Sabah yazarı Engin Ardıç, Fethullah Gülen cemaatine bağlı olduğunu öne sürdüğü Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının darbe yapabileceğini iddia etti. Ardıç, Milli İstihbarat Teşkilatı'nı ve askeri istihbarata seslenerek ''Askeri istihbaratın, gerekse Hakan Fidan'ın da elleri armut toplamıyordur.'' ifadelerini kullandı.
Ardıç'ın bugün (4 Mart 2016) ''Başka türlü bir serseriliğe kalkışabilirler'' başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Paralel çete, kendine "Nurculuğu" kılıf olarak kullanan, kendini de ABD ve İsrail'e kullandırtan bir siyasi çetedir.
Derdi din iman değil, iktidarı "ele geçirmek"tir.
Gelmek değil, geçirmek. (Seçmenleri yüzde 1 bile tutmuyor.)
Bu uğurda hiçbir insaf, hiçbir ilke, hiçbir kural, hiçbir ahlak tanımadığı ortaya çıkmıştır. Nankör ve kalleştirler.
Bu açıdan da bunlara "İslam'ın cizvitleri" denilebilir...
Bilindiği gibi, katolik rahiplerin "elit" örgütü olan cizvitler, on altıncı yüzyılda, esas olarak protestanlarla mücadele etmek için kurulmuş, ama giderek "kendi kontosuna iş tutar" hale gelmişlerdir.
Kendilerine özgü bir de ahlak geliştirdiler.
Cizvit ahlakına göre, Hazret-İsa'nın (aslında Katolik Kilisesi'nin, daha da aslında, bizzat örgütün) işine yarayacak her yol mubahtır.
Bir cizvit, eğer son tahlilde kiliseye (aslında örgüte) yarıyorsa yalan da söyleyebilir, hırsızlık da yapabilir, cinayet de işleyebilir!
Bunların kurucusu, kilise tarafından ermiş ilan edilmiş olan Ignace de Loyola, acaba "çilingir tutup devirmek istediğiniz siyasi parti başkanlarının evine girebilirsiniz" de demiş midir, bilmiyorum.
Hazin olan, daha açık söyleyelim, mide bulandırıcı olan da, kendine "liberal aydın" süsü veren birçok üniversite allamesinin ve gazetecinin, bu şeriatçı menfaat çetesine, Tayyip Erdoğan'a duyduğu nefretle ve demokrasi bahanesiyle kulluk etmesidir! Bu heriflerin eski Marksist ve "ateist" olmaları da olaya ayrı bir kara mizah boyutu katmaktadır.
Orada ayrıca "başka türlü" çıkar ilişkileri de varsa, bunlar da günün birinde su yüzüne çıkarılacaktır, hiç şüpheleri olmasın.
Bilindiği gibi, İstanbul sermayesi de hükümeti devirmek için çok uğraştı.
Şimdi "İstanbul'un ağası" Koç Holding politika değiştirip hükümetle bir süre iyi geçinmek yolunu seçtiği için, o cenahta durum sakin. (Bir süre dedik, "ilanihaye" demedik tabii.)
İstanbul sermayesinin, bırakın iktidarı, muhalefeti değiştirmeye bile gücü yetmedi.
Bu nedenle de "Turkish Kingmakers" diyebileceğimiz, yani "CHP'ye şapkadan tavşan, pardon, başkan çıkarıcı" Aydın Doğan ile Zafer Mutlu'nun şimdi hiç sesleri çıkmıyor.
"Bu iş Kılıçdaroğlu'yla yürümez" diye ağlamaktan başka bir şey yapamıyorlar İstanbul sermayesinin basın sözcüleri...
Kalıyor paralel çete (şimdi MHP'yi ele geçirmeye çalıştığı söyleniyor ama barajı geçebileceği bile şüpheli partiyi alıp tepe tepe kullansan ne farkeder?)
Bunun işadamları, hâkimleri, savcıları, polisleri tırpanlandı.
Fakat orduda bu büyük tasfiye henüz yapılmadı.
"İlkbaharda ortalık karışacak" lafları dolaşıyor...
Sakın bunlar, can havliyle ve de son çare olarak, ordu içindeki müritlerine "huruç" emri vermesinler?
Kemalist cuntalardan illallah demişken, çeşit niyetine bir de şeriatçı cunta?
Herhalde gerek askeri istihbaratın, gerekse Hakan Fidan'ın da elleri armut toplamıyordur...