Politika

Postacı, Silivri'nin en 'bilinen' tutuklularının adreslerini bulamadı

Mektuplar iade edilince CHP’li Tanal, Silivri Cezaevi’nin idari personeli hakkında Anayasa, TCK ve bazı yasaların ilgili maddeleri uyarınca Silivri Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu

23 Nisan 2013 00:18

CHP’li Mahmut Tanal’ın, Mustafa Balbay ve Orgeneral İlker Başbuğ’un aralarında bulunduğu Silivri tutuklularına yazdığı 11 mektup  ‘adres yetersiz’ gerekçesiyle iade edildi. Tanal, “ Dünya’da kime sorsanız Silivri’de olduklarını bilir” diyor.

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Silivri Cezaevi’nde tutuklu CHP Milletvekilleri Mehmet Haberal,  Mustafa Balbay,  MHP Milletvekili Engin Alan,  gazeteci- yazar Tuncay Özkan,  Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Dursun Çiçek,  Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Iğsız, Doğu Perinçek, Hurşit Tolon, Fatih Hilmioğlu’na ayrı ayrı mektup gönderdi.  Toplam 11 mektup, ‘adres yetersiz’ gerekçesiyle tarafına iade edildi. Tanal,  “Bu tutukluları Türkiye’de hatta Dünya’da kime sorarsanız sorun nerede tutuklu oldukları sorulsa Silivri Cezaevi Kampüsü diye bilinir. Cezaevi idaresinin bu tutukluların koğuşunu bilmemesi hayatın olağan akışına aykırıdır” diyor.  

 

Anayasa ve yasalara göre ‘görevi kötüye kullanmak’ 

 

Mektuplar iade edilince CHP’li Tanal, Silivri Cezaevi’nin idari personeli hakkında Anayasa, TCK ve bazı yasaların ilgili maddeleri uyarınca Silivri Cumhuriyet Savcılığı’na  suç  duyurusunda  bulundu.  Dosya üzerinde inceleme başlatan savcılığa, Silivri Posta Dağıtım Merkezi, genel durumu gösteren bir yazı gönderdi. Buna göre, Silivri Cezaevi Kampüsü,   8 kapalı 1 açık cezaevinden oluşuyor. 10 bin ile 12 bin arasında tutuklu ve hükümlü var.  Bine yakın cezaevi çalışanı bulunuyor. Cezaevine ortalama günlük 4000 kayıtsız mektup geliyor.  Bu mektupların en az 400’e yakını ‘adresi tam’ oluşmayan gönderiden oluşuyor.

 

Silivri Savcılığı: Suçun kasten oluştuğuna dair somut delil yok

 

Dosyayı inceleyen başsavcılık,  mektupların cezaevi idaresi tarafından değil posta dağıtım  merkezi tarafından  adresin açık ve net yazılmadığı için iade edildiğine dikkat çekti.   Savcılık,  dosya kapsamına giren suçun kasten işlendiğine dair somut bir delile ulaşılamadığı  gerekçesiyle kovuşturma  açılmasına izin vermedi.

 

Tanal: Dünyada kime sorsanız Silivri Cezaevi Kampüsü  

 

CHP’li Tanal,  gelişmeleri T24’e, şöyle değerlendirdi:  Bu tutukluları Türkiye’de hatta Dünya’da kime sorarsanız sorun nerede tutuklu oldukları sorulsa Silivri Cezaevi Kampüsü diye bilinir.

Cezaevi idaresinin bu tutukluların koğuşunu bilmemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Ayrıca görev sorumluluğuna da aykırıdır. Cezaevi idaresinin görev ve sorumlulukları arasında hangi tutuklunun ve hükümlünün hangi koğuşta kalıp kalmadığını, tahliye edilip edilmediğini bilmesi gerekmektedir.

 

‘Hangi koğuşta kaldıklarını bilmek görevleri icabı’

 

Bu görevinin icabıdır. Bu nedenle şüphelilerin TCK’nın 257. Maddesinde belirtilen Görevi Kötüye Kullanma Suçu Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 68. Maddesine aykırı olarak hükümlünün haberleşme hakkının ihlali ile Anayasa’nın 22. Maddesinde yer alan haberleşme hürriyetinin ihlali suçlarını işledikleri açıktır.

 

10 mektuptan biri ‘koğuşu ‘bilinmediği için iade ediliyor?

 

Günde 400’e yakın mektubun adres nedeniyle iade edildiğine yönelik açıklamalara dikkat çeken Tanal, “ Bu açıklamalara göre, gönderilen her 10 mektuptan biri sırf tutuklu veya hükümlünün koğuşu gönderici tarafından bilinmediği için iade edilmektedir” dedi ve  şunları söyledi:

 

‘Olay bir posta dağıtıcısına yıkılmak isteniyor’

 

Soruşturma aşamasında yalnızca Silivri Posta Dağıtım Merkez müdürlüğünde çalışan bir dağıtıcı şüpheli olarak tespit edilmiştir. Bu demek oluyor ki 12.000 kişilik bir cezaevi yerleşkesinde bu kişilerin nerede tutulduklarını bilmeyen idare olayın tüm sorumluluğunu dağıtıcı bir posta memuruna yıkmakta ve bu 12.000 kişiyi o memurun takip etmesini beklemektedir. Olayın gerçek sorumlularının bulunup cezalandırılması yerine bir memurun maktu kaşesi yüzünden sorumlu tutulması ne derece adalete sığmaktadır?