Medya

"Rusya 'intikam eylemi' içinde olmadığını kolayca ispatlayabilir"

TSK, saldırının Suriye rejimi tarafından havadan yapıldığını açıklamıştı

25 Kasım 2016 11:32

Hürriyet yazarı Fatih Çekirge, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) öncülüğünde Suriye'de düzenlenen Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında El Bab bölgesindeki saldırıda 3 askerin şehit olmasıyla ilgili olarak "Eğer son dönemdeki Türkiye ile yakınlaşma politikasında samimi ise, bu saldırının ardında Rusya yoktur. Yani Rus uçağının düşürüldüğü gün, yıldönümünde bu saldırı oldu türünden yorumlara karşılık, Rusya böyle bir ‘intikam eylemi’ içinde olmadığını kolayca ispatlayabilir" dedi. Çekirge, "Bütün dünya biliyor ki, bir Suriye savaş uçağının nereden ve ne zaman kalktığından, uçağı kimin kullandığı bilgisine kadar detaylar, Rus radarlarında ve istihbarat kayıtlarında mevcuttur" ifadesini kullandı.

TSK, saldırının Suriye rejimi tarafından havadan yapıldığını açıklamıştı.

Fatih Çekirge'nin "O uçağın uçuş kayıtları" başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Suriye'deki saldırıyla ilgili olarak çok net bir durum var.

Bugün Suriye hava sahası iki ülke tarafından kontrol ediliyor.

ABD ve Rusya.

Rusya açısından: Rusya ile Suriye rejim uçakları arasında ortak telsiz frekansı bile var.

Zaten rejim uçakları Rus yapımı.

Bu durumda soru basit:

- Eğer son dönemdeki Türkiye ile yakınlaşma politikasında samimi ise, bu saldırının ardında Rusya yoktur. Yani Rus uçağının düşürüldüğü gün, yıldönümünde bu saldırı oldu türünden yorumlara karşılık...

Rusya böyle bir ‘intikam eylemi’ içinde olmadığını kolayca ispatlayabilir.

Bütün dünya biliyor ki...

Bir Suriye savaş uçağının nereden ve ne zaman kalktığından, uçağı kimin kullandığı bilgisine kadar detaylar, Rus radarlarında ve istihbarat kayıtlarında mevcuttur.

Bu kayıtları Türkiye ile paylaşabilir.

ABD açısından: Aynı şekilde eğer ABD Türkiye’nin müttefikiyse... Elindeki radar kayıtlarını ortaya koyabilir.

Türkiye ne yapmalı?

Belli ki, bu saldırı provokasyon kokuyor.

Türkiye’yi saldırgan bir güç konumuna düşürme gayreti açıkça seziliyor.

Türkiye bütün haklarını elbette sonuna kadar savunacaktır.

Ama ‘ateşten tuzaklara’ da düşmemelidir.

Belalı günlerden geçiyoruz.

İçeride ve dışarıda şehitlerimiz var.

Mekânları cennet olsun...

AP'nin Türkiye kararı saksonya meselesidir

Türkiye dosyası, Avrupa siyasetinin çok önemli bir figürü haline geldi.

Önümüzde üç önemli Avrupa ülkesinde seçim var.

Veeeee...

Bu ülkelerde yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı giderek daha büyük bir hızla oya dönüşüyor.

İşte Almanya:

Yalnızca Saksonya-Anhalt eyaletindeki son seçimlerde, Merkel’in partisi CDU yüzde 3.3 oy kaybetti. Yüzde 29.3 oranıyla birinci parti oldu...

Peki ikinci parti kim oldu?

Şimdi sıkı durun.

Bu eyalette de ilk kez seçimlere katılan aşırı sağcı, AfD Partisi yüzde 23.1 ile ikinci parti oldu.

İşte budur gerçek. Yabancı düşmanı aşırı sağın yükselişi...

Fransa’da da benzeri bir durum var. Hollanda, Avusturya öyle...

Aşırı sağcı partiler, yabancı düşmanlığı üzerinden çok ciddi oranlarda oylarını yükseltiyor.

Böylece Avrupa’da ‘ırkçı’ ya da ‘yabancı düşmanı’ görüşler artıyor.

Bu da Avrupa Birliği’nin kuruluş değerlerini kökünden sarsıyor.

Yani...

Avrupa Parlamentosu’ndan gelen bu kararın temelinde önümüzdeki seçimler yatıyor.

Elbette madalyonun öteki yüzünde de biz varız.

Bazı uygulamalar, Avrupa’daki bu yabancı düşmanlarının eline koz veriyor.

Milletvekillerinin tutuklanması... Tutuksuz yargılama imkânının kullanılmaması... Tutukluluğun cezaya dönüşmesi... İdam tartışmaları gibi...

Avrupa’nın açmazı şudur:

Yaklaşık 50 yıldır Türkiye’yi kapısında oyalıyor. Bu yetmiyormuş gibi, gösterdiği ‘üyelik havucu’yla her fırsatta Türkiye üzerinde söz sahibi olmak istiyor.

Bu bıktırıcı durum, Türkiye’de halkın geniş kesimlerinde ‘yetti artık’ öfkesine neden oluyor.

Böylece Avrupa ile Türkiye birbirinden uzaklaşıyor.

Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaşması elbette yanlıştır.

Ama AB’nin Türkiye’ye yukarıdan bakan ve buyurgan üslubu, tepkileri artırıyor.

Avrupa Parlamentosu’nun bu kararı da müzakereye, yapıcı eleştiriye yönelik bir karar değildir.

Buyurgandır.

Buram buram ‘Saksonya siyaseti’ diye özetleyebileceğim, ‘oy kaygısı’ kokmaktadır.