Hülya Karabağlı / Ankara
CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey, yazılı bir açıklamayla hükümete 14 maddelik yolsuzluk soruları yöneltti. “AKP üst düzey yetkililerinin, Sn. Cumhurbaşkanı’na yolsuzluk bilgilerinin kamuoyuna daha fazla yayılmaması için cemaatle arabuluculuk yapması ricasıyla başvurdukları doğru mudur” diye soran Pavey, “Bu dehşet verici yolsuzluk iddialarında, iktidar değil de; karşıtları suçlansaydı; nasıl davranacaklarsa öyle davranmalarını diliyorum: Hükümetin, sadece bir kere siyasi ahlaka sadık davranmasını diliyorum” dedi.
“Sorularımı kamuoyunun gözleri önünde hükümete soruyorum” diyen Pavey’in değerlendirmeleri ve soruları şöyle:
“Birisi hakkı olmayan bir şeyi alıyorsa, o hakkın gerçek sahibini yoksun bırakır. Bir ülkede sefahat varsa ihtişam; ihtişam varsa yolsuzluk ve sefalet kaçınılmazdır.
Ben genç bir muhalefet milletvekili olarak meclise geldiğimde siyasetin temizlenmesine küçük de olsa bir katkım olacağını, çeşitli siyasi katmanlardan aynı düşünceyi paylaşacağımız milletvekilleri olacağını ümit ediyordum.
Oysa bambaşka bir durumla karşılaştım. Kürt barışı, Suriye gibi en hayati görüşmeler garip bir esrarla yürütülürken; siyasi ahlaksızlıklar inanılmaz şeffaftı. Herkes diğerinin hangi yolsuzluk paydası içinde olduğunu biliyor, bunu diğerleri ile açıkça konuşabiliyordu.
Bu dehşet verici yolsuzluk iddialarında, iktidar değil de; karşıtları suçlansaydı; nasıl davranacaklarsa öyle davranmalarını diliyorum: Hükümetin, sadece bir kere siyasi ahlaka sadık davranmasını diliyorum.
- 17 Aralık 2013 tarihinde başlatılan yolsuzluk soruşturması kapsamında ilgili bakanların soruşturmanın selameti açısından istifa etmeleri siyasi ahlak gereği zorunlu değil midir? Adı geçen bakanlar; bizi şaşırtsaydılar ve soruşturma sonucunu beklemek üzere istifa etmiş olsaydılar, çok temiz bir siyaset geleneği yerleşmiş olmaz mıydı?
- Halen süren yolsuzluk soruşturmasının, buzdağının görünen bölümü olduğu, daha fazlasının kamuoyunun bilgisine sunulmaması için; çatışma gurupları arasına uzlaşma sağlamak göreviyle yüksek dini temsilcilerin devreye girdiği doğru mudur?
- Hukuk sistemimiz içinde paralel bir başka örgütlenme var mıdır? Adalet Bakanlığı konudan ne kadar haberdardır?
- İstanbul Milletvekili Hakan Şükür için Genel Başkan Yardımcınız Mehmet Ali Şahin; “Emrettiler milletvekili oldu, emrettiler ayrıldı” demecini vermiştir. Bir milletvekiline emreden isim veya güç kimdir? Bu milletvekilliğinin bir emirle gerçekleştiğini iddia ettiğinize göre siz Sn. Şükür’ü milletvekili yapmak için kimden emir aldınız?
- Sn. Başbakan; “cemaatle kavga başladığında ne istediyseler verdik,” dediler. Kamu kaynaklarından verildiği aşikâr olan neyi, niçin verdiler?
- 16 Aralık 2013 tarihinde CNNTÜRK televizyonunda yayınlanan Tarafsız Bölge programında; Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasını; başbakanın mı cemaatin mi isteyip istemediği tartışılmıştır. Gerçekten siyasi ya da bürokratik mevkiiler istediklerini tutuklama hakkına ve gücüne sahipler midir? Mesut Yeğen, Ferhat Kentel gibi kamuoyuna mal olmuş isimlerin tutuklanmalarına başbakanın mani olduğu doğru mudur? Türkiye hukuk sistemi ve Türkiye Polis teşkilatı adaletin değilse, kimin kontrolündedir?
- Yeni Şafak Yazarı Abdülkadir Selvi 2 Aralık 2013 tarihindeki yazısında şu soruları sormuştur:
“2004'ten önce kaç valiniz vardı, 2004'ten bu yana kaç valiniz oldu?
2004'ten önce kaç milletvekiliniz vardı, 2004'ten bu yana kaç milletvekiliniz oldu?
2004'ten önce kaç bakanınız vardı, 2004'ten sonra kaç bakanınız oldu?
2004'ten önce kaç üniversiteniz vardı, 2004'ten sonra kaç üniversiteniz oldu?
2004'ten önce ticaret hacminiz neydi, 2004'ten sonra ticaret hacminiz ne oldu?”
Bu hukuk devleti ilkelerine aykırı iddialardan anlaşıldığına göre; Hükümet 2004 yılından bu yana vali, milletvekili ve bakan atamalarında mesleki değil, başka standartlar uygulamış görünüyor. Bu soruların muhatabı hükümettir. Kendi milletvekili ve bakan seçimi tamamen hükümetin keyfine mahsustur. Ancak devlet görevlerinin dağıtılmasında bu keyif kullanılamaz. Bu durumda bu sorulara hükümetin cevabı ne olmuştur?
- Çeşitli iktidar mensuplarının; “kavga devam ederse birlikte çökeriz,” diye kamuoyunun haberdar olmadığı, “Efendimiz” adıyla anılan kimi dini liderleri, cemaat- hükümet anlaşma görüşmeleri için devreye soktuğu söylenmektedir. Bu iddia doğru mudur?
- AKP üst düzey yetkililerinin, Sn. Cumhurbaşkanına yolsuzluk bilgilerinin kamuoyuna daha fazla yayılmaması için cemaatle arabuluculuk yapması ricasıyla başvurdukları doğru mudur?
- Kemalettin Özdemir kimdir? Emniyet imamlığı bilinen gerçek bir imamlık mıdır, yoksa her türlü makamın üstünde mutlak bir itaat makamı mıdır? Emniyette öyle bir kadro var mıdır? Varsa hangi kanunla ihdas edilmiştir?
- 17 Aralık 2013’ öğlen saatlerinden itibaren bugüne kadar başbakanlık danışmanlarınca medya guruplarının en üst yetkilileri, “siyasi yolsuzluk göz altılarına” dair haberleri öne çıkarmamaları, hükümete komplo yapıldığı tezini öne çıkarmak konusunda uyarılmışlar mıdır? Uyarıyı görmezden gelenlerin; “kaydedildiği” tehdidini kullanmışlar mıdır?
- Neden Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı yolsuzluk soruşturmasını iki yıldır takip ettiği söylenen uzman emniyet görevlileri arka arkaya görevlerinden alınmaktadırlar? Bu teknik uzmanlık açısından uygun mudur? Neden soruşturmanın sağlıklı yürütülmesini sağlamak yerine, soruşturmayı etkisizleştirmek için aralıksız atamalar yapılmaktadır?
Türkiye yolsuzlukları ve bu korkunç suiistimalleri bu yolla öğrenmeyi hak etmiş midir? Hükümetin üyeleri gözlerinin önünde süre giden bu yolsuzlukları fark etmediyseler; bakanlık yeteneklerinin; fark edip sustuysalar, siyasi ahlaklarının gözden geçirilmesi gerekmez mi?
- AKP iktidarı mensuplarının; kamuoyunun önünde adeta hiçbir şey olmamış gibi ıslık çalıp havaya bakarak dolaşmaları; gözlerden ırak köşelerde yolsuzluk soruşturmasını etkisizleştirmek için planlar uygulamaları; ‘şeffaf ve demokratik hükümet sorumluluğu’ ile ne kadar bağdaşmaktadır? “