Magazin

Playboy'a kapak olan ilk Türk kadın Sıla Şahin: Tek bir ülkem olsa üzülürdüm

Playboy'a soyunan ilk Müslüman kadın Sıla Şahin, Cafe Babel adlı haber sitesiyle yaptığı söyleşide çok kültürlülüğü ve üzerindeki baskıları anla

23 Ağustos 2011 03:00

T24- Playboy'a soyunan ilk Müslüman kadın Sıla Şahin, "Multi-kulti durumunu seviyorum. İki kültüre ait olmaktan çok mutluyum; tek bir ülkem olsa üzülürdüm" dedi.

Sıla Şahin'in fotoğrafları için TIKLAYIN



Şahin'ın Cafe Babel adlı haber sitesiyle yaptığı söyleşi şöyle:

Türk kökenli bir Alman olarak, Berlin’deki yaşamınız nasıl?

Ben Berlin’de doğup büyüdüm, şehrin batısında yer alan Charlottenburg’da... Buradaki çokkültürlülüğü, ‘Multi-kulti’ durumunu seviyorum. Çok kozmopolit bir şehir. Türkiye’yi de çok seviyorum. İstanbul, İzmir muhteşem yerler... Diğer şehirleri de çok merak etmeme rağmen, kendimi Berlin’den başka bir yerde yaşarken düşünemiyorum. İki kültüre ait olmaktan çok mutluyum; tek bir ülkem olsa üzülürdüm. Bu ikilik de biraz şizofrenik bir durum yaratıyor tabii, ama ben ikisinin de en iyi özelliklerini aldım. Her dil, yeni bir insan gibi... Kendimi hırsız gibi hissediyorum bazen...

Kendinizi Avrupalı gibi hissediyor musunuz?

Bu da ne demek? Neden sadece Avrupa’yla sınırlandırayım ki kendimi? Ben bir dünya vatandaşıyım, her yere aitim. Sırt çantamı alıp, Meksika’ya, Küba’ya gitmek, tüm dünyayı keşfetmek istiyorum.

Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?

Oyunculuk derslerinin yanı sıra, güzellik uzmanı olmak için de eğitim aldım. Modellik de yaptım, dans ve şan dersi de aldım. Ama her zaman moda tasarımcısı ya da dansçı olmak isterdim. Ama oyunculuğun böyle bir avanatajı var; başkalarının hayatını yaşıyor, onların ne hissettiğini anlıyor, başka yaşamları keşfediyorsunuz. Kendinizi anlatmak ya da kimsenin onayını almak zorunda kalmıyorsunuz. Özellikle komedi, inanılmaz bir özgürlük hissi veriyor.

Kendinizi yeterince özgür hissetmiyor musunuz?

Herkes özgür olmak ister. Tabii bu çevrenize de bağlı. Bu nedenle oyunculuk derslerine yöneldim. Artık yaptıklarıma herkesin onay vermesine gerek yok. ‘Efendi ol, düzgün davran’ gibi laflarla muhatab olmak zorunda değilim. Kendi tecrübelerimi elde ederek kendi yolumda gitmek istiyorum. ‘Niye Alman erkek arkadaşın var?’ ya da ‘Neden çıplak poz verdin?’ gibi sorulara açıklama yapmak zorunda olmak istemiyorum. Bunları soranların da cehennemin dibine kadar yolu var.

Biraz isyankâr bir ruha sahipsiniz sanki...

Evet, beni sürekli yargılayan, yaptıklarıma kaş kaldıran Türk, Alman, Müslüman... herkese karşı isyankarım. Kendi aklım var, kararlarımı kendim veririm. Özgür olmak istiyorum. Ailem çok modern insanlar olmasına rağmen, onların bile bir kadın olarak benden bekletileri var. En basitinden herkese saygı göstermem gerekiyor. Çevremdeki bazı aileler kızlarını sürekli baskı altında tutuyor. Ben Türk’üm ama aynı zamanda Alman’ım. Berlin benim evim. Burada 30 yıl yaşayıp bir kelime bile Almanca konuşmayı bilmeyen Türklerin durumu içler acısı. Sonuçta her zaman öğrenebiliriz, değil mi? Buraya göç eden toplumun yarattığı büyük bir baskı var. Ailem de onlar gibi kapalı devre yaşıyordu, ben de ayak uydurmaya çalıştım. Ama sonra çerçevenin tamamını gördüm.

Playboy çekimini nasıl kabul ettiniz?

Bu ilk çıplak çekimim değil; daha önce FHM için de poz vermiştim. Playboy’a soyunmayı da ben önerdim. Bunun şok yaratacağını da biliyordum. Sadece birilerinin yüzüme tükürüp ‘Yazıklar olsun, rezil’ demesinden endişe ediyordum. Ama çekimler sırasında çok da rahattım, fotoğrafları gördüğümde de farklı bir yönümü keşfettim. Çıplak poz vermenin nesi yanlış, anlamıyorum. Sorun ne yani? Neyse şimdi problem yok; yanlış yaptığımı düşünen insanlarla ve ailemle barıştım. Bu tartışmaların da kariyerime olumlu bir etkisi olduğunu düşünüyorum.

Yeni projeleriniz neler?

Film çekmeyi çok seviyorum, sizi tamamen değişik bir atmosfere götürüyor. Özellikle insanların ruhunu etkilerse, film ölümsüzleşiyor. Fatih Akın’ın ‘Duvara Karşı’ adlı filmini çok seviyorum, Türk kadınlarının Alman sinemasında yer almasını istiyorum. Yer aldığım dizideki karakter Ayla, çok kontrollü, disiplinli biri. Aslında biraz da bana benziyor.

Röportajda neden dinden bahsetmek istemediniz?

Çünkü, gereksiz buluyorum. Din herkesin kendi kalbinde yaşadığı irrasyonel bir olgu. Hassas bir konu ve kimseyi incitmek istemiyorum. Benim parolam, ‘Yaşa ve yaşat’. İnanç meselesi tanrı ile benim aramda. Ailem tabii ki Müslüman, ama ben Jeanne d’Arc olmak istemiyorum.