Sosyal Güvenlik

Sağlıkta hâlâ koşamıyoruz

Deloitte'un raporu’na göre, Türkiye’de kişi başına düşen sağlık harcamaları OECD ortalamasının beşte biri.

22 Ağustos 2008 03:00
Dünyanın en büyük araştırma ve danışmanlık firması Deloitte'un ‘Türkiye'de ve Dünyada Sağlık Ekonomisi 2008 Raporu’nda,  gelişmiş ülkelerdeki ve Türkiye'deki sağlık hizmetlerinin karşılaştırıldı. Raporda, Türkiye'de sağlığa eşit erişim, yüksek hizmet kalitesi ve kaynakların etkin kullanılması için yapılması gerekenler yer aldı.

Raporda, Dünya Bankası’nın halen yüzde 71,6'sı devlet tarafından yapılan sağlık harcamalarının yılda yüzde 15 artacağını tahmin ettiği hatırlatılarak, Türkiye'nin kaynaklarını israf etmeden etkin bir şekilde kullanmasının giderek daha önemli hale geldiği kaydedildi.

1960-2005 yılları arasında sağlık hizmetlerinde önemli gelişme ve iyileşmeler gösteren Türkiye'nin, bu alanda gelişmiş ülkelerle aynı standartlara kavuşmak ve kaynaklarını etkin kullanabilmek için sağlık ekonomisini hayata geçirmek zorunda olduğuna dikkat çekildi.

Sağlık ekonomisinin Türkiye’deki durumu

Rapor’da sağlık ekonomisinin Türkiye’deki durumu özetle şöyle:
- 1960'lardan bu yana sağlık hizmetlerinde önemli mesafe kat eden Türkiye sağlık harcamaları konusunda OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor.
-Türkiye'de, toplam sağlık harcamalarının GSMH'ya oranı yüzde 7,6 olarak gerçekleşirken, OECD ortalaması yüzde 9, ABD'de yüzde 15,6 olan bu oran, Almanya, Fransa, İsviçre gibi ülkelerde ortalama yüzde 11 düzeyinde, Yunanistan'da ise yüzde 10,1 olarak gerçekleşiyor.
- Türkiye'de kişi başına düşen yılda 586 dolar düzeyindeki sağlık harcaması, OECD ortalaması olan 2,809 dolarının beşte biri civarında kalıyor.
- Sağlık ekonomisinden etkin bir şekilde yararlanabilmek için en önemli koşullardan birinin, kapsamlı bir veri tabanı oluşturmak ve bu verileri ilgili tüm tarafların kullanımına açık tutmak olduğu vurgulanıyor.

Türkiye son yıllarda önemli adımlar attı

Rapora göre, özellikle sosyal güvenlik sistemindeki sorunlar nedeniyle sağlık alanında kaynaklarını etkin kullanamayan Türkiye son yıllarda bu alanda önemli adımlar attı. Deloitte Türkiye'nin raporunda bu adımlar şöyle özetleniyor:
- 1 Haziran 2003'ten itibaren kamu çalışanlarının özel sağlık kuruluşlarında da tedavi edilmelerine imkan verilmesi;
- 2004 yılında geçilen ilaçta 'Referans Fiyat' uygulaması;
- 2005 itibariyle 'Sağlıkta Dönüşüm' reformu çerçevesinde SSK bünyesindeki tüm sağlık hizmet işletmeleri ile kamu kurumlarınca işletilen sağlık tesislerinin Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi;
- 2005 itibariyle SSK'ya bağlı çalışanların reçeteli ilaçlarını anlaşmalı eczanelerden temin etmelerine olanak verilmesi;
- Mayıs 2006 itibarı ile sosyal güvenlik kurumlarının 5502 sayılı Kanun çerçevesinde tek bir Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında bir araya getirilmesi;
- Anayasa Mahkemesi tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı sonrasında yapılacak revizyonları takiben uygulamaya girmesi beklenilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu.

Sorun kaynakların etkin kullanılamaması

Deloitte Türkiye Sağlık ve İlaç Endüstrisi Lideri Güler Hülya Yılmaz, rapora yönelik yaptığı değerlendirmede,Türkiye'nin sağlık harcamalarının, gelişmiş ülkelerin gerisinde dahi olsa, kendi gelirine oranla makul bir düzeyde bulunduğuna işaret ederek, meselenin daha ziyade kaynakların etkin kullanımıyla ilgili olduğunu kaydetti.
Yılmaz, "Bu şartlar altında, karar alma süreçlerinin mümkün olduğu ölçüde bilimsel temellere dayanması ve şeffaf olması, hem halk sağlığının korunması hem de hesap verilebilirlik bakımından önemlidir" dedi.

Sağlık harcamalarında OECD ülkeleri önde

Verilen bilgiye göre, OECD ülkeleri, dünya nüfusunun yüzde 18'ini teşkil ederken; 2004 yılı rakamlarına göre 4,1 trilyon dolar tutarındaki toplam sağlık harcamasının yüzde 80'i bu ülkeler tarafından yapılıyor.

Bu durumun nedenleri arasında, gelişmiş ülkelerde nüfusun giderek yaşlanması, tıp ve ilaç teknolojilerindeki gelişmeler sonucu sağlık hizmetlerinde arzın artması ve kalp rahatsızlıkları, kanser gibi kronik hastalıklarda görülen artış yer alıyor. Bu ülkelerde sağlık harcamaları,
milli gelirden daha hızlı artıyor.

Tüm dünyada ortalama yaşam süresi uzarken, ilaca erişim giderek yaygınlaşıyor ve gelişmiş tedavi yöntemlerinin maliyetleri yükseliyor. Bütün bunlar, sağlık hizmetlerinin ve ilaç tedavilerinin yarattığı değerin ölçümlenerek, kaynakların daha etkin kullanılmasını sağlayan
sağlık ekonomisinin uygulanmasını zorunlu kılıyor.