Yaşam

Sağlığın seyrine bakmak

Yoğun ilgi gören 'Doktorum' sabah kuşağında eldekilerin belki de en iyisi...

19 Haziran 2011 03:00


Yoğun ilgi gören 'Doktorum' sabah kuşağında eldekilerin belki de en iyisi... Ama o da özünde bir 'meşhuriyet çağı' fenomeni. İzleyin ama unutmayın, hedef şov, ortam hayali 



‘Doktorum’ yararlılığı konusunda hemen herkesin hemfikir, buna karşı çıkmanınsa zor olduğu bir program. Sağlık hizmetlerinde büyük sıkıntıların yaşandığı bu toplumda programa yoğun ilgi doğal… Canlı telefon bağlantılarından geçilmiyor. Herkes ekrandaki güleç yüzlü ve telefondaki ‘hasta’ya alabildiğine hassas doktorlara derdini anlatıp deva duymak istiyor.
Bir sorun varsa, burada var. Ben hafta içi her gün ekrana gelen birbirinden sevecen, müşfik, en önemlisi ‘diyalojik’ doktorlara bakıyorum da yahu bunlar nereden gelmiş diyorum. Çünkü benim hastane deneyimim ekrandaki görüntüyle uyuşmuyor. Özellikle kamu hastanelerine derman için yolu düşen vatandaş acaba karşısında ‘Doktorum’daki hekimleri mi buluyor, yoksa asistan ya da ‘intörn’lerin elinde mi kalıyor?! Hastanelerde yaşanan ihmallerle canından olanlardan, sakat kalanlardan haberdar oluyoruz her gün… Bu durumda ya ekrandaki doktorların başka gezegenden gelmiş olduklarını düşüneceğiz, ya da…  

‘Ya da’dan sonrasına dolaylı cevap vereyim: ‘Doktorum’, bir şov. Doktorlar hastanede olduklarından farklı, çünkü ‘televizyona çıkıyorlar’. Seyirci de mutlu, çünkü ekrandaki doktora telefonla bağlandığında hastanede olduğundan farklı muamele görüyor, kendini değerli hissediyor. Her şeyin kendisine tane tane, üstelik ülkenin en kıdemli hekimleri tarafından anlatıldığı bu ‘tele-hastane’ cazip geliyor. Sokaktaki hastanenin ‘can pazarı’ gerçeğinden ekrandaki ‘Doktorum’un ‘can sağlığı’ illüzyonuna sığınma söz konusu olan…
İstanbul’a davetlimizsiniz 

Tabii ilgi artırıcı ‘atraksiyon’lar da oluyor. Mesela doktor-sunucu sesleniyor telefondaki biçare seyirciye: ‘Arkadaşlarımız programdan sonra arayacaklar; sizi kendi hastanemizde tedavi ettireceğiz, İstanbul’a davetlimizsiniz’ diye… Ya da ‘total yapay kalp’ takılmış konuğun, sürekli taşımak durumunda olduğu teknik cihazı (kalp) sokakta yadırgayanlardan, kendisine belli yerlere giriş izni vermekte tereddüt edenlerden yakınmasına şu karşılık veriliyor: ‘Programdan sonra sizi tanıyacaklar, merak etmeyin! Artık gördüklerinde ‘Buyurun geçin!’ diyecekler’. 

Demek ki işin aslı aynı… ‘Doktorum’ da özünde bir ‘Meşhuriyet Çağı’ fenomeni. Programın sunucu-doktorlarından katılımcı doktorlarına ve hasta konuklarına kadar böyle bu… Ama sonuçta bunu izlemeyin diyebilir miyiz? Hayır! ‘Doktorum’ sabah kuşağında eldekilerin belki de en iyisi… İzleyin ama unutmayın, hedef şov, ortam hayalî… 

Ortamın hayalî olduğunu unutmayasınız ki hastanelerde hayatî bir hayal kırıklığı yaşamayasınız!..



Tayfun Atay/ Radikal/ 19.06.2011