Yaşam

'Savaş sonuç getirmez'

Avrupa radikal İslamcılara karşı pasif mi kalıyor? Radikal İslamcılara karşı önlem alınmada gecikildi mi? Cezayirli yazar Boualem Sansal DW’ye bu konudaki görüşlerini açıkladı.

19 Kasım 2015 21:03


Paris’teki terörist saldırılar, ardından gelen polis baskınları, bomba ihbarları Avrupa’da özellikle radikal İslamcı terör konusunun gündemin ilk sırasında ele alınmasına yol açıyor. Avrupa radikal İslamcılara karşı pasif mi kalıyor? Radikal İslamcılara karşı önlem alınmada gecikildi mi? 1949 doğumlu ünlü Cezayirli yazar Boualem Sansal'ın radikal İslamcılığın tehlikelerine ilişkin çok sayıda eseri bulunuyor. 2011 yılında Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği'nin Barış Ödülü'nü almış olan ve “2084” adlı romanı ekim ayı sonunda Fransa'da edebiyat ödülüne layık bulunan Sansal, DW’ye bu konudaki görüşlerini açıkladı.

'Avrupa'ya savaş açıldı ve kısa sürede de sona ermeyecek gibi'

Paris’teki terör saldırılarının kendisi için sürpriz olmadığını belirten Sansal, “beni asıl şaşırtan, saldırıların bu kadar geç gelmesiydi” diyor. Cezayirli yazar, uluslararası İslamcı akımın Avrupa’ya karşı savaş açtığını, özellikle Fransa’nın Suriye’de IŞİD’e karşı operasyonlara katılmasıyla başlıca hedef durumuna geldiğini söylüyor. Sansal, savaşın başladığını ve kısa sürede de sona ermeyeceğini belirtiyor.

'Avrupa'nın radikal İslamcılığa karşı verdiği tepki kötü'

Cezayirli yazar Boualem Sansal, Ağustos ayında yayımladığı “2084” adlı güncel romanında, İslamcı nitelikler taşıyan dinî, totaliter, vahşet saçan bir rejime ilişkin kâbus gibi bir senaryoyu ele alıyor. Peki Avrupa’da da acaba böyle İslamcı bir rejim olası mı, yoksa bunu senaryo olarak mı algılamak gerekir? Sansal şunları söylüyor: “En azından bu yönde bir irade mevcut. Ve bunun zemini de oluşturulmuş durumda. Aktif ya da pasif hücreler ve iletişim ağları, camilerin oluşturduğu alt yapılar, bankalar, ticarî ilişkiler ve eğitim kurumlarına kadar herşey var. Bunlar bir strateji üzerinde çalışıyor ve ben gelişmelerin bundan sonra gittikçe hızlanacağını ve yoğunlaşacağını sanıyorum. Tabii Avrupalıların nasıl tepki vereceğine de bağlı bunlar. Şu anda Avrupalıların tepkisi kötü.”

'Batılı toplumlar Müslümanların Avrupa’ya uyumu konusunu hafife aldılar'

Boualem Sansal, düşüncelere karşı silahla mücadelenin sonuç vermeyeceğini, düşünceye ancak düşünceyle, yani yaşam felsefesi, yeni bir demokrasi ve yeni bir laiklik anlayışı ile karşılık verilebileceğini, bunun da Müslümanların Avrupa’daki toplumlara uyumunun daha iyi bir biçimde düzenlenmesiyle mümkün olabileceğini belirtiyor. Peki bu devasa şiddet ortamı Batılı toplumların bazı zaafları sonucunda mı doğdu? Sansal’ın yanıtı: “Evet, kanımca Batılı toplumlar Müslümanların Avrupa’ya uyumu konusunu hafife aldılar. Bunun basit bir süreç olduğunu, kendiliğinden, otomatikman gelişeceğini sandılar. Sonuçta Müslümanlar batılı ülkelerde demokratik koşullarda ve belirli bir konfor içinde yaşıyorlar. Ancak Müslamanların geldikleri ülkerden kaynaklanan özel bazı ihtiyaçlarına gereken ilgi gösterilmedi. Ve Batılı ülkeler güney yarım küredeki diktatörlükleri ve hatta İslamcı partileri destekleyerek kötü bir tavır aldılar. Bugün işte bu kötü politikaların bedelini ödemek zorunda kalıyorlar.”

'İzolasyandan kurtulmanın mutlaka bir yolu bulunmalıdır'

Örneğin Fransa’da Müslümanların toplumdan tecrit olmuş olarak yaşadığına dikkat çeken Sansal, gençlerin çoğu kez kendilerini iyi hissetmediklerini, işsiz olduklarını, iyi eğitim almadıklarını belirtiyor. Bir yandan Avrupa’da yaşadıklarını, diğer yandan ailelerinin mensubu olduğu ülkelerle bağlantıları olduğunu ve sürekli çelişki yaşadıklarını anlatıyor. Bu izolasyondan kurtulmanın bir yolunun mutlaka bulunması gerektiğine de işaret ediyor.

Avrupa değerleri krizde ve özgürlük kavramı gücünü yitiriyor mu?

Şu sıralarda kamuoyunda sürdürülen tartışmalarda Avrupa değerlerinin krizde olduğu, özgürlük kavramının gücünü yitirdiği, bunun da radikal İslamcı şiddeti daha da körüklediği gibi düşünceler var. Bu konuda Cezayirli yazar Sansal nasıl düşünüyor? “Evet gerçekten de öyle. Özgürlükler yok olmuş durumda. Bize hamilik yapan politikaların belirlediği, sıkı bir biçimde organize olmuş devletlerde tutsak gibi yaşıyoruz. Küreselleşme bize piyasa yasalarını dayatıyor. Reklamlar ve pazarlama bizi şartlandırıyor. Elimizdeki tek özgürlük, şu ya da bu partinin emirlerine uymak. Müslümanlar da 'bunlara uyacağımıza, dinimizin emirlerini yerine getiririz daha iyi olur' diye düşünüyor. Çünkü din cennet vaat ediyor.”

'Batılı toplumların yeni bir rönesans yaşaması gerekiyor'

Cezayirli yazar Boualem Sansal, Batılı toplumların yeni bir rönesans yaşaması gerektiğini, aydınlama çağının değerlerini yeniden canlandırmak gerektiğini, bunu başarabilmek için ise piyasa ve küreselleşme yasalarından biraz olsun uzaklaşmak gerektiğini vurguluyor.