Çağlayan Adliyesi'nde rehin alınan savcı Mehmet Selim Kiraz’ın yaptığı telefon görüşmesini haberleştiren Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet Şık'a yöneltilen "terör örgütüne yardım" suçlaması ile bu haber nedeniyle açılan soruşturmayı, açtığı incelemeyle "suç değil" diyerek takipsizlik kararı veren savcının kararlarında yeni bir gelişme yaşandı. Savcı Umut Tepe bu kez de kendi verdiği takipsizlik kararını kaldırılmasını istedi.
Cumhuriyet gazetesinden Kemal Göktaş’ın haberine göre, Umut Akça isimli kişi tarafından yapılan ihbar üzerine başlatılan soruşturmada savcı Umut Tepe tarafından ifadesi alınan Şık, savcı Kiraz’ı rehin alan militanların bazı basın organlarına telefonla bağlanarak bilgi verdiklerini öğrenince, kendisinin de cep telefonu numarasını öğrendiği militanlarla görüştüğü ve aralarında geçen görüşmeyi soru – cevap olarak düzenleyerek gazetede yayımladığını söylemişti. Savcı Kiraz’la da görüşmek istediğini ancak rehin alanların bu talebini kabul etmediklerini anlatan Şık, bunun bir gazetecilik faaliyeti olduğunu belirterek “Dünyanın her yerinde gazeteciler benim gibi davranır. Rehin alan şahıslarla iletişim kurma şansı varken iletişim kurmamak gazetecilik adına yanlış bir davranış olurdu. Söyleşi bütünüyle değerlendirildiğinde yapılan eylemi eleştirdiğim görülecektir. Hatta sorunun birinde bu eylemle Berkin Elvan’ı terörize ettiklerini söyledim. Kimden gelirse gelsin şiddetin her zaman karşısındayım” demişti. Savcı Umut Tepe de 24 Temmuz 2015’te “suçu ve suçluyu övmek” kapsamında yürüttüğü soruşturmada takipsizlik kararı vermişti. Tepe kararında, bu suçun oluşması için kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerektiğine işaret etmişti. Tepe ayrıca, haber içeriğinde suçu övme amaç ve kastının da bulunmadığını kaydetmişti.
Kendi kararına itiraz
Savcının suç görmediği bu söyleşi, Ahmet Şık hakkında Cumhuriyet soruşturması kapsamında gözaltı ve tutuklama kararları verildikten sonra yeniden devreye sokuldu. Cumhuriyet soruşturmasında Şık’ı sorgulayan savcı Fahrettin Kemal Yerli, özellikle troll hesaplar tarafından Şık’ı hedef göstermek için kullanılan bu söyleşi ile ilgili sorular yöneltti. Şık ve avukatları ise söyleşi hakkında takipsizlik kararı verildiğini hatırlatarak bu konuda yeni bir suçlamada bulunulamayacağını belirtti. Bunun ardından 2 yıl önceki takipsizlik kararını veren savcı Tepe, Sulh Ceza Hâkimliğine başvurarak takipsizlik kararının kaldırılmasını istedi.
HTS kayıtları gerekçesi
Tepe, bu talebini Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172/2. maddesine dayandırdı. Söz konusu maddede “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik) verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz” hükmü yer alıyor. Savcı Tepe’nin kanundaki düzenlemeyi aşmak için ileri sürdüğü yeni delil ise Şık’ın HTS kayıtları oldu. Savcının talebinde HTS kayıtları ile neyi kastettiği belirtilmedi ancak soruşturma dosyasından Şık’ın Kiraz’ı rehin alan DHKP-C’lilerle yaptığı telefon görüşmesini delil olarak gösterdiği anlaşıldı. Oysa zaten Şık militanlarla telefonda görüştüğünü haberinde yazmış ve ifadesinde de söylemişti. Şık’ın haberi yaparken militanlarla telefonla konuştuğu haber metninde yazmıyormuş gibi, İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği, savcı Tepe’nin bu talebini kabul ederek soruşturmayı yeniden açtı. Hâkimliğin bu kararının verildiği gün savcı Yerli de bu dosya ile Cumhuriyet dosyasını birleştirdi. Böylece savcılığın 2 yıl önce suç unsuru görmediği bir haber, Şık aleyhine DHKPC’ye yardım suçlamasının dayanağı olarak iddianamede yer aldı.