Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Covid-19 salgınının Türkiye’deki boyutuna ilişkin, “Sadece belirtisi olanlara test yapıyoruz ama vakaların yüzde 85’i, çocuklarda yüzde 90’ı belirtisiz seyrettiği için o gruplara zaten test yapılmıyor. Dolayısıyla şu anda 460, 470 binlik aktif vaka sayısının en az 4 buçuk milyon civarında olduğunu tahmin ediyorum. Bu da çok önemli bir nokta çünkü her yerde pozitif bir kişiyle karşılaşma şansınız var demektir” dedi.
Virüsün bulaşmasının üç ortamda olduğunu belirten Ceyhan, "Bir, ev ortamında; iki, kalabalık, işyeri ortamı; üç, toplu taşıma araçlarında. Türkiye için buna bir de kalabalık toplantılar… Dernek toplantıları, parti toplantıları, dini toplantılar gibi böyle büyük sayıda toplanmaları da ekleyebiliriz. Bunlar da birdenbire vaka sayısının çok artmasında etken oluyorlar" diye konuştu.
Prof. Dr. Ceyhan, 3’üncü doz aşının belli gruplarda uygulandığını ifade ederek, şunları söyledi:
“ABD’de de belli gruplara yapılıyor. Bizim İsrail’den daha çok ihtiyacımız var. Çünkü BioNTech / Pfizer aşısı daha uzun koruyor. ABD, 8 ay dolduktan sonra 3’üncü doz aşılamalara başladı. İsrail 6’ncı ayda yapmaya başladı ve İsrail bu 3’üncü dozun yüzde 74’lük bir ek koruma sağladığını bildirdi. Böyle bir durumu görünce bazı tedbirler alıp insanların 3’üncü doz aşıyı olmasını istiyorlar. Türkiye’de de belli grupların içerisinde isteyen gidip 3’üncü hatta 4’üncü dozunu yaptırıyor. İki doz Sinovac olanların üç ayı bitince, BioNTech / Pfizer aşısı olanların da 7’nci ayı bitince aşılamaların 3’üncü dozları olması lazım.”
“Çocukta vaka sayısı artması sadece çocukların hastalığıyla kalmıyor. Çocuklar aynı zamanda kaynak teşkil edip evlerindeki büyüklere de bulaştırabildikleri için genel anlamda bir artış görmesek de şu anda dünyanın diğer ülkelerinde, dünya ortalamasında aşağıya doğru bir iniş var. Vaka sayıları azalıyor, artık 4’üncü dalganın iniş koluna geçtik. ABD, İngiltere ve Türkiye’de bu azalmayı görmüyoruz. Bu da aslında artışla aynı. Normalde eğer biz iyi kontrol edebilseydik şu anda bizde de vaka sayılarının azalmaya başladığını görecektik. Birçok faktör, okulların açılması, insanların artık tedbirlere daha az uyması, devletin herhangi bir kısıtlama uygulamaması… Bunların hepsi bir araya geldiğinde, delta varyantının, özellikle bu çok bulaştırıcı olma özelliği nedeniyle vaka sayıları arttı. Biz sadece onda birini görebiliyoruz. Çünkü sadece belirtisi olanlara test yapıyoruz ama vakaların yüzde 85’i, çocuklarda yüzde 90’ı belirtisiz seyrettiği için o gruplara zaten test yapılmıyor. Dolayısıyla şu anda 460, 470 binlik aktif vaka sayısının en az 4 buçuk milyon civarında olduğunu tahmin ediyorum ben. Bu da çok önemli bir nokta çünkü her yerde pozitif bir kişiyle karşılaşma şansınız var demektir.”
"Devletin okulları açık tutabilmesi için bazı kısıtlama önlemleri alması lazım"
“Çocuklarda daha hafif seyrediyor. Onda bir değişiklik olmadı. Ama sayı arttıkça hastaneye yatan, yoğun bakıma yatan çocuk sayısı da artan sayıyla birlikte artıyor. Şimdi burada yanlış bir değerlendirme var. Biz hep okullar daha güvenli olsun derken insanlar hep okulda alınacak tedbirler üzerine odaklanıyor. Halbuki esas alınması gereken tedbirler, çocuklara okullarda uygulanacak tedbirler değil. Eğer okullar daha güvenli olsun istiyorsanız, okul dışında toplumda alınacak tedbirleri sağlamanız lazım. Önce şu vaka sayılarını indirmeniz lazım. Çünkü okul toplumdan farklı değil, toplumun bir aynısıdır. Eğer toplumda 30 binlere yakın bir vaka sayısı varsa okulların güvende olması çok zor. Bunu indirmemiz lazım. Devletin okulları açık tutabilmesi için bazı kısıtlama önlemleri alması lazım.”
"Virüs üç yerde bulaşıyor"
“Halbuki onu kastetmiyorum ben. Çünkü onlar çok etkili değil. Zaten virüsün en çok bulaştığı yerler de değil. Virüs üç yerde çok bulaşıyor. Bir, ev ortamında; iki, kalabalık, işyeri ortamı; üç, toplu taşıma araçlarında. Türkiye için buna bir de kalabalık toplantılar… Dernek toplantıları, parti toplantıları, dini toplantılar gibi böyle büyük sayıda toplanmaları da ekleyebiliriz. Bunlar da birdenbire vaka sayısının çok artmasında etken oluyorlar. Tedbirlerin daha çok bunlara yönelik olması lazım”
“Kreşten tutun üniversiteler dahil hepsi böyle. Çünkü Sağlık Bakanlığı’nın da hep söylediği iki metreden daha yakın mesafeler güvenli değil. Ama 50 kişilik bir sınıfta ya da üniversite için 150, 200 kişilik bir amfide sosyal mesafeyi sağlamanız mümkün değil. O zaman hiç değilse yapabildiğiniz kadar mesafe sağlayacaksınız. Çocukları diyoruz ki dokunarak oynamayın. Çocuğun onu yapmaması mümkün değil. Ama çocuklara ‘maske takın’ dediğiniz zaman takıyor. Maske son derece önemli. Çocuklar zorunlu olan dönemler, saatler dışında, mesela yemek yiyecekse, konuşacaksa çıkarabilir ama birkaç saat maskesiz durması çocuğu çok büyük bir riske atıyor. Unutmayalım ki bir sınıf düşünün 20 kişi olsun, orada bir kişi eğer maskesini takmıyorsa o büyük bir risk oluşturuyor”
“Taktığımız maskeler, size virüsün bulaşmasını engelleyecek özellik taşımıyor. Bunlar, sizde virüs varsa virüsün dışarı çıkmasını engelliyor. Onun için geliştirilmiş zaten. O yüzden diyelim ki bir otobüse bindiniz, herkes maskeli ama bir adam virüs taşıyor ve maskesi yok. Bütün otobüse enfekte edebilir. O yüzden herkesin maske takması önemli. ‘Ben takmam, isteyen taksın’, ‘ben aşılanmam, isteyen aşılansın’… Bunlar salgında geçerli şeyler değil. Kontrol altına alacaksak herkesin uyacağı tedbirler lazım.”( ANKA)