını bildirmiş.

-Şirket bunun üzerine, savunma sanayii mevzuatını düzenleyen iki yasaya (5201 ve 5201 sayılı) savunma sanayii hizmet sektörünün de dahil edilmesini istemiş.

-Bu amaçla taslak yasa maddeleri hazırlamış; -buraya dikkat- “TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, MSB, İç İşleri Bakanlığı ve Dış İşleri Bakanlığı nezdinde çalışmalar yürütmüş.”

 

Peki bu girişimler neden sonuçlanmamış?

 

Sadat’a göre, bunun sorumlusu, “2013 ortasında başlayan gezi olayları süreci ve ardında Devlet içinde oluşan paralel yapıların su yüzüne çıkması ile ülkenin gündeminin olağanüstü hal alması.

 

Tasalluttan kurtarmak

 

Şirket, önerdiği mevzuatın Türk dış politikasını olumlu etkileyecek “devrim” niteliğinde olduğu görüşünde.

Dün değindiğimiz, daha önce milletvekillerinin soru önergelerinde gündeme getirdiği (Osman Korutürk, şirketin AKP desteğiyle kurulduğunu belirten basın toplantısı yapmıştı) ancak yanıtsız kalan konulara iddialı bir cevap da var:

“SADAT A.Ş. kurucu üyelerin ortak iradesinden başka bir merkezden talimat, destek ve yardım almamıştır. SADAT A.Ş. faaliyetlerinde şeffaf olmayı ve hukuk çizgisinde hareket etmeyi prensip edinmiştir. SADAT A.Ş. Ülkemizde iç politik alanda yakıştırılmaya çalışılan hiç bir hukuk ve yasa dışı faaliyetten haberdar değildir, içinde bulunmamıştır ve bulunmayacaktır.”

“Hukuk çizgisi”, “şeffaflık”, “kurucu üyelerin iradesi dışında hiçbir merkezden talimat almamak”...

İnternet sayfasında gayrınizami harp ve pusu eğitiminden sözeden ve bu eğitimleri Kızılay yararına yapmadığını düşündüğümüz bir şirket için, hakikaten kulağa iyi gelen prensipler.

Peki o zaman aynı metinde yer alan ve şirketin kendisini tanımlamakta kullandığı şu bölümü nasıl yorumlayalım? “Bu gün, İslâm Coğrafyası’nı dizayn etmek isteyen küresel güçlerden sadece ABD’nin, emekli askerlerden oluşmuş, 70 Savunma Danışmanlık şirketi üçer beşer adet İslâm Ülkeleri’nde ABD menfaatlerine uygun faaliyet göstermektedirler. SADAT A.Ş.’nin amacı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yetişemediği İslam Ülkeleri’ni de bu şirketlerin tasallutundan kurtarmaktır.”

 

Çıray: Savunma bürokrasisi rahatsız

 

TSK’nin yetişemediği İslam ülkeleri? Küresel güçlerin tasallutundan kurtarmak?

CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, 21 Haziran’da tam da bu konulara değinen soru önergesi verdi. Herbiri ayrı önem taşıyan 9 soru içeriyor. Görüşmemizde “Bu nasıl hedeftir? Gerilla devleti miyiz?” diyen Çıray, savunma bürokrasisini, sözkonusu şirketin faaliyetlerinden rahatsız olduğunu duyumunu paylaştı.

Şirketin web sitesinde sıraladığı maddelerde “hizmet verilen ülke” kavramını esas aldığını vurgulayan Çıray, “hizmet verilen DEVLET” kavramından kaçınıldığını altını çiziyor ve bun önemli meseleyi şöyle sorguluyor:

“Uluslararası hukuka göre devlet, daimi bir nüfusu, belirli ülkesi, bir hükümeti ve diğer devletlerle ilişkilere girme bağımsızlı olan milletlerarası hukuk tüzel kişisidir Ülke ise, bir devlet egemenliği altında bulunan toprakların tümüyle ilgili tanımlama olup uluslar arası bir tüzel kişilik ifade etmemektedir.”

Bu kritik tespitten sonra asıl can alıcı soru geliyor önergede:

“Sadat isimli şirket, bir komşu devletin ülkesinde, o devletin hükümetine karşı olan Hizmet talep edici tarafın savunma danışmanlığı isteğine olumlu bakar ve bu konuda bir faaliyete girerse, bu faaliyet, uluslararası hukuk ve iç mevzuat tarafından nasıl değerlendirililecektir?”

 

Paralı asker durumu nedir?

 

Meclis kayıtlarına giren önegede Sadat’ın açıkladığı faaliyetlerin BM Şartı ile BM Paralı Askerlerle Mücadele Konvansiyonu başta olmak üzere bu konudaki uluslararası mevzuat açısından nasıl değerlendirildiğin de sorgulanıyor. Çıray şirketin kendisini “TSK’nın yetişemediği ülke ve askeri sahalardaki boşluğu doldurmak üzere kurulmuş bir yasal şirkettir” ifadesi hakkında da Başbakan Binali Yıldırım’a şunu soruyor: “Zorunlu askerlik sistemine sahip olan, 700.000 personeli ile dünya sıralamasında 6.sırada yer alan, arkasında devlet gücü ile sınırsız eğitim olanakları ve her rütbeli sınıftan mükemmel yetişmiş bir personel navuzu bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin cevap veremediği ihtiyaca cevap vereceğini iddia eden SADAT, önümüzdeki dönemde ne kadar büyümeyi ve yayılmayı hedeflemektedir?”

 

Hangi izinle?

 

Sadat A.Ş kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi Milliyet gazetesinde (4 Eylül 2012) yayımlanan Musa Kesler imzalı röportajda amaçlarını şöyle açıklamış:

“Amacımız Türkiye’nin köklü askeri gelenekleri ve birikimini ihtiyacı olarak ülkelere aktarmak. Kendi deneyimi ve birikimi olmayan ülkelerin silahlı kuvvetlerinin eğitim, strateji gibi ihtiyaçlarını karşılayacağız. Dünyada bu tür şirketlerin örneği çok. Bu amaçlarla kurulmuş 70’ten fazla şirket var. Türkiye’de ilk olacak. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çok genç yaşlarda emekli olan subaylar, astsubaylar var, onlardan yararlanacağız.”

Tanrıverdi, aynı mülakatta MSB izin ve onay sürecini beklediklerini, onay çıkınca ihalelere katılabileceklerini söylemiş. Röportaj tarihinin 2012, yazıda aktardığımız açıklama tarihinin Haziran 2016 olduğunu dikkate alırsak “Bakanlık onayı çıkmadıysa, Sadat, hangi yetki ve izinle faaliyette bulunuyor?” sorusu daha çok önem kazanıyor.

Milli manevi değerler üzerine yükselen ticari müessese Sadat, iki hafta önceki açıklamasında vurguladığı gibi şeffafsa, sitesinde duyurduğu hizmetleri, nerelere ve nasıl bir bedel karşılığında sunduğunu açıklayabilir mi? Önerilen mevzuat değişikliği halen yapılmadığına göre, ordu ve güvenlik birimleri tekelinde olması gereken hizmetler, sadece denetim dışı değil, izinsiz mi sürdürülüyor?

 

Kurucusu eski bir özel harpçi

 

Sadat A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, kişisel web sitesindeki özgeçmişine göre 1944 yılında Konya’nın Akşehir ilçesinde doğdu. 1964 yılında Kara Harp Okulu’na girdi. TSK’nin çok çeşitli birimlerinde görev yaptı. Dört yıl süreyle Özel Harp Dairesi’nde bulundu. 1992’de Tuğgeneralliğe yükseldi. 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 30 Ağustos 1996 yılında kadrosucvzluktan emekliye sevk edildi. 28 Kasım 2004-22 Kasım 2009 tarihleri arasında Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Genel Başkanlığı yaptı.