Üniversitelerarası Kurul toplantısına katılan bazı rektörler, "tıp fakültelerindeki rotasyon uygulamasına" tepki gösterdi.
Gazi Üniversitesi'nde (GÜ) gerçekleştirilen Üniversitelerarası Kurul toplantısına katılan bazı rektörler, YÖK'ün öğretim üyesi ihtiyacının karşılanması amacıyla tıp fakültelerinde başlattığı rotasyon uygulamasına yönelik gazetecilerin sorularını yanıtladı.
GÜ Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan, "rotasyon uygulamasının iyi değerlendirilmiş bir planlama olmadığını" söyledi.
Ayhan, "Eğitim-öğretim yılının yarısında böyle bir tehcirin öngörülmesi, üniversitelerle görüşülmeden böyle bir tehcirle ilgili karar alınması, hem giden üniversitelere herhangi bir katkı sağlamaz, hem de gönderen üniversitelere büyük sıkıntılar yaratır" dedi.
Bu uygulamanın daha iyi planlanmasını beklediğini açıklayan Ayhan, üniversite olarak yeni kurulan üniversitelere yardıma her zaman hazır olduklarını ifade etti. Ayhan, "Ama yardımın usülü bu olmamalı. Eğitim-öğretim yılının tam yarısında öğretim üyelerinin bu şekilde ve 15 gün içerisinde 'Siz hicret edeceksiniz. Tehcire tabisiniz' diye onları göndermek, üniversiteleri büyük ölçüde sıkıntıya sokar diye düşünüyorum" diye konuştu.
Bir gazetecinin "Bu uygulamanın nasıl olmasını isterdiniz?" sorusu üzerine Ayhan, şunları kaydetti:
"Kardeş üniversite konulabilirdi. Öğretim üyesi yetiştirme projesi belirlenebilirdi. Mesela denirdi ki, 'A ve B üniversitelerine öğretim üyesi yetiştirin. Öğretim üyesi yetiştirme programı tamamen size aittir.' denilirdi. Eğer gerçekleştirilmezse bunun hesabı sorulurdu bize.
Şu anda giden öğretim üyelerimizin durumunun ne olacağı kesinlikle belli değil. Mesela öğretim üyeleri döner sermayeden katkı payları alıyorlardı. Gittikleri zaman bunu alabilecekler mi, o belli değil. Oraya giden öğretim üyesi, oranın döner sermayesine katkıda bulunacaktır.
Öğretim üyesinin burada evi, çoluğu, çocuğu var. Oraya gittiğinde nerede kalacaktır? Hangi dersleri verecektir? Bu belli değil."
Gidilen üniversitelerde öğretim üyesi sayısının yeterli olup olmadığı hususunda kendi aralarında gerçek anlamda bir tartışma olduğunu belirten Ayhan, "Oradaki öğretim üyelerinin Ankara'da görevlendirildiği, bu sebeple o kürsülerin boş kaldığı ifade edilmektedir. Bu ölçme ve değerlendirme yapıldıktan sonra böyle bir uygulama yapılsaydı çok daha iyi olurdu. Üniversitelerle bu konu görüşülseydi isabetli olurdu" diye konuştu.
“Tam manasıyla sıkıntı içindeyiz”
Ayhan, bir gazetecinin, "Uygulamaya yönelik yazıda, öğretim üyelerinin rızasının alınacağının belirtildiğini" hatırlatması üzerine, "Hayır efendim. O yazı, o şekilde değil" cevabını verdi.
Yükseköğretim Kanunu'nun 41. maddesinin son derece açık olduğunu vurgulayan Ayhan, şunları söyledi:
"Sadece bu maddenin uygulanmasında bir esas getirmişler; 'öncelikle muvafakatının,rızasının alınması, eğer rızası yoksa öğretim üyelerini yine doğrudan doğruya görevlendirmeniz...' diyor. Görevlendirme kriterleri belirlememişler. Görevlendirme kriterlerinin üniversite tarafından belirlenmesi lazım geldiği hususunda da herhangi bir düzenleme getirmemişler.
Rektöre bir yetki vermişler. Şu anda biz tam manasıyla sıkıntı içindeyiz rektör olarak. Hangi arkadaşımızı, hangi kritere göre göndereceğiz bilemiyoruz. Gönderdiğimiz üniversitedeki arkadaşlar da 'İyi gönderin, teşekkür ederiz katkılarınızdan dolayı ama biz onları nerede barındıracağız' diyor. Bunun esası da belli değil. Ben bu açıdan, bu uygulamayı kışın ortasında tehcir olarak değerlendiriyorum."
“Öğretim üyelerinden özür diliyorum”
Rıza Ayhan, "Tam gün" uygulamasına yönelik çalışmaların hatırlatılması üzerine, "Getireceklerse getirsinler" yanıtını verdi.
Bunların parça parça olmayacağını kaydeden Ayhan, şunları söyledi:
"Bu toplu olarak düşünülür. Tam günse tam gün, yarım günse yarım gün olsun. Siz yarım gün olacak diye düzenleme yapıyorsunuz. Mesela bu tehcire part-time öğretim üyeleri dahi mi değil mi? Belli değil. Bu durumda tam gün öğretim üyesi, üniversitenin tüm yükünü kaldırıyor. Siz tam gün çalışıyorsunuz diye eğer part-time çalışanları göndermezseniz yarım zamanlı olanları mükafatlandırmış olursunuz. Bir şey yapılacaksa bütün olarak ele alınması
gerekir."
Ayhan, "Öğretim üyesi arkadaşlarımdan bu mağduriyetlerini gideremediğim için sizlerin huzurunda özür diliyorum" dedi.
Bir gazetecinin, "öğretim üyelerinden istifa tepkileri geldiği doğru mu?" sorusu üzerine Ayhan, "Öğretim üyelerinin mahkemeye müracaat edeceğine kesinlikle eminim. Ama şu ana kadar görevlendirme olmadığı için böyle bir tepki de gelmedi. Eğer bu zorunlu tehcire tabi tutulurlarsa, üniversitenin öğretim üyesi açısından kan kaybedeceğini, öğretim üyelerinin istifa edeceğini zannediyorum" diye konuştu.
"YÖK hukuki bir iş yapıyor, ama insani değil"
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet de rotasyon uygulamasının büyük bir huzursuzluk kaynağı olduğunu ifade etti.
İnsanların eğitim öğretim yılının yarısında, kışın ortasında birden bire gönderilme korkusu yaşadığını ve bunun büyük sorun olduğunu belirten Söylet, uygulamanın yeterince detaylı planlanmadığı kuşkusunu taşıdığını söyledi.
Söylet, "Keşke Farabi Programı'ndaki mantığa yönelik olarak, yeni kurulan üniversitelerimizi eski köklü üniversitelere emanet etselerdi biz kendi aramızda bu işi çok daha rahat çözerdik. Kardeş ya da eş üniversite, değişik şekillerde nitelendirilebilir. Bu problemi çok daha rahat çözerdi. Tabii ki YÖK hukuki bir iş yapıyor, ama insani değil, kesinlikle insani değil. Buna itiraz var" dedi.
Bir gazetecinin, "Siz de YÖK'te bir dönem görev yaptınız. Sayın Başkanla bunu konuştunuz mu ya da YÖK ile paylaştınız mı?" sorusuna karşılık Söylet, "Ben, tabii konuştum. Bu önerilerimizi, sakıncalarını, oluşan tepkileri elbette anlattım. Sadece ben değil, bir çok üniversite rektörü bunu yaptı. Onlar da tahmin ediyorum, yeni bir değerlendirme yapacaklardır. Bunu gerçekten istiyoruz" yanıtını verdi.
Gönüllülük esasının çok etkin olacağını düşünmediğini ifade eden Söylet, şunları söyledi:
"Gerçekten bu eşleştirmeyi, kardeş üniversite eşleştirmesini yaparlarsa, bu bir sorumluluk demektir. YÖK elbette bunu denetlemelidir. Buna karşı değiliz, onun görevi o zaten. Bu iş daha fazla ciddiye alınır. İsteksiz gidilen yerde verim alınmaz. 12 Eylül sonrası ben de asistandım. Bu bir dönem yapıldı. Çok büyük bir gürültüyle başladı, çok hızlı bir şekilde sessiz ve sakin bitti. Ani bir karardı o da. Bir ya da iki kere uygulandı. Verim alınamadığı için ondan sonra tekrar uygulanamadı."
“Görevimizi biliyoruz”
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ ise bu uygulamayı YÖK'ün internet sayfasından öğrendiklerini belirtti.
Genç üniversitelerin desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Taluğ, "Biz Ankara Üniversite olarak hep destekledik. Bırakın eleman göndermeyi, iyi üniversiteler, fakülteler kurduk. Görevimizi biliyoruz. Bunu sorumluluk olarak kabul ediyoruz" dedi.
Bunun bir diyalog süreci içinde gelişmesi gerektiğini belirten Taluğ, "Biz bazı alanlarda arkadaşlarımızı gönderemeyiz, çünkü bizim sistemimiz çöker. Araştırmalarımız kalır. Bazı alanlarda giden arkadaşlarımızın orada yapacağı hiçbir işi yok. Orada cihaz yoksa, araştırma yoksa yapacakları bir şey yok. Bazı taleplerin çok da doğru talepler olmadığını düşünüyorum. Bunların YÖK'le birlikte konuşularak doğru çözümlere ulaşacağına inanıyorum" diye konuştu.
Önemli olanın sürdürülebilir, verimli çözümler bulmak olduğunu söyleyen Taluğ, "Üniversiteleri güçlü olmayan bir ülkede, sağlık sisteminde çok büyük dönüşümler yaratılamaz. Çünkü doktorları biz yetiştiriyoruz. Büyük üniversitelerimizi nasıl daha çok güçlendiririz, bunu da konuşmamız lazım" dedi.
YÖK'e bu konuyla ilgili görüşleri anlattıklarını belirten Taluğ, yazılı olarak da uygulama sorunlarını YÖK'e ileteceklerini bildirdi.
Rotasyonun diğer fakültelere uygulanması olayına da değinen Taluğ, "Olabilir, ama hangi koşullarda olacak, bunların açık açık konuşulması lazım" dedi.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Prof. Dr. Atilla Kılıç da, "rotasyon uygulamasının zor bir yöntem olduğunu" ifade ederek, "Ama bizim açımızdan iyi, çünkü bizim gerçekten ihtiyacımız var. Kadro açısından, ama geçici olması tabi dezavantaj. Hem olumlu hem olumsuz yönleri var. İyi düşünmek lazım" diye konuştu.