Medya

Prof. Kaboğlu: Tunus, Türkiye’ye sadece anayasada değil, demokraside de fark atıyor

"Buraya son beş yıllık gerileme ile gelindi"

17 Kasım 2016 18:46

Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, AKP'nin MHP'ye resmen ilettiği anayasa taslağıyla ilgili olarak "Başkanlık yerine Cumhur-Başkanlığı denmesi, rejim değişikliği yapılmadığı izlenimi yaratmak için bir algı operasyonu" dedi. Tunus ve Türkiye anayasalarını karşılaştıran Kaboğlu, "Katılımcı ve demokratik yöntemle anayasa yapan Tunus’ta, fakülte dekanları da seçimle belirleniyor, ‘Yeni’ Türkiye ise, üniversite rektörlerinin kısmen seçimle belirlenmesine bile tahammül gösteremedi" ifadesini kullandı. "Demek ki, Tunus, Türkiye’ye sadece anayasada değil, demokraside de fark atıyor" ifadesini kullanan "Mesela, demokrasi simgesi haline getirilen ‘Yenikapı’, TBMM Darbe Komisyonu oluşumunda kapandı. Tunus Anayasası, bütçe ve plan komisyonu başkanlığını bile muhalefete verdi" diye yazdı.

İbrahim Kaboğlu'nun Birgün'de "Demokrasi için ‘Yeni’kapı, anayasa için kapalı…" başlığıyla yayımlanan (17 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Anayasal demokrasi, devlet kurumlarının işleyişini hak ve özgürlükler güvencesine dayandıran rejim. Ne var ki, 7 Ağustos Yenikapı ‘demokrasi söylemi’ üzerinden beş ay bile geçmeden anayasa kapısı kapatıldı. Buraya son beş yıllık gerileme ile gelindi. Nasıl? Kısmi bir mekân ve zaman karşılaştırması yaparak hatırlayalım.

Anayasada Tunus-Türkiye farkı

Ekim 2011: TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu (AUK) kuruldu; Tunus’ta Kurucu Milli Meclis (KMM), halk tarafından seçildi.

Sadece 60 madde üzerinde uzlaşma sağlayan AUK, Kasım 2013’te dağıldı. Nedeni, AK Partinin 32 maddelik başkanlık taslağı.

O arada, AK Parti, Tunus’ta El Nahda lideri (Müslüman gardaş) Gannuşi’yi de etkileme misyonu üstlendi. El Nahda, AK Parti tekliflerine yanaşmadığı gibi, Tunus Türkiye’den uzaklaştı.

Ocak 2014’te KMM’nin kabul ettiği Anayasa, saydam ve katılımcı yöntemle hazırlanan bir uzlaşma metni.

Ankara ise; bir kopma dönemi yaşamadığı halde, anayasa yapımından çok, yürürlükteki Anayasa’yı ‘tebdil, tağyir ve ilga’ için mücadele verdi; aşamalı olarak ve genişleyen halkalar biçiminde:

- 10 Ağustos 2014 CB seçimi sonrası,

- 7 Haziran 2015 TBMM seçimi sonrası,

- 15 Temmuz 2016 ‘başarısız darbe girişimi’ sonrası.

Tehlikeli bir fırsatçılık…

Nihayet, Ekim 2016’da, anayasa dışı yönetim gerçeğini Bahçeli üzerinden AK Parti de tescilledi:

- Anayasa Mutabakat Komisyonu (Ocak 2016), ‘Başkanlık’ yüzünden çalışmaya başlayamadan dağıldı (1 Kasım seçimi sonrası)

- ‘Mini anayasa’ paketi bir türlü açılamadı (15 Temmuz sonrası)

- ‘Fiili durum’ üzerinden ‘anayasa ve rejim operasyonu’: Bir yıl önce, “CB anayasal sınırlara çekilmeden AKP ile masaya oturmam” dediği halde, şimdi tam tersine, önce masaya oturan Bahçeli;

- Anayasa değişikliğine fiili duruma son vermek için mi yeşil ışık yaktı?

- Yoksa, fiili durumu ‘anayasalaştırmak’ için mi?

Eğer bu ikincisi geçerli ise, 2016’daki Anayasa ihlali, 2015’tekinden çok daha ağır olduğu halde Bahçeli’nin 360 derecelik çarkı, ancak ‘anayasa pazarlığı’ ile açıklanabilir.

Neyin karşılığı olarak? Şimdilik, her şey ‘kapalı kapılar ardında’.

Yöntemde gerileme, bütünü açıklamak için gerekli ipuçlarını veriyor:

2011: Anayasa Uzlaşma Komisyonu (4 parti),

2016 başı: Anayasa Mutabakat Komisyonu (çalışmaya başlamadı).

2016 yazı: Mini paket (üç parti).

2016 güzü: Kapalı kapılar arkasında anayasa üzerinden pazarlıklar(iki parti).

Şimdiye kadar, daha çok ‘iktidarı meşrulaştırma aracı’ olarak görülen anayasa, Ekim 2016’dan itibaren, bir tür ‘iktidarı paylaşım aracı’ haline getirmek için pazarlık masasına kondu: Aktör sayısı azaldı ve saydamlık kalktı; buna karşılık, gelecek kuşakların iradesini ipotek altına alma iradesi pekişti.

‘Yeni’ Türkiye farkı bu olsa gerek. Demokrasi için ‘Yeni’kapı ruhu derken; anayasa için ‘kapalı’ kapı tercih edildi.

Demokraside

Tunus-Türkiye farkı

Katılımcı ve demokratik yöntemle anayasa yapan Tunus’ta, fakülte dekanları da seçimle belirleniyor, ‘Yeni’ Türkiye ise, üniversite rektörlerinin kısmen seçimle belirlenmesine bile tahammül gösteremedi.

Demek ki, Tunus, Türkiye’ye sadece anayasada değil, demokraside de fark atıyor.

Mesela, demokrasi simgesi haline getirilen ‘Yenikapı’, TBMM Darbe Komisyonu oluşumunda kapandı. Tunus Anayasası, bütçe ve plan komisyonu başkanlığını bile muhalefete verdi.

Eğer ‘yeni’kapı demokrasisi, görevi araştırma yetkisi ile sınırlı bir Komisyon oluşumunun paylaşımına uzanamıyorsa; ‘kapalı’ kapı, Tunus benzeri bir anayasal düzenlemeyi hiç kapsamına almaz.

Rejim değişikliğinin hedefi…

Başkanlık yerine Cumhur-Başkanlığı denmesi, rejim değişikliği yapılmadığı izlenimi yaratmak için bir algı operasyonu. Bununla aslında, kendi iddialarını bir kez daha çürüttüler: “Rejim tartışmalarını, kişiye indirgemeyelim” söylemini sürekli hale getirenler, yeni yönetimi tam da görev başındaki kişiye göre biçimlendirme tasarımında.

Eğer aynı kişi CB seçilmeseydi, Külliye, hükümetin olacaktı…

Soru: Kendisi eğer başbakan olarak kalsa idi, Cumhurbaşkanlığı adı verilen bir rejim inşası gündeme gelecek miydi?

Yasama ve yürütme yapılanması ile aralarındaki ilişkileri yeniden düzenleyen rejim değişikliği, Türkiye toplumunun geleceğini biçimlendirmek isteyen kişi için.