Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Halk Sağlığı Haftası’nda; “Biz halk sağlıkçılar hastalığı değil, sorunu yönetmeye çalışıyoruz. Günlük 20-22 bin yeni tanı koyuyorsunuz, bu insanların 14 gün kadar sonra bu havuzdan çıkması gerekir. PCR pozitif hale gelen insanlar, uzun süre PCR negatifleşemiyorlar. Neden havuzda kalma süreleri uzuyor? 14 gün değil de 21 gün, 28 gün, 5 hafta, 6 hafta; bu daha önce böyle değildi. Geçen hafta İzmir’de yapılan virolojik çalışmalarda neredeyse hastaların yüzde 30’unda yeni bir varyant saptandı. Bunu Sağlık Bakanlığı saptayamadı. İşte bunların yapılmasını, biz halk sağlıkçılar yönlendiriyoruz” dedi.
Aile Hekimi Dr. Canan Tanrıver ise, "Bizim için her gün halk sağlığı. Çünkü biz her gün çeşitli yaş grubundaki insanlara çeşitli eğitimler veriyoruz ve sağlık okur yazarlığını artırıyoruz. O yüzden Halk Sağlığı Haftası’ndan çok halk sağlığı günleri şeklinde biz 365 gün, çalıştığımız süre boyunca sağlık okur yazarlığında halkımızın yanındayız" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Saltık'ın yaptığı açıklama şöyle:
"Sorunu yönetmeye çalışıyoruz''
"Covid-19 salgınında bilindiği gibi halk sağlığının, epidemiyolojinin önemi çok iyi anlaşıldı. Bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı, Covid-19 salgınında kendisine başvuran hastaya tanı koymak ve tedavisini yapmakla yükümlüdür. Biz halk sağlıkçılar ise tek tek kişilerin Covid-19 hastalığıyla ilgilenmiyoruz. Biz, toplumun Covid-19 hastalığıyla ilgileniyoruz. Toplumdaki Covid-19 sorununu nasıl yöneteceğiz, nasıl erken tanı koyacağız, nasıl bulaş zincirini kıracağız, hangi toplumsal ve tıbbi önlemler gerekir, hangi aşıları kullanmak gerekir, insanlar nasıl aşıya ikna edilir gibi… O halde biz halk sağlıkçılar hastalığı değil, sorunu yönetmeye çalışıyoruz.
"Geçen hafta İzmir''de hastaların yüzde'30'unda yeni bir varyant saptandı"
Gece gündüz sürekli bir biçimde çalışarak salgın yönetimi için epidemiyolojik stratejiler geliştirmeye çalışıyorum. Örneğin karşıma Türkiye’deki aktif hasta sayısını alıyorum. Dünkü rakamlarla birlikte ölüm sayısı 290’a ulaştı, 22 bini aşkın da yeni kayıt var. Bunlarla birlikte Türkiye’deki aktif hasta sayısı neredeyse 420 bini buldu. Diğer yandan da günlük hasta sayısının grafiğini karşıma koyuyorum. Günlük hasta sayısındaki artış ile havuzdaki hasta sayısındaki artış arasında belirgin bir fark görüyorum. Aktif hasta sayısındaki artış, günlük yeni tanı alan hastaların çok üstünde. Peki bu nasıl oluyor? Günlük 20-22 bin yeni tanı koyuyorsunuz, bu insanların bir 14 gün kadar sonra bu havuzdan çıkması gerekir. Fakat havuz şişmeye devam ediyor, bu ne anlama geliyor? Ben buradan şunu çıkartıyorum: PCR pozitif hale gelen insanlar, uzun süre PCR negatifleşemiyorlar. Havuz şişiyor giderek. Bu son derece önemli epidemiyolojik bir ip ucu. Şimdi soru şu: Neden insanların havuzda kalma süreleri uzuyor? 14 gün değil de 21 gün, 28 gün, 5 hafta, 6 hafta; bu daha önce böyle değildi. Daha önceki verilerle karşılaştırdığımda uzayan hastalıktan ne sorumlu olabilir? Bakın soru soruyu doğuruyor. Acaba hastalığın uzamasındaki etmenler neler, farklı bir varyant mı söz konusu? Buradan hareketle meslektaşlarımızla konuşuyoruz. Geçen hafta İzmir’de yapılan virolojik çalışmalarda neredeyse hastaların yüzde 30’unda yeni bir varyant saptandı. Bunu Sağlık Bakanlığı saptayamadı. İşte bunların yapılmasını, biz halk sağlıkçılar yönlendiriyoruz.
"Biz salgının bütün boyutlarını yakalamaya çalışarak Bakanlığa yol göstermeye çalışıyoruz"
Kliniklere soruyoruz, ‘2-3 haftada tedavi ettiklerimiz, 5-6 haftaya çıktı, ölümlerde de bir artış var’ diyorlar. Peki bu insanlardaki varyant tipi ne? Ağırlıklı olarak Delta varyantı. Enfeksiyoncu klinisyen arkadaşlara ‘Başka varyantlar olsa yakalayabilir miydiniz?’ diye soruyoruz, ‘Biz onu bilemeyiz, ona mikrobiyoloji laboratuvarı, viroloji laboratuvarı karar verecek’ diyorlar. Dönüp viroloji laboratuvarındaki arkadaşlarımızla konuşuyoruz, ‘Elimizdeki PCR testler, Sağlık Bakanlığı’nın standart testleridir. Şu varyantları yakalayabiliyor, başka varyant varsa yakalayamayız’ diyorlar. Demek ki biz epidemiyolog olarak yukarıdan kuş bakışı bir biçimde salgının bütün boyutlarını yakalamaya çalışarak, yani salgınların yönetimi ve keza öbür sağlık sorunlarının da matematiğe dayalı modellemelerle yönetim araçlarını kullanarak Bakanlığa yol göstermeye çalışıyoruz.
Biz halk sağlıkçılar her yıl 3-9 Eylül arasında Halk Sağlığı Haftası’nın kutlanmasından mutluyuz. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın web’ini incelediğimde 2018 Halk Sağlığı Haftası ile ilgili veriler var. Üç yıl geçti aradan, 2019 ve 2020 yok. Demek ki salgın nedeniyle arkadaşlarımız çok yoğunlar, bu haftayla ilgili orada bir etkinlik göremedim.
"Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü tekrar açılmalı, bir halk sağlığı fakültesine dönüşmeli"
Halk sağlığı, ABD’de fakülte düzeyinde örgütlenmiştir. ABD’de 25 tane halk sağlığı fakültesi var. Bizde ise, tıp fakültesi dekanlığının altında bir ana bilim dalı durumunda. İngiltere’de iki tane halk sağlığı fakültesi var. Hindistan’da 11 tane. O bakımdan ülkemizde de hızla Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün tekrar açılması ve ulusal bir halk sağlığı fakültesine, enstitüye dönüşmesini çok uygun olduğunu düşünüyorum."
Aile Hekimi Dr. Canan Tanrıver ise şu değerlendirmeyi yaptı:
"Hatanede tedavi edici hizmetler aksadı ama aile hekimlerinin kapısı her zaman açıktı"
"Pandemiyle birlikte özellikle hastanelerde tedavi edici hizmetler aksadı ama aile hekimlerinin kapısı her zaman açıktı. Hastalarımızı hem tedavi edici hem de koruyucu hizmetler anlamında hiç yalnız bırakmadık. Ülkemizde bebeklik aşılarımız asla sekteye uğramadı. Gebelik muayenelerimiz, gebe izlemlerimiz asla sekteye uğramadı. Halk sağlığı olarak biz hastalıklarla mücadelede ön saflarda olduk. Pandemi döneminde yine okul sağlığı aşılarımız; toplum sağlığı merkezlerimiz filyasyona çıktığı için, biz aile hekimleri de hem Covid hastalarına destek olup hem de toplum sağlığını daha üst seviyeye çıkarabilmek için okul çağındaki çocuklarımızın sağlıklarının geride kalmaması için bu dönemdeki izlemlerimizi ve aşılamalarımızı da son derece dikkatli bir şekilde yürüttük.
"Covid-19 pandemisinde sadece tedavi edici hizmet olarak değil, bağışıklama konusunda da çok önemli adımlar attık"
Covid-19 pandemisinde sadece tedavi edici hizmet olarak değil, bağışıklama konusunda da çok önemli adımlar attık. Hastanelerimizde gece 12’ye kadar aşılamalarımız devam ediyor. Ancak bu aşılamaların, Türkiye’nin genel Covid-19 aşılaması için yeterli olmadığı, aile hekimlerinin de bu bağışıklamaya katılmasının önemini şuradan anlıyoruz: Hafta sonları hastanelerdeki bağışıklama sayıları düşüyor. Ama hafta içi aile hekimleri devreye girdiği zaman bağışıklama sayıları oldukça yüksek seviyede oluyor.
"Bizim için her gün halk sağlığı günü"
Geçmiş yıllarda da Halk Sağlığı Haftası’nda gerek il sağlık müdürlükleri, gerek bakanlığımız tarafından çeşitli etkinlikler yapılıyordu. Bizim için her gün halk sağlığı. Çünkü biz her gün çeşitli yaş grubundaki insanlara çeşitli eğitimler veriyoruz ve sağlık okur yazarlığını artırıyoruz. Halk Sağlığı Haftası’nda biz ek olarak halkımıza grup eğitimleri yapmaya çalışıyoruz ama pandemi dolayısıyla da bu grup eğitimlerini yapmamız mümkün değil. O yüzden Halk Sağlığı Haftası’ndan çok halk sağlığı günleri şeklinde biz 365 gün, çalıştığımız süre boyunca sağlık okur yazarlığında halkımızın yanındayız.
"Halkımızın genel sağlık kontrollerini yaptırmak için, hem de bizden sağlıklarıyla ilgili genel bilgileri almak için bizi kullansınlar"
Halk Sağlığı Haftası’nda özellikle hastalarımıza söylemek istediğim şey, aile hekimliklerini kullansınlar ama sadece hasta olduklarında, ilaç yazdırmaya geldiklerinde değil. Hem genel sağlık kontrollerini yaptırmak için, hem de bizden sağlıklarıyla ilgili genel bilgileri almak için bizi kullansınlar. Sağlıklı oldukları dönemde de biz halkımızın aile hekimliklerine başvurmalarını istiyoruz. Biz onların sadece hasta olduklarında değil, sağlıklı olduklarında da yanımızda olmalarını istiyoruz." (ANKA)