Yılmaz Akyüz
Hasan Ersel
Ercan Uygur
Nuri Yıldırım
Tuncer Hoca gibi sıra dışı, çok yönlü bir bilim insanını kısa bir yazı içinde anlatabilmek hiç de kolay değil! Mülkiyeliler Birliği tarafından yayınlanan “Tuncer Bulutay’a Armağan” (2015) kitabının Sunuş yazısında asistanları ve kürsü arkadaşları olarak Tuncer Hoca’yı şöyle tarif etmişiz: “Kesin bir yanıt alamayacağını bile bile sürekli soru soran, düşünen, şüphelenen, sadece sosyal bilimlerdeki gelişmeleri değil, matematik, fizik, biyoloji gibi doğal bilimlerdeki gelişmeleri de yakından izleyen, güçlü bir adalet ve bağımsızlık duygusuna sahip, her zaman iyimser ve hep merak eden bir bilim adamı! Kısaca bilime, araştırmaya, sorgulamaya adanmış dopdolu bir hayat!”
Evet, düşünmek, şüphe etmek, sorgulamak, arayış içinde olmak, merak etmek Tuncer Hocamızın değişmez ilkesiydi. Kendisinin bilim ve eğitim anlayışına da bu ilke yön veriyordu. Üniversitede eğitim kalitesinin nasıl yükseltileceği, ezbere değil de düşünmeye dayalı bir eğitim sisteminin nasıl yaratılabileceği konularında sürekli kafa yorardı. Ezberci eğitimden nefret ederdi, derslerinde anlattıklarına itiraz eden bir öğrenci olduğunda onu heyecanla dinlerdi.
Hocamızın diğer önemli bir özelliği tükenmez enerjisi ve çalışkanlığıydı. Yayınladığı kitap ve makalelerin listesine baktığımızda Tuncer Hoca’nın ne kadar üretken olduğunu, ne kadar farklı konulara ilgi duyduğunu görürüz. Doğrusal programlama, ekonometri ve ekonometrik modeller, iktisatta matematiğin kullanımı gibi konuların Türk üniversitelerinde okutulmasının öncülüğünü yapmıştır.
Tuncer Hoca aynı zamanda Türkiye’deki nicel (kantitatif) iktisat araştırmalarının öncüsüdür. 1960’ların ikinci yarısı ve 1970’lerin başlarında yaptığı, imalat sanayisinin yapısı, gelir dağılımı, milli gelir tahmini (DİE serisinin 1948’den geriye doğru, 1923’e kadar tahmini) gibi kapsamlı çalışmaları yeni kuşak iktisatçılarının ufkunu açmıştır. Yine 1990’larda Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) projeleri çerçevesinde gerçekleştirdiği işgücü piyasası, istihdam, kadın ve çocuk emeği, kayıt dışı ekonomi gibi konulardaki çalışmaları önemli bir boşluğu doldurmuştur.
1983 başında sıkıyönetim tarafından 1402 sayılı yasayla üniversiteden uzaklaştırılan ilk öğretim üyesi olan Tuncer Hoca sarsılmaz, sağlam kişiliğiyle, makam sahipleri karşısındaki ödünsüz duruşuyla biz öğrencilerini derinden etkilemiştir. Öğrencilerinin onu bu kadar çok sevmeleri bunun içindir. Akademik çalışmalarını, araştırmalarını üniversiteden ayrıldıktan sonra azaltmak bir yana, artırarak sürdürdü, sayısız yayın yaptı. “Devletin bana ödediği emekli maaşının karşılığını araştırma, yayın yaparak ödüyorum” diyordu. Dürüstlük timsaliydi, adalet duygusu çok gelişmişti. Hocanın bu özelliğinin ne kadar değerli olduğunu bugün çok daha iyi kavrayabiliyoruz.
Tuncer Hocamızı sevgi, saygı ve özlemle uğurluyoruz.