Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ağır ifadelerle eleştirdiği Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi öncülüğünde "Suriye'de Savaşa Hayır" bildirisini imzalayan aydınlardan Strazburg Üniversitesi profesörü Samim Akgönül, "Aydın bir kişinin peşinden giden değil, her söylenene her yapılana eleştirel yaklaşandır. O yüzden 'tek adam' rejimleri aydın sevmez" dedi. Erdoğan'ın kendilerini teröre destek vermekle suçlamasına tepki gösteren Akgönül, "Zamanında "Analar ağlamasın" diyenler de terörü mü destekliyorlardı?" diye sordu.
"Ben kimsenin eline silah vermedim, hiçbir yeri kana bulamadım" diyen Akgönül, "Binlerce 20 yaşında çocuğun eline silah verip birbirini kırdıran, değil bir üniversiteyi tüm bir bölgeyi kana bulayan insanlar kendi günahlarını başkalarının üzerine atmaya çalışıyorlar" ifadesini kullandı.
T24'e değerlendirmelerde bulunan Prof. Akgönül, "Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesinin büyük bir drama yol açacağı" görüşünü dile getirdi. "Savaş zorda kalmış hükümetlerin en önemli sığınağıdır" diyen Akgönül, "Gene zenginlerin ve güçlülerin çıkarlarını korumak için fakirler ve zayıflar birbirlerini öldürecekler ve gene buna milli ve dini hisler kılıf uydurulacak" diye konuştu.
Prof. Samim Akgönül'ün açıklamaları şöyle:
"Sayın Cumhurbaşkanı’nın danışmanları ve çeşitli konularda çeşitli sert, hedef gösterici ve aşağılayıcı tepkilerini hazırlayanlar (zira Türkiye Cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş saygıdeğer bir politikacının bu kadar bölücü bir nefret söylemi kullanabileceğine inanmıyorum) “Aydın” kavramının tanımını bilmediklerinden sayın Cumhurbaşkanı'nı zor durumda bırakıyorlar. Erdoğan açıklamasında, 'Bir kitabı olan, herhangi bir yerden profesörlük ünvanı alan aydındır diye bir şey yok' deniyor. Aslında bu son derece doğru bir söz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yakın çevresi de dahil olmak üzere Türkiye’de ne kitaplar yazmış, ne ünvanlar almış bireyler var, aydın olmak ile yakından uzaktan alakaları yok. Aydın bilen değildir sorgulayandır ve o yüzden de otoriter rejimlerin hiçbiri aydın sevmez. Aydın bir kişinin peşinden giden değildir, her söylenene, her yapılana eleştirel yaklaşandır, o yüzden de tek adam rejimleri aydınları hiç sevmezler. Aydın çıldırmaz, kudurmaz. Çıldıran ve kuduranlar sayın Cumhurbaşkanı'nın yakın çevresinde kendilerini aydın diye yutturmaya çalışanlardır ki karşılaştırmaya maruz kalmasınlar. Kaldı ki savaşa girilmesin diye yapılan bir açıklama gene bir manevrayla kamuoyuna tam zıddı bir mesaj içeriyormuş gibi gösterilmekte. Aynı 'çocuklar ölmesin' diyenlerin 'terörü destekliyorlar' şeklinde gösterilmeye çalışılması gibi. O zaman, zamanında 'anneler ağlamasın' diyenler de terörü mü destekliyorlardı? Ben kimsenin eline silah vermedim, hiçbir yeri kana bulamadım. Binlerce 20 yaşında çocuğun eline silah verip birbirini kırdıran, değil bir üniversiteyi tüm bir bölgeyi kana bulayan insanlar kendi günahlarını başkalarının üzerine atmaya çalışıyorlar. Freudien psikiyatride buna “projeksiyon” denir. Kendi duygu ve düşüncelerini bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde karşıdakine yükleme durumu, bir savunma mekanizmasıdır.
"YPG’nin böyle bir saldırıda bulunmuş olmasına ihtimal vermiyorum"
Ankara saldırısından sonra Erdoğan'ın Suriye'ye müdahale konusunda Batılı müttefiklerini ikna edeceğini zannetmiyorum. Zira Batıda herkes her şeyi görüyor. Fakat Türkiye kamuoyu, havuz medyası ve dizi sektörü tarafından komaya sokulmuş olduğundan bilemiyor, göremiyor bu durumu. Ankara saldırısını PYD kabul etmedi. Bütün belirtiler İslam Devleti ya da rakibi El Nusra’yı işaret ediyor ancak Ankara Batılı müttefiklerini YPG’nin bir 'terör örgütü' olduğuna ikna etmek için iştahla YPG olasılığını kullanıyorlar. O kadar ki bu saldırıya 'sevindikleri' bile düşünülebilir. Türkiye’nin Batılı ortaklarına YPG'nin bir terör örgütü olduğunu kabul ettirmeye çalıştığı bir dönemde YPG’nin böyle bir saldırıda bulunmuş olmasına ihtimal vermiyorum.
Aynı tepkiler (medyaya yasak, hedef gösterme, saldırı için bahane yaratma...) Diyarbakır, Suruç, Ankara saldırılarında da kullanılmıştı. Ancak Batı şu anda İslam Devleti’nin ne kadar tehlikeli olduğunu anlamış durumda ve PYD dolaylı bir ortak olarak görülüyor. Kuzey Suriye’ye ortak bir harekat düzenleneceğine ihtimal vermiyorum. Şunu da belirtmeden edemeyeceğim, Ankara saldırısının faili kim olursa olsun -ki bu YPG de, PKK de, üstlenen TAK da olabilir, bu saldırıyı gerçekleştireni olabilecek en büyük şiddetle lanetliyorum ve kınıyorum. Hiçbiriyle en ufak bir bağım ya da sempatim yoktur. Ancak, ben kınayabilirim, iktidarın görevi ise önlemektir.
"Savaş zorda kalmış hükümetlerin
en önemli sığınağıdır"
Savaş zorda kalmış hükümetlerin en önemli sığınağıdır. Böylece özgürlükler daha da kısıtlanabilir, milliyetçi ve dinci duygular suistimal edilebilir, arada bir fait accompli ile Anayasa değiştirilip 'Reislik' rejimi yerleştirilebilir. Siyasal tarih bu tip perdelemelerle doludur. Bu açıklamayı tam da 'bu perdelemenin arkasında ne var görüyorum' demek için imzaladım. Ben şu andaki rejimin her toplumsal ve siyasal olayı kendi amacı için bahane olarak kullanabilme kapasitesini görüyorum. Böyle bir “refleks” gelişti iktidarda. Türkiye’deki üç büyük toplumsal çatlak (etnik, dinsel ve cinsel çatlaklar) her gün mütemadiyen bilinçli olarak derinleştirilmekte, her olay “bahane” olarak kullanılmakta ve buradan da oy, güç, mevki, iktidar, para devşirilmekte. Bu trajik olayın da bahane olarak kullanılması beni hiç şaşırtmaz.
"Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi
büyük bir drama yol açar"
Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi büyük bir drama yol açar. Daha doğrusu şu an sürmekte olan derin trajediyi daha da derinleştirir. Hem Türkiye ordusunun hem de PKK militanlarının Türkiye’nin içinde dahi neler yapabildiklerine hepimiz Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de ve birçok başka yerde şahit olduk. Varın siz bu kadar karışık ve bu kadar çeşitli iç ve dış aktörlerin yer aldığı Suriye’yi düşünün. Gene zenginlerin ve güçlülerin çıkarlarını korumak için fakirler ve zayıflar birbirlerini öldürecekler ve gene buna milli ve dini hisler kılıf uydurulacak. Herhangi bir durumda Türkiye askerlerinin, 20 yaşında gencecik çocukların, bir macera uğruna başka bir ülkenin topraklarına girmesini onaylamıyorum. Bu hem Türkiye’nin çıkarlarına zıt, hem dış politika geleneğine aykırı hem de gayriahlaki ve gayriinsani bir çılgınlık olur. Türkiye’de pazarlık için kullanılan iki buçuk milyon statüsüz, yerlerinden zorla edilmiş Suriyeli var. Bu insanlar şiddetten kaçmaya çalışıyorlar, böyle bir müdahale onları da şiddetin içine çeker. Kaldı ki İslam Devleti ya da El Nusra gibi örgütlerin de Ankara’nın toleransından faydalanıp Türkiye’ye yerleştikleri artık bilinen bir gerçek. Türkiye’nin Suriye’ye olası müdahalesinde savaşı Türkiye topraklarının batısı dahil (doğusu zaten savaş ortamında) bütün bölgeye yayar."