Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu, eşine dostuna, okuruna, izleyenine 'Ezelden beri AKP'liyim fakat bu sefer biraz bunaldım' havası veren kişilerin kendisini şaşırttığını savunarak "Öyle safça sormak istiyorum bazen. Yahu ne zaman bu 'beyazlaşma' sürecine girdiniz? Yoksa, 16 Nisan'dan sonra direksiyon tamamen milletin eline geçecek, 'mahalle'nin hükmü bitecek diye mi korkuyorsunuz?" görüşünü dile getirdi.
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, gazeteci Cemil Barlas ve Türkiye yazarı Fuat Uğur'un adını anmadan "Kendisini kelepçeyle meclis kürsüsüne bağlayan CHP'li kadın milletvekili üzerinden hiç anlamadığımız, hiçbir zaman da anlayamayacağımız şekilde 'seks içerikli, derili merili' espriler yapmayı 'uygun' bulan adamla aynı kafada, aynı safta, aynı mahallede sanılmaktan çok bunaldık be reis" demişti. Yeni Şafak yazarı ve AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal da İsmail Kılıçarslan'ın söz konusu yazısını sosyal medya hesabında paylaşarak Barlas ve Uğur'u hamam böceğine benzetmişti. Ünal, daha sonra kaleme aldığı yazısında AKP reklam kampanyalarının mimarı Erol Olçok'un "mahalleye dadanan haşerat tarafından 'ihanet'le itham edildiğini" öne sürmüştü.
Türkiye yazarı Fuat Uğur ise, İsmail Kılıçarslan'a yönelik olarak "15 Temmuz gecesi saat 23.00’te bile neden 'Aman sükûnette fayda var' diyebildiklerini de. Aynı kişinin ve benzerlerinin 17 Aralık’tan sonra da Fetullah Gülen amcasına toz kondurmamasını unutmuştuk ama artık acı biçimde hatırlıyoruz" demiş, Yeni Şafak gazetesini "Erdoğan karşıtlığına yakıt taşımak"la suçlamıştı. Uğur, Aydın Ünal için ise, "Her neyse, sonuçta bu şeffaflık iyidir. Evvelden ne müttefik belliydi, ne de sığınakların yeri" ifadesini kullanmıştı.
Star yazarı Ahmet Taşgetiren, Fuat Uğur'un söz konusu yazısına tepki göstermişti. Taşgetiren, "Fuat Uğur Yeni Şafak’ı, yıllardır Cumhurbaşkanı’nın konuşma metinlerini yazan Aydın Ünal’ı yargılıyor. Pes artık" ifadesini kullanmıştı. Taşgetiren, 'bunca zaman nerelerde dolaştıkları bilinmeyen ve bugün hasbelkader AKP'nin orasına burasına sıvanmaya çalışan insanların, buldukları her platformda kendisini hedef aldığını' savunarak "Bazıları, benim de zaman zaman rica - minnet davet edildiğim TV ekranlarından Ethem Sancak'a seslenip 'Niye hala Star'da yazdırıyorsun ki' diye soruyor. Sosyal medya diye bir çamur deryası var zaten, oranın trolleri dolu dizgin" diye yazmıştı.
Yeni Şafak yazarı ve eski Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk ise tartışmaya "Bütün birikimimizi heder ediyorlar. Bir sel gelip, sanki tırnaklarımızla biriktirdiğimiz tüm değerleri silip süpürdü. Bütün birikimimiz, bütün çabamız, bir 'kuş' kadar beyni olmayan, yeni yetme yayın yönetmenleri, köşe yazarları, tv yorumcuları tarafından heder ediliyor gözümüzün önünde" sözleriyle katılmıştı. Öztürk, Ahmet Taşgetiren'e yönelik 'mahallede gösterilen tepkilerle' ilgili olarak ise "Bu medyaya doluşmuş lejyonerlerin, önüne gelen herkesi suçlayan, hakaret eden yazılarına, Ahmet Taşgetiren gibi bu camianın en vicdanlı isimleri de hedef oluyor artık" demişti.
Haşmet Babaoğlu'nun "'Mahalle'lerin hükmü bitecek ya, bundan korkuyorlar" başlığıyla yayımlanan (23 Şubat 2017) yazısı şöyle:
Ben "küreselci mahfil"lerden diyeyim, siz "yok yahu, direkt Fetö'den" deyin ama bir işaretçakıldığı, kesin.
Belki de muhafazakâr kesimde yeni kıpırdanmaya başlayan pek hesapçı ve pek mahcup anayasa itirazcılarından gelen bir öneridir.
Fakat sonucu görüyoruz.
CHP teşkilatı, kimi CNNTürk, NTV yorumcuları ve Ataşehir, Bağdat Caddesi, Nişantaşı, Çankaya, Karşıyaka ahalisi ağız değiştiriverdi.
Neymiş? "Sistem değişikliğine itirazları şahıs odaklı değil"miş...
Asıl Erdoğan'dan sonrası korkutuyormuş onları...
Sanıyorlar ki, Erdoğan nefretlerinin bir günde bittiğine bizi inandıracaklar.
Sanıyorlar ki, 15 Temmuz'da katilleri gizlice alkışlayanları fark etmemiştik; "hepsi tiyatroydu" diye sayıklayan pislikleri tanımıyoruz.
***
Hatta geçen akşam...
Bir tv sunucusunun korkunç bir şeyden söz edercesine gözlerini büyüterek "ya bir sonrakiseçimde bağımsız biri seçilirse, kötü olmaz mı?" diye sorduğuna tanık oldum.
Acaba hanımefendinin demokrat (!) zihninde "bağımsız Cumhurbaşkanı adayı" nasıl bir şeye tekabül ediyordu?
Demek ki, yeni taktik bu...
"Erdoğan'a değil, yeni sistemin sakıncalarına odaklanın!" denmiş ama ezberci olduklarından derslerini de çalışmıyorlar.
Her ağızlarını açışları, her itirazları mevcut sistemin nasıl demokratik temsilden uzak olduğunu ve siyasetin mafyalaşmasına yol açtığını bir kez daha vurguluyor.
***
Doğrusunu isterseniz...
Sabah akşam "benim oyum çobanınkiyle bir mi?" diye sorarak ömrünü yiyen kesimler beni pek ilgilendirmiyor.
Onlar "Hayır!" vermezlerse, milletin hatırı kalır!
Fakat bir de eşine dostuna, okuruna, izleyenine "ezelden beri AK Partiliyim fakat bu seferbiraz bunaldım" havası verenler var ki, beni cidden şaşırtıyorlar.
Hele özel konuşmalardaki imaları, halleri, tavırları...
Öyle safça sormak istiyorum bazen...
Yahu ne zaman bu "beyazlaşma" sürecine girdiniz?
Yoksa, 16 Nisan'dan sonra direksiyon tamamen milletin eline geçecek, "mahalle"nin hükmü bitecek diye mi korkuyorsunuz?