Söyleşimiz yazın sonlarına doğru gerçekleşiyor. İstanbul’da bulunduğum süre zarfında geçirdiğim en sıcak günün akşamüzeri sanatçının stüdyosuna varıyorum. Defne Tesal’ın stüdyosu Anadolu yakasında, sessiz bir sokağın içinde. Yemyeşil bir arka bahçeye bakan, yüksek ağaçların gölgesindeki stüdyosu maruz kaldığım bunaltıcı sıcaktan sonra serin bir avuntu.
“Tereddüt seçim yapmadan önce nefes aldığın bir yer”
Tesal, eserlerini göstermeden evvel, bana sergisinin temasını anlatıyor:
“Tereddüt, ilk anda negatif bir çağrışım yapan bir kelime,” diye kabul ediyor sanatçı ve ekliyor, “ama aslında bir seçim yapmadan önce nefes aldığın bir yer. Bunun o kadar da kötü bir yer olması gerekmiyor. Orada biraz durabilsem ve zamanı esnetebilsem… Bir duraksama anı, hiçbir şey bir yere ilerlemiyor; ama aynı zamanda her şey hareket halinde, huzursuz, kıpır kıpır – ileri-geri. O andaki hareketlere ve duygu durumlarına bakmak istedim.”
“Yaklaşımının meditatif bir yönü var mı? diye sorduğumda, kendi eserlerinin de olduğu gibi sakin ve düşünceli tavrıyla soruyu kafasında ölçüp tarttıktan sonra cevaplıyor: “Evet, bence var. Genelde, işlerimin günlük hayatımızda yakalayamadığımız içimizdeki kendi ritmimizi çağrıştırabilmesini arzu ediyorum. Bu yüzden dingin, akışkan ve ritmik işler yapmayı seviyorum.”
Tereddüt, PİLEVNELİ Dolapdere, sergi görüntüsü
“Sürekli hareket halinde olacaklar – kıpır kıpır”
Tesal bir poşetten gevşek bir pamuk ipliği yumağı çıkartıyor. Bir an ipe dokunup ham dokusunu parmaklarımın arasında hissediyorum. Bana bu malzemeyle Pilevneli’nin üst katında geniş bir alanı kaplayacak olan mekâna özgü bir yerleştirme kuracağını belirtiyor.
Tavana ve zemine sabitlenmiş, sayısız dikey ipler – tepedeki sessiz pervanelerden çıkan hafif rüzgârla yavaşça dalgalanacaklar.
“İpler hiçbir yere gitmiyor olacaklar; aynı zamanda sürekli hareket halinde olacaklar – kıpır kıpır,” diyor Tesal.
Ardından, bana sergide çerçevesiz bir halde asılı olarak sergilenecek olan küçük peyzajlar sersinden örnekler göstermek üzere bir klasör çıkartıyor.
Peyzaj, sanatçının uzun zamandır merak duyduğu bir alan. Tesal 2013 yılında pamuk ipiyle kumaş üzerine işleyerek gerçekleştirmiş olduğu peyzaj serisinde, gökyüzü, deniz ve dağlar toprak tonlarında bölümlere indirgenmişti.
Daha yakın zamanda üretmiş olduğu peyzajlar serisi çizgili ve kareli defterler üzerine yapılmış. Sanatçı, kurallı sayfa düzenine itaat ederek mürekkep kalemi ve metal cetveliyle art arda çizgiler çiziyor kâğıdın üstüne. Mürekkepler birbirlerine bulaştıkça ister istemez desenler – peyzajlar – kendi kendilerine oluşmaya başlıyorlar.
“Beraber çalıştığım malzemeler bana sürprizler yapınca aslında o kadar da kontrol sahibi olmadığım ortaya çıkıyor – bu üretirken çok aradığım bir his,” diye yorumda bulunuyor Tesal.
Defne Tesal, Kusurlar Manzara-16, 2021, 49x17cm, nota kâğıdı üzerine mürekkep.
“Bir sanatçı olarak zamanı nasıl geri kazanabilirim?”
Tesal’ın olgun sanatsal vizyonundan etkilenmiş bir halde teker teker klasörün içindeki işleri inceliyorum – onu, bu tekrara dayalı eylemi tüm dikkatiyle yaparken kafamda canlandırarak.
“Bir süredir ‘zaman’ mefhumu aklımı kurcalayan bir meseleydi. Hep düşünüyordum, zamanı nasıl geri kazanabilirim diye. Sonra bu kitaba rastladım. O duygularımı daha iyi tanımlamama yardımcı oldu.”
Tesal’ın, çalışmalarına kuvvetli bir tesiri olduğundan söz ettiği kitap, Byung-Chul Han’ın “Zamanın Kokusu: Bulunma Sanatı üzerine Felsefi bir Deneme” adlı eseridir.
Kitapta bir noktada Han şunu savunur: “Varlık etkin olmaya indirgenemez. Eylemenin kendisi bile, donarak salt emeğe dönüşmemek için duraklama anları içermelidir (…) Eyleme geçmeyi emekten ayıran şey bir eylem fazlalığı değil, duraklama yetisidir. Tereddüt etmeyi bilmeyen kişi, bir emekçidir.”*
Kanımca, bu herkesin arada bir bakıp üzerine kafa yorması gerektiği bir paragraf.
Sanatçıya “zamanı nasıl geri kazanabilirim” derken tam olarak neyi kastettiğini sorduğumda şu şekilde yanıt veriyor:
“Yaşadığımız bu çağda, özellikle şehir hayatında, ‘zaman’ bizi kontrolü altına almış bir araç haline dönüşmüş durumda. İçsel zamanımız, kendi ritmimiz yerine ortak saatlerimize riayet ediyoruz. Bundan dolayı kafamda şöyle bir soru oluşuyor: bir sanatçı olarak zamanı nasıl geri kazanabilirim?”
Defne Tesal, Düşen İğneler, 2018, Süre: 6'52'', video, ekran görüntüsü. PİLEVNELİ’nin izniyle
“Bir süre sonra kendi koreografilerini yapmaya başlıyorlar”
Hemen ardından şu şekilde cevap veriyor: “Sonuca varmayan eylemeler yaparak. İğneleri sürekli düşürmek gibi, aynı eylemi tekrar etmek şartıyla. Aslında iğneler bir şeyleri tutturmak için varlar ama onun yerine sadece düşseler ve biz sadece bunu izlesek.”
Tesal, üç video çalışmasından oluşan ‘Düşenler Serisi’ndeki bir videosuna değinmekte. Bu videolar sergide ayrı ekranlarda kesintisiz olarak oynuyor olacaklar. Sanatçı, ‘Düşen İğneler’, ‘Düşen İpler’ ve ‘Düşen Nohutlar ‘da metal iğneleri, uzun bir pamuk ipliğini ve kuru nohutları düştükleri yüzey alanını kaplayana dek düşme eylemini gerçekleştirirken filme almış. Tesal bana herhangi bir şekilde manipüle etmiş olmadığı bu videolardan kısa klipler gösteriyor. Londra’ya geri döndüğümde, bu videoları nihayet sonuna kadar izleme imkânım oluyor. İşte o zaman farkına varıyorum: her ne kadar tanecikler hep aynı hızda düşüyor olsalar da, zaman zaman her videoda, ivme ve yavaşlama ve düzensiz hareket eylemi gibi göz aldatmaları yaşanıyor.
Bu videoların kısa kliplerini halen sanatçının stüdyosunda izlerken, o şu yorumda bulunuyor: ”Bir süre sonra sanki kendi koreograflarını yapmaya başlıyorlar ve beni yaptıran olmaktan çıkarıp izleyiciye dönüştürüyorlar.”
Defne Tesal, Buz, 2021, 150 x 105 cm, kâğıt üzeri marker, Fotoğraf: Hadiye Cangökçe, PİLEVNELİ’nin izniyl
“Birçok işim konsantrasyon çalışması”
Sergilenecek bir başka kâğıt üzerine çalışma serisine ait olan, ‘Yansı’, ‘Pus’ ve ‘Buz’ inceden inceye işlenmiş büyüleyici soyutlamalar. Tesal her birinde, sistemli olarak soluk renkli transparan markerlarla özdeş çizgiler tatbik etmeye devam etmiş.
Hep bir arada bu kontrollü çizgiler sanatçının el işlerinde kullandığı pamuklu ham kumaşın çapraz kesişen dokusunu anımsatıyor. Bu yumuşak çizgilerin bazıları üst üste bindikçe, belirli yerlerde katmanlar oluşmuş, üst üste geçmiş olan dikişler gibi, ve ara sıra, ‘Düşenler Serisi’nde’ olduğu gibi, göz aldatmasına yol açıyorlar – bu sefer hareket yanılgısına. Bu eserlerin temsil ettikleri haller (yani yansı, pus ve buz) aynı zamanda tereddütün o arada olma safhasıyla da bağdaşmakta.
Defne Tesal, Mavi Kaya, 2021, 110 x 125 cm, kumaş üzerine ip. Fotoğraf: Hadiye Cangökçe, PİLEVNELİ’nin izniyle
Usta yapmadan yapar
En son, sanatçı katlanmış bir kumaş ortaya çıkarıyor. Büyük çalışmayı yanlarından tutup bana gösterdiğinde, hala yapım aşamasında olan ultramarin mavisi kayanın imgesini seçebiliyorum – sanatçı o evrede eseri yarısına kadar işlemeyi tamamlamış durumda. Tesal bana bu eser için ilhamını nereden aldığını açıklıyor:
“Birkaç ay evvel çok güzel kayalar görmüştüm Ege tarafında. Çok stabil duruyorlar ama aslında onlar da sürekli bir değişim halindeler.”
‘Mavi Kaya’ ve sergide sergilenecek başka bir çalışma, ‘Usta Yapmadan Yapar’ın arasındaki bağ aşikâr.
Tesal el kamerasıyla tek başına bir ağacı, 18 dakika boyunca filme almış.
“Konsantrasyonumu kaybettiğimde kamerayı kapadım – bu da 18 dakikaya varınca oldu,” diye belirtiyor sanatçı.
Bu sessiz video çalışmasına, insanların oturup izlemeleri (ve umut ediyorum ki odaklanıp derin düşüncelere dalmaları) için kendisine ait bir karanlık oda ve bir sıra tanzim edilecek.
Defne Tesal, Usta Yapmadan Yapar, 2019, Süre: 18’04’’, video, ekran görüntüsü.
Birkaç sefer kuşların dallarına konup havalandıklarına şahit oluyoruz. Ancak bunun dışında pek bir şey olmuyor bu videoda. Öte yandan, çok fazla şey aynı anda gerçekleşmekte: hafif bir meltemle, bu muhteşem ağacın zengin, yaprak dolu dalları hep bir arada ve tek başlarına salınmakta – kendi içsel rapsodisini icra etmekte olan bir senfoni misali.
“O ağaç o kadar tam ve çabasız ki. Tek yapmak istediğim durup onu izlemek. O, hiyerarşik olarak sergideki diğer işlerin üstünde – ulaşmak istediğim noktayı ifade ediyor,” diye açıklıyor Tesal.
Sanatçıya ağaçları gözlemlerken nasıl, o kendilerinden emin ve sessiz duruşları ve bizden daha uzun ömürleriyle, onların bizden daha fazla hikmete ve muhtemelen varoluş üzerine daha kapsamlı bir anlayışa sahip olabileceklerini bazen zihnimde canlandırdığımı belirtiyorum.
“Bu düşünce çoğunlukla bana iç huzuru veriyor, ki bunu senin bu video çalışmanı izlerken de tecrübe ettim,” diye açıklamada bulunuyorum.
Tesal gülümseyerek şu şekilde yanıt veriyor:
“Kendimizde aradığımız, o sırada çıkaramadığımız hissi sanki onun bize verdiğini düşünerek bir yandan kendimizi projekte ediyoruz. Ama bu gösteriyor ki, bu duygular bizim için o kadar da uzak değil – bunu düşünmek bana umut veriyor.”
Defne Tesal, “Tereddüt” solo sergisi 27 Ekim – 5 Aralık 2021 tarihleri arası İstanbul, Pilevneli Dolapdere’de sergilenecektir.
*Han, Byung-Chul, “Zamanın Kokusu: Bulunma Sanatı üzerine Felsefi bir Deneme” çeviri: Şeyda Öztürk (Metis Yayınları, 2018) s:113