Prof. Ahmet İnsel, İslamcılık ile yerli ve muhafazakârlığın çöküşünün yaşandığını savunarak "Çöküş hızlandıkça, iktidar gücü ve destekçisi kitlenin tepkisi daha fazla baskı, daha fazla şiddet, daha fazla zor oluyor. Çökerken, son ahlaki frenleri de bütünüyle boşalmış biçimde, kendi girdabının içine bütün toplumu çekiyor" dedi.
Ahmet İnsel'in "Ahlaki çöküşün girdabında" başlığıyla yayımlanan (14 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Ahlak için dine, ahlaklı olmak için dindar olmaya, olmazsa olmaz bir ihtiyaç var mı? Özgürlükçü düşün, ahlakın insanların ürettiği kurallar olduğunu ve bunların insanlık tarihi içinden süzülerek yaşanan ana devredildiğini savunur. Dinler de bu anlamda belli tarihsel dönemin ahlak kurallarını ifade ederler. Özgürlükçü düşünce iyi ve kötünün, ahlak ile ahlaksızlığın insanlara içkin olduğuna inanır. Samimi biçimde dindar olup ahlaken düşük davranış sergileyenler epey çok olduğu gibi, dindar olmayıp etik olarak kabul edilemez eylemler yapanlar da bir o kadar çoktur. Ahlaklı olmakla dindar olup olmamak arasında doğrudan bir ilişki kurulamaz. Bunu 1994’te Aktüel dergisinde Ali Bulaç’la tartışmıştık.
AKP iktidarında giderek artan biçimde sergilenen davranışlar ve dile getirilen zihniyet, ahlaklı olmakla dindar olmak arasında doğrudan bir ilişki kurulamayacağının elle tutulur en somut örneklerini veriyor. İktidarda kalmak için, yalan, iftira ve hile dahil, her yol mubahtır anlayışı, zenginleşmek için çevreyi talan etmekle yetinmeyip başkasının malına el koymakta bir beis görmeyen zihniyet, elbette sadece iktidardaki güç ve çevrelere özgü değil. Ama bugün iktidardaki güç ve çevrelerin bütün bu ahlaken sorunlu davranışları, amaç için her yol mubahtır anlayışıyla sergiliyor olmaları, dindar olmakla ahlaklı olmak arasında doğal ve doğrudan bir ilişki olmadığı gerçeğinin somut örnekleri olarak karşımızda duruyor.
Bu konuda kimin hakiki Müslüman kimin görünüşte Müslüman olduğu tartışmasına girmeye gerek yok. İktidar partisinin önde gelenlerinin ve çevresindekilerin büyük çoğunluğunun samimi biçimde imanlı kişiler olduklarından şüphe edilemez ne de yakın bir tarihe kadar müttefikleri olan Gülen cemaati çevresindeki insanların. Sınav sorularını yandaşlara sızdıranlar, sahte evrak üretenler, kendi insanlarına yer açmak için haksız biçimde insanlar hakkında ceza davaları açanlar, kamu mülkünü peşkeş çekenler, kuralları istedikleri gibi çiğneyenler, aynı zamanda kendilerini İslam ümmeti içinde gören, mümin kişiler değiller mi?
İçinde yaşadığımız ve giderek kötüleşen, nerede duracağını artık iktidardakilerin de bilmiyor olmasının kuvvetle muhtemel olduğu gidişat, aynı zamanda yerli ve milli muhafazakâr siyasal damarda ne asgari demokratik bir temel bırakıyor ne de ahlaki bir içerik. Ahlaklı olmanın dindar olmak, imanlı olmak anlamına geldiğine hâlâ inananlar varsa, onların da bu tablo karşısında vicdanlarında bir sorgulama yaşıyor olmaları gerekir.
Mazlum-Der’in eski genel başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, son KHK mağdurlarından biri. Resen memuriyetine son verilen Gergerlioğlu, “KHK’lere niye esaslı bir toplumsal tepki yok” sorusunu sorup (T24), yaşanan kaos karşısında ses çıkarmayan bu büyük kitlenin, kurtarıcı, “mehdi” inancıyla bugün iktidarı değerlendirdiğini, ön kabullü bir bağlılık içinde olduğunu söylüyor. Bu toplumsal düşüşün sonunun hazin olacağını ama bu hazin sonuç sonrasında bu toplumun yapılanlarla, desteklediğiyle, kendisiyle ilgili eleştirel bir değerlendirme yapma ihtimalinin de çok zayıf olduğunu ilave ediyor. Ahlaki çöküş aynı zamanda böyle bir şeydir. Başkaları kadar, kendinizi de aldatırsınız.
Sadece siyasal olarak değil, ahlaken de İslamcılığın, yerli ve milli muhafazakârlığın çöküşünü yaşıyoruz. Çöküş hızlandıkça, iktidar gücü ve destekçisi kitlenin tepkisi daha fazla baskı, daha fazla şiddet, daha fazla zor oluyor. Çökerken, son ahlaki frenleri de bütünüyle boşalmış biçimde, kendi girdabının içine bütün toplumu çekiyor.
***
Bir hatırlatma: Cumhuriyet gazetesinin ve diğer muhalif gazetelerin ayakta kalabilmeleri sadece okuyucularının desteğine bağlı. Cumhuriyet’teki haberleri, yazarları internetten okumakla yetinenlerin, bunun bile devam etmesinin gazetenin yayımlanmasına bağlı olduğunu hatırlayarak, her gün birCumhuriyet almanın ya da internet abonesi olmanın önemini takdir edeceklerini umuyorum.