"Ortadoğu'ya bulaşmayalım diyenler öncelikle Kemalistlerdir" iddiasını dile getiren Sabah yazarı Emre Aköz, Kemalistlerin bu görüşü "Ortadoğu'yla ilişkilerin, dini yapıları ve dinci siyaseti güçlendireceği endişesi ve Ortadoğu aktörü olunduğu takdirde, yükselen Kürt siyasetinin ulus- devlet'i bozacağı korkusu"na dayandırdığını ileri sürdü.
Aköz'ün Sabah gazetesinde "Evet, Ortadoğu'ya bulaşmayalım!" başlığıyla yayımlanan bugün (23.07.2015) tarihli yazısı şöyle:
Tatilin ertesinde neşeli bir yazı iyi giderdi... Ancak Suruç katliamı her şeyi altüst etti.
Saldırıyı kim yaptı? Nasıl yaptı? Açık ve örtülü amacı neydi? Bu tip sorulara verilen cevaplar henüz tahmin düzeyinde. Hangisinin isabetli olduğunu zaman gösterecek.
Siyaset yazmak risklidir. Sadece bir olay, sürüyle doğru sözü sorgulanır hale getiriverir.
Örneğin, güncel siyaseti tarihsel bir perspektife oturtan yazılarını, her pazar merakla okuduğumuz Prof. Şükrü Hanioğlu'nun başına tam da bu geldi...
"Türkiye, Ortadoğu'ya bulaşmasın" tezine otopsi uyguladığı yazısı... Suruç'ta patlayan canlı bombayla birlikte, soru işaretlerinin istilasına uğradı.
Önce bir noktaya değineyim ki daha sonra söyleyeceklerim yanlış anlaşılmasın: Türkiye ile Suriye arasındaki vizenin 2009 sonbaharında kaldırılmasını coşkuyla karşılamıştım. 'İki ülke, bir ekonomi' başlıklı haberleri keyifle okuyordum.
Yani Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleriyle yakın ilişkiler kurmasından yanayım... Ancak aynı anda, "Ortadoğu bataklığına bulaşmayalım" da diyorum.
Hanioğlu, 'bulaşmayalım'cıların, "içe kapanmacı" bir dış siyaset peşinde olduklarını söylüyor. Onlara göre "Batı'nın parçası" olan Türkiye, kendisini Ortadoğu'daki gelişmelerden "soyutlamalı".
"Bu yaklaşımın temelinde" diyor Hanioğlu, "Coğrafyadan bağımsız bir 'aidiyet' duygusu ve yaşam alanına yönelik bir 'üstünlük' ve 'yukarıdan bakma' tavrının yer aldığı şüphesidir." (Sabah, 19 Temmuz)
'O gömleği' istemiyorlar
Ben meseleyi şöyle görüyorum... "Ortadoğu'ya bulaşmayalım" diyenler öncelikleKemalistlerdir. Bu fikrin birkaç boyutu var:
1) Ortadoğu'yla ilişkilerin, dini yapıları ve dinci siyaseti güçlendireceği endişesi.
2) Ortadoğu aktörü olunduğu takdirde, yükselen Kürt siyasetinin ulus- devlet'i bozacağı korkusu.
Gelişmeler, Kemalistlerin her iki endişesinin de yersiz olmadığını ortaya koydu. Kendi açılarından haklılar.
Benim "bulaşmayalım" demem ise daha farklı nedenlere dayanıyor. Söyleyecek lafım çok. Kısaca özetleyeyim:
Bölgede neyinle yer alacaksın? Mesela parayla mı? Hem o kadar paran yok, hem de o alanı Suudiler ve Körfez ülkeleri kullanıyor.
Sünni kardeşliğinden dem vurursan, bu sefer de karşında, uzun süredir yerleşmiş olanŞiici siyaseti ve müttefiklerini buluyorsun.
"Osmanlı geçmişimiz" dediğinde ise Arap milliyetçiliği gıcık oluyor. "Osmanlı gömleğini çıkar da gel" diyorlar.
Dolayısıyla Türkiye için en hayırlısı... Bölgeye nizam getirmeye kalkışmak yerine... Ekonomik ve kültürel ilişkilerini alabildiğine geliştirmek; demokrasi, hukuk ve insan haklarında örnek oluşturmak; siyasi alanda da güvenilir bir hakem olmaktır.
"Reelpolitik bizi çağırıyor; Ortadoğu'ya bulaşmaktan korkmamalıyız" diyenler... 52 ölülüReyhanlı patlamasının, şehit pilotlarımızın, ticarette kaybedilen milyarların, son olarak da Suruç katliamının tarihi ve ideolojik sorumluluğunu yüklenmeye hazır mı acaba?
Bunun boş bir soru olduğunu biliyorum: Bizde başarı üstlenilir, başarısızlığın sorumluluğu ise başkasının üstüne atılır.