T24 Kültür Sanat
T24 yazarı Güven Bayar'ın Resimli İstanbul Apartmanları kitabı İBB Yayınları'ndan çıktı.
İstanbul'un değişmeye başlayan mimarisiyle birlikte 1910'lu yıllardan itibaren yapılara sanatsal bir dokunuş oldu. Apartman duvarlarına çizilen resimler bir geleneği başlattı. Özellikle 1930'lu yılların başında sayıları bir hayli artmış olan bitişik nizam apartmanlarda uygulanan bu tarz o kadar benimsendi ki Fatih'ten Şişli'ye, Beyoğlu'ndan Kadıköy'e kadar binaların iç yüzünü şenlendirdi. Apartmanlara resimler çizen ressamların karakterleri de yansıdı duvarlara. Üstelik her birinin ilginç hikâyesi vardı.
1980'li yıllara kadar İstanbul'un resimli apartman geleneği sürdü. Fakat modern kentleşme anlayışıyla apartmanlar yerini sitelere ve toplu konutlara bıraktı. Hâl böyle olunca da İstanbul'un resimli apartmanları geleneği sona erdi ve geriye az sayıda diyebileceğimiz örnekleri kaldı…
Resimli İstanbul Apartmanları, girişlerinde duvar resimleri bulunan meskenleri titizlikle kayıt altına alırken kentin toplumsal tarihine de katkı sunuyor. Âdeta o yıllara ait eski bir film karesinden bize fısıldıyor. Ve zamanla üzerinden doğalgaz boruları geçirilen, yamaçlarına elektrik düğmeleri yerleştirilen dağlar, kıyısında posta kutuları beliren göl kenarları okuru kendi hikâyesine davet ediyor!
Güven Bayar'ın kitapta yer alan giriş yazısından... Resimli İstanbul Apartmanları, Cumhuriyet dönemi mimari ve estetik ilişkiyi, kamusal yapıların dışına çıkarak, içinde yaşadığımız apartmanların giriş hollerindeki duvar resimleri üzerinden ele almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde sarayları ve köşkleri süsleyen duvar resimleri, 20. yüzyıl başlarında özellikle Ekim Devrimi sonrası Beyaz Rusların İstanbul'a gelişiyle birlikte ilk örneklerini Beyoğlu ve Şişli bölgesinde, Levantenler, Ermeniler, Rumlar ve Musevilerin yaşadığı apartmanlarda kendi kültürlerini ve sosyal yaşamlarını yansıtan Avrupa duvar resmi örneklerinde gösterir. Apartman duvar resimleri ilk örneklerinin, modernleşmenin başladığı Beyoğlu ve Şişli'de görülmesi şaşırtıcı değildir. Bu geleneğin süreç içinde Fatih'ten Beşiktaş'a, Üsküdar'dan Bakırköy'e, tüm İstanbul'a yayılarak semtlerin sosyokültürel kodlarına uygun olarak devam etmesi aynı zamanda disiplinlerarası okumalar yapılabilecek sosyolojik bir olgudur. Fatih'te figürsüz manzara resimlerinin yoğunluğu dikkat çekerken Beyoğlu ve Şişli'de figüratif Avrupai duvar resimleri görülmektedir. Gayrimüslim nüfusun yoğun olarak yaşadığı Kurtuluş ve Bomonti gibi semtlerde ise 6-7 Eylül Olayları'nda simgesel bir işaret özelliği taşıyan duvar resimlerinin silinmesi, farklı değerlendirmeler yapabileceğimiz başka bir gerçekliğe parmak basmaktadır. Tek parti dönemi kültür politikaları, sanatı yaygınlaştırmada temel olarak sergi ve yurt gezilerine yoğunlaşıp duvar resmi, seramik, kabartma ya da mozaik sanat çalışmalarına uzak durmuştur. Demokrat Parti'nin ise devletin kültürel ve sanatsal politikalar dönemini terk edip ilgisiz bir politika sürdürmesi, sanatçı ve mimar iş birliğiyle yapılara tasarlanan işlerin ve duvar resmi çalışmalarının yoğunlaşmasına sebep olmuştur. Bu süreç, farklı mimar ve sanatçı birliktelikleri ile 1970'lerin sonuna kadar devam etmiştir. Şehrin kültürel kimliğinin önemli bir ögesi olan apartmanlardaki duvar resimleri, çeşitli nedenlerle giderek yok olmaktadır. Kentsel dönüşümün baş döndüren hızı karşısında apartmanda bulunan duvar resimlerinin yapıdan taşınması, en son düşünülen hatta akla dahi gelmeyen önemsiz bir detay olarak görülüyor. Bugüne kadar 500'ün üzerinde boyanarak kapatılmış duvar resmi örneği saptandı. Üç yıllık süreç içinde 231 apartmanda kayıt altına alınan fakat süreç içinde üzeri kapatılan ya da kentsel dönüşümle yok olan 15 duvar resmi artık fotoğraf arşivlerindeki varlıklarından ibaret... Korkutucu olan ise içinde duvar resmi bulunan 50'ye yakın apartmanın kentsel dönüşüm kapsamında olduğu ve yakında onların da kaybolacağı gerçeği. Bu resimlerin duvardan taşınması, yüksek bir maliyet ve sonrası için de kapsamlı bir program yapılmasını gerektiren bir süreç. Apartmanda yaşayan insanlar, yıllardır önünden geçtiği duvar resimlerinin üzerinden bulunan ressam imzasının dahi farkında değiller. İstanbul'da hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Sanat ve kültürel detayların içselleştirilip hayatımızın bir parçası hâline gelmesi, genel koşullardan bağımsız düşünülemez. Bu konuda, “özel mülk” diyerek, tüm sorumluluğu üzerinden atmaya çalışan kurumların, duyarsızlıklarına sebep bulmayı bırakıp kentsel dönüşüme giren yapılardan bu duvar resimlerinin alınması ve uygun yerlerde kullanılması konusunda elini taşın altına koyması gerekiyor. Günümüzde pek çok Avrupa kentinde apartman hollerine turlar düzenlenmektedir. Mimarlar ve sanat tarihi uzmanları eşliğinde apartman duvarlarındaki resim, mozaik, seramik panoları, kalem işleri, yer döşemeleri, posta kutuları tüm ayrıntılar detaylı bir şekilde incelenmektedir. İstanbul'da da var olan bu resimleri gezilebilir hâle getirmek, orada yaşayanları bilgilendirmek, izinleri almak, bu resimleri numaralandırmak ve belirli periyotlarla takibini yapmak; bakım ve onarımları konusunda üniversitelerle iletişime geçip konuyla ilgili öğrencilerin staj döneminde ya da bitirme projelerinde bu apartmanlarda görev almalarını sağlamak; apartman içindeki resimlerin dönemi, ressamı ve resim türü hakkında bilgilendirme yazısı hazırlayıp bunları duvar resimlerinin olduğu uygun noktalara yerleştirmek; yapılara dair broşür ya da bir gezi rotası hazırlamak; duvar resimlerinin üstüne kamu ve özel kurumların tahrip edici uygulamalar yapmasını önlemek, daha fazla zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi gereken çalışmalardır. Resimli İstanbul Apartmanları kitabının, ileride gerçekleşebilecek bu uygulamalara katkı sunması amacıyla söz konusu resimlerin saptanması ve değerlendirilmesi aşamasını gerçekleştirerek bu süreci başlatan bir çalışma olmasını umarım. Kitapta kayıt altına alınan duvar resimleri, bir yandan İstanbul'un çok dinli, çok uluslu, çok kültürlü geçmişini gözler önüne sererken öte yandan uluslararası arenada duvar resimleri alanında da var olduğumuzu kanıtlayacaktır. Uzun yıllar yurt dışında yaşadım. Avrupa'nın belli başlı müzelerini, koleksiyon eserlerini gördüm; bienallere, seminerlere ve müzayedelere katıldım ama bir apartmana gidip tanımadığım insanların zillerine basarak 60 yıl önce yapılan bir resmi incelemenin, hikâyesini konuşmanın, imzasına dokunmanın, sanatçının ismini öğrenmenin ve yıllar sonra bu hikâyeyi yazmanın verdiği haz ve mutluluğu hiçbir yerde yaşamadım... Güven Bayar |