Oyuncu Sanem Yeles, "Kızlarım için" dizisinde Selva karakteriyle televiyon ekranlarında karşımıza çıkıyor. Oyunculuk konusunda hırslı olmadığını söyleyen Yeles azimli olduğunu ve 'istediğimi oldururum' diyen bir insan olmadığını söyledi.Yeles, "Mesleğe âşık olanlardanım belki ben de, bilemiyorum" diye konuştu.
Hürriyet'in sorularını yanıtlayan Sanem Yeles'in açıklamaları şöyle:
◊ “Kızlarım İçin” farklı hikayesi ile dikkat çekti. Siz senaryoyu ve rolünüzü nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok sağlam bulduğum bir proje. Senaryosu, kurgusu, oyuncu kadrosu, genel hikayesi, her yönüyle... Beni asıl etkileyen bu aile dramının işleniş biçimi oldu. Selva da bu hikayenin organik bir parçası. Karakteri ilk okuduğumda arkadaşlarıma bahsettim. Kimi “Aynı annem” dedi, kimi “Aaa bizim komşumuz”... Selva’nın bu kadar gerçek oluşu heyecanlandırdı beni.
◊ İşletme eğitimi almışsınız, oyunculuk yapıyorsunuz. Hırslı biri misiniz?
- Ben kendimi hırslı olarak tanımlamam, azimli diyebiliriz. Ama o da sadece oyunculukla ilgili... Öyle çok “istediğimi oldururum” insanı değilim. Yalnızca bu işi yapabilmek için daha önce hiçbir şeye olmadığı kadar emek harcadım ve sabrettim. Mesleğe âşık olanlardanım belki ben de, bilemiyorum.
◊ Hayatınızda dans ve piyano da var. Nedir sizi bu kadar sanata çeken?
- Çocukluk yıllarımda edebiyata büyük ilgim vardı, çok okur, çok yazar, şiir denemeleri yapardım. Uzun dönem de tek hayalim yazmak olmuştu, diğerleri daha çok hobi gibiydi. Dans da, oyunculuk da, yazmak da, okumak da hayatı tekdüzelikten, sıradanlıktan kurtaran güçler bu arada. Nietzsche’nin bir sözünü okumuştum: “Hakikatten gebermemek için sanata ihtiyacımız var.” Benim için de öyle, yani kendi dünyamda yarattığım bir kaçış alanı.
"Gün geldi 'Herhalde benden oyuncu olmayacak' dedim"
◊ Selva, bugüne kadar canlandırdıklarınızdan çok daha farklı bir karakter. Neler hissediyorsunuz?
- Evet, kesinlikle farklı... Zaten tam olarak böyle bir hayalim vardı. Hem daha önce oynadıklarımdan hem de kendimden çok farklı bir karakter oynamak. Bu proje gelince “Aradığımı buldum” dedim. Bana bu rolü uygun gördüklerinde “Demek yeteneğime güvendiler” deyip onore oldum açıkçası. Oyunculuğun güzel yanı da bu, her karakterde kendi sınırlarınızı test ediyorsunuz.
◊ Oyunculuk aklınıza ilk ne zaman düştü? Sizde ve hayatınızda neleri değiştirdi?
- Yıllar evvel bir tiyatro oyunu izlemiş, çok keyif almıştım. O zaman oyuncuların sahnede ve sahne arkasında neler yaşadıklarını çok merak etmiştim. Acaba ben de yapabilir miyim diye merak edip eğitim almaya başladım. Bunu meslek edinmek yoktu açıkçası aklımda. Fakat zamanla, önüme çıkan fırsatların da yardımıyla tüm hayatımı kapladı. Hayatımdaki önceliklerimin sıralaması değişti, yaşadığım şehirden tutun sabah yataktan kalkma motivasyonuma kadar her şeyi değiştirdi.
◊ Oyuncu olmaya karar verdikten sonra şüphe duyduğunuz zamanlar oldu mu?
- Oyunculuk yapmak isteğimden şüphe duymadım hiç ama “Herhalde benden olmayacak” diye düşündüğüm çok zaman olmuştur. Hatta tam vazgeçtiğim, maaşlı, sigortalı iş aramaya başladığım bir dönemde iş bulup apar topar İstanbul’a geldim. Bir ay sonra da kendimi sette buldum.
◊ Ünlü olmadığınız zamanlara özlem duyuyor musunuz?
- Duymuyorum, çünkü özel hayatımda öncesinden şimdiye pek fark yok. Sadece eskiden kendime ayıracak daha çok vaktim olurdu, şimdi ise daha yoğunum. O da ünle, şöhretle değil, direkt mesleğimle alakalı.
"Çocuk kitapları okuyorum"
◊ Huzurlu hissetmek istediğinizde ne yapıyorsunuz?
- Çok bunaldığım zamanlar bazı kaçış alanları yaratıyorum kendime. Mesela çocuk kitapları okuyorum vakit buldukça, nedense beni çok rahatlatıyor. Bir de balık tutmak.
◊ Son dönemde özlemini duyduğunuz ya da eksikliğini hissettiğiniz bir şeyler var mı?
- Annemi özlüyorum çok, o Eskişehir’de, memleketimde. Bir de plansız programsız bir şeyler yapabilmeyi... Mesela çok bunalınca tek başıma seyahate çıkabilmeyi. Mesleğin küçük tatlı zorlukları bunlar işte...